Diyarbakır’da yıkıma neden olan 6 Şubat’taki Maraş merkezli 7.7 ve 7.6 şiddetindeki depremler ve artçı sarsıntıların devam etmesi, kentte derin bir endişe yol açmış durumda. AFAD koordinesinde Dicle Nehri kıyısına kurulan çadır kentte 10 bini aşkın kişi barınırken, KYK yurtları ve şehrin 5 ayrı noktasında kurulan çadırlarda da 10 bin kişi kalıyor. Evleri hasar gören vatandaşlar ise hasarlı yapılardan daha az hasarlı veya hasarsız ev arayışında. Kiraların fahiş oranda artması nedeniyle çok sayıda vatandaş ise hasarlı evlerine döndü. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’nün kentteki çalışmalarında ise şu ana kadar 53 acil yıkılacak, 1853 ağır hasarlı, 1857 orta hasarlı bina tespit etti. 
Maraş merkezli depremde 6 binanın çökmesi sonucu 414 kişinin hayatını kaybettiği kentteki durumu gazetemiz Güneydoğu Ekspres’e değerlendiren HDP Milletvekili İmam Taşçıer, STK’ların oluşturduğu Kent Koruma ve Dayanışma Platformu ile Valiliğin çözüm için dışlayıcı bir tutum içine girmeden ortaklaşması gerektiğini söyledi. 


“KİRLENMİŞ, RANTÇI BİR ZİHNİYET ORTAYA ÇIKTI”
Deprem sonrası binlerce insanın mağdur olduğunu ve evsiz kaldığını ifade eden Taşçıer, şunları ifade etti:
“Bu tür durumlarda kiraların inmesi gerekiyor. Yani yükselmesi değil, kiraların aşağı çekilmesi gerekirken maalesef Türkiye'de, Diyarbakır dahil olmak üzere kirlenmiş bir toplum, rantçı, 20 yıllık bir iktidarın verdiği bu düşünceyle rantı öne çıkaran, kendi çıkarını öne çıkaran bir zihniyet oluştu.
Bu zihniyetten kaynaklı işte depremzedelere ya bedava ev verilmesi gerekirken ya da kiraların düşürülmesi gerekirken maalesef İstanbul'dan tutun Diyarbakır'a kadar, Türkiye’nin tüm illerinde depremden sonraki kiraların yükseldiği görüldü. 2-3 kat fahiş fiyatlarla kiralar verilmeye başlandı. 10 bin, 30 binlerden bahsediliyor. Zaten bu insanların depremde evleri yıkıldı, işyerleri yıkıldı, gelirleri ortadan kalktı. 


“İNSANLARI ÇADIRLARA HAPSETMEK DOĞRU DEĞİL”
Bu yetmiyormuş gibi kiraların yükseltilmesi veya depremzedelerin şehrin uzağında, yaşamdan koparılarak çadırlara hapsetmek doğru değildir. Bu depremzedelerin bir işleri vardı, çalışıyorlardı, bir yaşamları vardı. Dicle Nehri kıyısına yerleştirenlerin çalışma koşulları da ortadan kaldırılmış durumda.” 

“BOŞ SİTELER VE KAMU BİNALARI HALKA AÇILMALI”
Kentteki barınma sorununun en asgari düzeye çekilmesi için boş sitelerin veya kamuya ait binaların depremzedelere açılması gerektiğini ifade eden Taşçıer, şunları kaydetti: 
“Diyarbakır’da şahıslara veya kurumlara ait boş binalar var. Daha önce sosyal medyadan çağrıda da bulundum. Polat Sitesi mesela. Buranın iki bloku boş, totalde 150 civarında daireye tekabül ediyor. Evler büyük, bir hanede 2-3 aile kalabilir. Valilik gitsin görüşsün ve bu iki bloku kira karşılığında depremzedelere açsınlar. 


“ÇARESİZLİK VE YALNIZLAŞTIRMA VAR”
Diyarbakır’ın hasar gören binalarının büyük bir bölümü Bağlar ve Yenişehir ilçelerinde. Bu yerler kentin en yoksul kesimi. Yıllarca, belki de simit satarak tüm imkanları ile satın aldığı garibanın evi başına yıkılmış. Ortada bir çaresizlik ve yalnızlaştırma durumu var ortada. Sadece bu insanları çadırlara yerleştireyim, şehrin dışına atayım, yaşamdan koparayım düşüncesi var. 

“GEÇİCİ GÖÇ, KALICI HALE GELEBİLİR”
Bu insanları şehir alanı içerinde yaşam alanı oluşturarak çözüm getirilmeli. Aksi halde Diyarbakır’da yaşanan büyük geçici göç kalıcı haline gelebilir. Böyle bir dönemde herkesin birbirine sahip çıkmak gerekiyor. İnşaat sektöründe yer alan müteahhitlerin bu konuya el atması gerekir. STK’larımızın örgütlü olduğu platform, Valilik ile birlikte depremzedeler için çare bulması gerekir. Birbirini dışlamadan. Çadırlar geçici olmalı, kalıcı olmamalı.”

Editör: TE Bilişim