HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin grup toplantısında konuşuyor. Sancar'ın konuşmasının gündeminde seçim yer alıyor.

HDP'ye yönelik baskı politikalarını 'iktidarın seçim kampanyası' olarak değerlendiren Sancar, Bu seçimin bir rejim seçimi olduğunu söyledi.

Sancar, "Sömürü, baskı inkar, savaş ve talan üzerine kurulu rejim mi; hak, özgürlük, emek, demokrasi, barış ve adalet üzerine kurulu bir gelecek mi istiyoruz? İşte bu seçimlerde oynayacağımız şey budur, bizim yolumuz belli" ifadelerini kullandı.

"Kasaptan alınamayan et, marketlerde sütle takılan alarmlar, diğer yanda yandaşlara sermayeye aktarılan büyük kaynaklar, ihaleler, peşkeş çekilen kamu arazileri" ifadeleri kullanan Sancar, iki farklı ülke gerçeğinin olduğunu dile getirdi.

Sancar’ın konuşması şöyle:

"Zorlu olduğu kadar umutların ve heyecanın da giderek yükseldiği bir atmosferde seçim sürecine hazırlanıyoruz. Hayatımızı umudumuzu geleceğimiz ekmeğimizi ve sabrımızı tüketmek isteyen bu iktidar düzeninin, bu rejimi bir an önce gönderecek olmanın hayali bile o kadar güzel ki. Gidişlerinin nasıl muhteşem olacağını anlatmaya bile gerek yok. Milyonlar hak ve özgürlük meşalelerini yakmışlar o güzel günü bekliyorlar. Kutsal bir yürüyüş bu ve başarıyı mutlaka getirecek güçlü bir irade bu. Seçim tarihi aşağı yukarı netleşti. AKP genel başkanı 14 mayıs olarak açıkladı. Bugüne kadar zamanında olacak diyordu her sözü gibi bundan da caydı. Bizler HDP ittifaklarımız halkımız hangi tarihte yapılırsa yapılsın bu seçime hazırız. Bu seçim kararının açıklanacağı an cumhurbaşkanının görevden affını isteme anına dönüşecektir. Seçimlerde de halk en büyük kararı verecek ve bu düzene noktayı kalın bir şekilde koyacaktır. Bundan da şüpheniz olmasın. Seçimlere biz hazırız, halklarımız hazır, Türkiye hazır. Bu kötülük düzeninden, bu ucube sistemden kurtulmak isteyen milyonlar hazır.

'BU SEÇİM BİR REJİMİ OYLAMA SEÇİMİ OLACAKTIR'

Bu kez iktidarına atı alıp Üsküdar'ı geçmesi o kadar kolay olmayacak. Atı da Üsküdar'ın yolunu da bulamayacaklar. Önümüzdeki seçimler bir seçimin ötesinde anlama sahiptir. Bunun iktidar da farkında. Sadece bir parlamenter ve cumhurbaşkanlığı seçimi olmayacak. yaşamak istediğimiz ortak geleceğin belirlenmesi seçimi olacaktır. Bu seçim bir rejimi oylama seçimi olacaktır.

Sömürü, baskı inkar, savaş ve talan üzerine kurulu rejim mi; hak, özgürlük, emek, demokrasi, barış ve adalet üzerine kurulu bir gelecek mi istiyoruz? İşte bu seçimlerde oynayacağımız şey budur, bizim yolumuz belli.

'TÜRKİYE'Yİ ULUSLARARASI MAFYALARIN CİRİT ATTIĞI BİR ÜLKEYE DÖNÜŞTÜRDÜLER'

Mevcut iktidar ve onun oluşturmaya çalıştığı rejim, seçimlere sadece birer siyasi parti olarak girmiyorlar. Ele geçirdikleri devleti, emirliklerindeki yargıyı, güvenlik aygıtını, partizan kurumlarını, çetelerle iktisatlı yapı ve bürokrasilerini, yolsuzluk ve sömürü sistemlerini seçimlere sokuyorlar.

Sandıklardan çıkarmak istedikleri düzen savaş, sömürü, talan, çete ve mafya düzenidir. Türkiye'yi uluslararası mafyaların cirit attığı bir ülkeye dönüştürdüler.

'BİZ HER TÜRLÜ ZORLUĞA HAZIRIZ'

Bu sürece bizler en büyük demokrasi ittifakıyla, Emek ve Özgürlük İttifakı ile yürüyoruz. Bu ittifakı daha da büyütüp bütün ezilenleri, bütün mazlumları bir araya getirmek istiyoruz. Onların seçiminde halk yok, yoksullar, kadınlar, gençler yok. Bu ülke yok aslında onların seçimlerinde. Sadece bir tek şey var, kendi saltanatlığı. Halkın üzerine karabasan gibi çöktükleri kötülük düzenini sandıktan da çıkartmak istiyorlar. Bu seçimler çok çetin bir mücadeleye sahne olacaktır. Biz her türlü zorluğa hazırız. Oynayacakları, oynamak istedikleri her oyunu boşa çıkaracak güce sahibiz. Buna biz inanıyoruz, milyonları buna inandırmak da hepimizin ortak görevi ve sorumluluğudur.

