Birleşmiş Milletler Uyuşturucu Kontrol Kurulu (INCB) 2022 Raporu, 9 Mart'ta açıklandı.

Rapora göre; Türkiye'de ve dünyada tütün, alkol ve uyuşturucu kullanımları hızla artıyor, uyuşturucu maddelere başlama yaşı ise; gittikçe düşüyor.

Türkiye'de metamfetamin yakalamalarında ciddi artış görülüyor. Raporda, 2019'da 1 ton, 2020'de 4,1 ton, 2021'de 5,5 ton metanfetamin ele geçirildiği ifade ediliyor. Aynı zamanda metamfetamin kullanımı kaynaklı hastaneye başvuru sayılarında yükseliş yaşandığı belirtiliyor.

Ayrıca Türkiye diazepam kullanımının arttığı ülkeler arasında yüzde 100 artış oranıyla 6. sırada yer alıyor.

Psikiyatrist Azad Günderci, raporu ve Türkiye'deki madde kullanımıyla ilgili durumu bianet'e değerlendirdi.

Doktor Günderci, Türkiye'de son dönemlerde antidepresan kullanımında ciddi bir artış yaşandığını vurguladı.

Diazepaminin sakinleştici grubunda yer aldığını belirten doktor Günderci, bu grupta yer alan madde kullanımındaki artışın "ulaşım kolaylığından ve ucuz olmasından kaynaklandığını" söyledi.

Günderci, yapılan diğer araştırmalara dikkat çekti ve "düşük ve orta sosyoekonomik düzeyde esrar, yüksek sosyoekonomik düzeyde ise ectasy kullanımının yaygın olduğunu" belirtti. Kadınların daha çok esrar, gençlerin ise ectasy kullandığını ifade etti.

Doktor Günderci'nin bianet'in sorularına yanıtları şöyle:

"İlaçlar tedavi amacının dışında kullanılıyor"

*Birleşmiş Milletler Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu 2022 Raporu geçtiğimiz hafta açıklandı, raporda Türkiye’de diazepam kullanımının yüzde 100 arttığı belirtiliyor. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz? Bu artışın nedeni nedir?

Diazepam benzodiazepin grubunda olan ve bizim psikiyatrik sorunlarda akut müdahalelerde sık olarak kullandığımız yatıştırıcı bir ilaç. Türkiyede son yıllarda bilindiği gibi antidepresan kullanımında da yoğun bir artış mevcut. Benzodiazepin grubu ilaçlar da destekleyici olarak tedaviye ekleniyor ve bağımlılık potansiyeli olan bir ilaçtır.

Tedavi amacıyla verilen bir ilaç maalesef kötüye kullanılabiliyor ve yasalar açısından da düşük riskli, ulaşılması kolay ve ucuz olduğu için kullanımında artış olduğunu düşünüyorum. Bu konuda benzodiazepin önerilirken kötüye kullanım riski mutlaka akılda tutulmalıdır. Ayrıca sadece benzodiazepin değil tedavi amacıyla önerilen başka grup ilaçların kötüye kullanımında da klinikte artış gözlemliyoruz.

"Metamfetamine erişimi kolay ve ucuz"

*Rapora göre Türkiye’nin metamfetamin yakalamalarında büyük artış görülüyor, daha önce açıklanan raporlarda da metamfetamin kullanım oranı arttığı ifade edilmişti. Bu maddelere erişim mi kolay, artışın nedeni nedir?

Metamfetamin, uyarıcı(stimülan) dediğimiz grupta yer alan ve bağımlılık potansiyeli yüksek olan, ucuz, erişilmesi ve kullanımı kolay olan bir madde. Bağımlılık oranı yüksek olduğu için  maddeye başladıktan sonra maddeye olan isteği denetlemek bu nedenle çok zor hale gelebiliyor ve bu maddeye olan ilgi doğal olarak artıyor.

Ucuzluk, maddeye olan güçlü bağımlılıktan dolayı denetlenemez talep, kolay erişilmesi gibi özellikler metamfetamin kullanımını arttırıyor. Hastalarda çoğunlukla bu özelliklerden dolayı daha fazla kullandıklarını bildiriyorlar.

"Madde deneme yaşı gün geçtikçe düşüyor"

 *En çok ergen grubunun bu maddeleri kullandığı ifade ediliyor, bu artış yeni mi yoksa uyuşturucu madde kullanımının en yaygın olduğu grup her zaman ergenler miydi?

Uyuşturucu madde kullanmaya başlama yaşı bakımından 15-24 yaş dönemi en riskli gruptur. Ergenlerde bu grupta yer alırlar. Yapılan çalışmalar, madde kullanımının gün geçtikçe arttığını, maddeyi deneme yaşının düştüğünü, deneme oranının ise arttığını gösteriyor.

Bu artıştan da en fazla etkilenen grup oransal olarak ergenler oluyor çünkü ergenlik hem biyolojik hem ruhsal olarak insan yaşamında farklı özellikler içeren oldukça zor, karmaşık, çalkantılı bir dönemdir. Bu nedenle ergenler riskli maddeleri kullanmaya yetişkinlerden daha yatkınlar.

"Farklı davranışlar madde kullanımı işareti olabilir"

*Bu maddelerin vücuda etkileri nelerdi, aileler fark edebiliyor mu, nasıl anlayabilirler?

Bir ergenin madde kullanıp kullanmadığını en kesin olarak yapılan idrar ve kan testleri gösterir. Ancak ergendeki fiziksel , duygusal ve sosyal bir takım işaretler çeşitli ipuçları olabilir. Kullanılan maddeye göre değişebilmekle birlikte burada aslında dikkat edilmesi gereken en önemli nokta normalden farklı davranma, rutinden sapma belirtileridir.

Örneğin arkadaş çevresinin değişmesi, ilgisizlik, okula devamsızlık, disiplinsizlik, suçlara bulaşma, okulda ve evde asi davranışlar, uyku ve iştahta meydana gelen değişiklikler, kızarmış gözler aşırı terleme, bulantı ve kusmaların başlaması vb belirtiler bu konuda bazı sinayeller olabilirler.

Bunlar birçok farklı psikiyatrik rahatsızlıkta da görülebileceği için madde kullanımına özgü belirtiler değildir. Ayrıca kullandığı madde ile ilgili materyallerin bulunması şüpheyi güçlendirir tabii ki.

"Esrar kullanımda en yüksek il Diyarbakır"

*Sizin de çalışmalarınız  var, en çok hangi bölgelerde hangi yaş grubu daha çok kullanıyor? Neden bu bölgeler?

Ben Tunceli'de çalışırken valilik ve belediyenin yaptığı uyuşturucuyla mücadeleye yönelik çalışmalarda uzun süre koordinatör ve eğitimci olarak katıldım ve aynı zamanda psikiyatrik tedavi konusunda destekler veriyordum.

İl bazında baktığımızda aslında farklı şehirlerde farklı madde kullanımı şeklinde kendini gösterdiğini maddeye göre, kullanım ve üretime göre sıralamanın değiştiğini görebiliriz. Mesela bazı raporlarda en çok kokainin İstanbul'da, esrarın ise en çok Diyarbakır'da kullanıldığı bildirilmiş.

Düşük ve orta sosyoekonomik düzeyde esrar, yüksek sosyoekonomik düzeyde ise ectasy kullanımı yaygın, kadınlar daha çok esrar, gençler ise ectasy tercih ediyor. Esrarı, İzmir'de deneyenlerin oranı yüzde 80, Ankara'da ise yüzde 50'inin altında.

Esrarın ilk kullanım yaşı 17, eroin deneyiminin en düşük olduğu il Ankara, en fazla olduğu iller ise Diyarbakır ve İstanbul gibi. Raporda yer verilen bazı araştırmalara göre, genel olarak madde kullanımının en yüksek görüldüğü il İzmir. Esrar kullanımı ise Diyarbakır'da diğer illere göre oldukça yüksek.

Tabii burada büyükşehirleri ilk sıralarda görüyoruz, çarpık kentleşme, göç, yabancılaşma, travmatik olayların yoğunluğu, ekonomik krizler, siyasal baskılar, savaş, çatışma, şiddet, işşizlik ve ayrımcılık, değer odaklı yaşamaktan uzak haz odaklı  yaşam tarzı gibi faktörlerin de etkili olduğunu söylemekte yarar var.

Ama her bölgenin her ilin kendine ait farklı dinamiklerinin ve özelliklerinin de olduğunu ve genel özellikler dışında kendi özelinde de değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamak gerekir.

"Sağlık kuruluşu sayısı az"

*Son olarak ne gibi önlemler alınmalı, neler yapılmalı, çözüm önerileriniz nelerdir?

Tüm bu verilere karşın, Türkiye’de alkol ve madde bağımlılığı tedavisinde özelleşmiş kamu ve özel sağlık kuruluşu sayısı son derece azdır. Ne yazık ki koruyucu, önleyici, tedavi edici ve rehabilite edici çalışmalar yeterince yapılmıyor. Sınırlı sayıda olan Alkol ve Madde Tedavi Merkezleri (AMATEM) bu ihtiyacı karşılayabilmenin ötesindedir.

Koruyucu ruh sağlığı ve birinci basamakta yapılması gereken çalışmalar yetersiz kalıyor. Aslında bu artık global bir sorun ve sadece bir ülkenin alacağı önlemlerle değil, ulusların işbirliği içerisinde çözebileceği bir sorundur.

Bağımlılık bir suç değil bir sağlık sorunu olarak ele alınarak konuyla ilgili eğitim çalışmaları farkındalık ve önleme çalışmaları ciddiyetle yapılmalıdır. Devlet bununla mücadele için özel politikalar geliştirerek özel bütçe ayırmalıdır. Suç örgütleriyle sıkı ve  ciddi bir şekilde mücadele edilmeli.

Koruyucu ruh sağlığı yaklaşımları esas alınarak bireyi maddeye iten koşullar azaltılmalı, madde bağımlılığı tedavi merkezlerinin sayısı arttırılmalıdır.

Editör: Celal KUZU