Bu seçimlere hukukun demokrasini askıda olduğu ağır bir siyasi tecrit koşullarında giriyoruz. HDP başta olmak üzere tüm demokratik toplumsal muhalefet her gün yeni saldırılarla karşı karşıya bırakılıyor.

'HALKA SUNABİLECEĞİ HERHANGİ BİR OLUMLU VAADİ KALMAMIŞTIR'

Adil şartlarda bir yarış olmadıkça demokratik seçimlerden söz etmek mümkün değildir ama AKP-MHP İttifakı'na bakıyoruz sanki seçimlere değil savaşa hazırlanıyor. Kampanyalarını seçim kampanyası gibi değil bir savaş kampanyası gibi yürütüyorlar çünkü korkuları büyük, çünkü kaybederlerse sonucun ne olacağını hepimizden çok daha iyi biliyorlar. İşte hakkımızda açılan kumpas davaları, yürümekte olan kapatma davası, anayasal hakkımız olan hazine yardımına bloke konması kararı, muhalefete yönelik siyasi yasak kuşatması, hak taleplerinin şiddetle bastırılması, medya üzerinden yürütülen tetikçilik faaliyetleri... Bunların her biri bu iktidarın seçim kampanyasının araçları ve yöntemleri olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü bu çözümsüzlük ve karanlık ittifakının halka sunabileceği herhangi bir olumlu vaadi kalmamıştır.

Siyasi bir meseleleri yoktur. Bu ülke için bu karanlıktan başka bir gelecek tahayyülleri de yoktur. Çünkü çözümün değil sorunların odağı olan bir iktidar olarak bir varlık meselesi mücadelesi yürüttüklerini biliyorlar o nedenle ellerinde kalan baskı, yasak, hukuk dışılık dışında herhangi bir aracı yöntemi kullanacak durumda değiller. Bu ülkenin etrafına cezaevi duvarları örmeye çalışıyorlar. Bunların seçim kampanyası kelepçe siyasetidir, cendere siyasetidir, kuşatma siyasetidir!

'BU DÜZENİ DE BU REJİMİ DE DURDURACAĞIZ'

Onlar korkuyla hazırlanıyorlar, biz cesaretle ve umutla. Onlar kumpaslarla yürüyorlar, biz ortak iradeyle ve en geniş güç birliğiyle. Onlar karanlığı sürdürmek istiyorlar, biz bu ülkeyi aydınlığa taşımak kararlılığıyla yürüyoruz ve bunu başaracağız arkadaşlar, hiç kimsenin şüphesi olmasın mutlaka başaracağız. Bu düzeni de bu rejimi de durduracağız, değiştireceğiz. Bu iktidarı da göndereceğiz.

Her gün yerini bir paket açıklıyorlar güya bunlar onların seçim yatırımları ya da gelecek vaatleri ama hepsi aldatmaca. Sosyal konut projesi dediler açıkladıkları projenin yandaş müteahhitlerini kurtarma planı olduğu kısa sürece ortaya çıktı. Halkı kiracı kendi yandaşlarını da emlak zengini yapıyorlar. Üstelik insanlar bugün kira ödeyemez durumda. Barınma hakkı artık esamesi okunmayacak hale getirilmiştir. Bir çatıyı bile yoksul halka çok görev yoksul halkı sermayenin ve kendi iktidar hedeflerinin esiri haline getirmek isteyen projelerdir bunlar.

Durmadan vergi affı getiriyorlar. Kendi yandaşlarını kurtarmaktır dertleri, KYK borçlusu milyonlarca genç var, faizler silindi yalanı yatsıya bile yetişmedi. Milyonlarca genç halen binlerce lira ana para ve faiz altında ezilmektedir.

'SAVAŞA HAYIR!'

Emekliden emekçiden dar gelirliden yoksullardan EYT’lilerden esirgenen kaynaklar nereye gidiyor biliyoruz, işte bu düzenin yalan ve kara propagandasına harcanıyor. Troller ordusuna ve en büyük kalem savaş politikasına harcanıyor. Bu iktidar savaş politikalarıyla ayakta kalmaya çalışıyor. Savaş politikalarıyla toplumsal muhalefet güçleri arasına nifak sokmaya çalışıyor. En savaş karşıtı ittifakı oluşturmak demokrasi yürüyüşünün en önemli hedeflerindendir. Hep birlikte açık ve gür bir sesle bağırıyoruz; savaşa hayır.

İşte bu seçimlerin en kritik noktası bu: Hakikatlerle yalanlar arasındaki ayrımı ortadan kaldırmaya yönelik iktidar manipülasyonlarına karşı, hakikatleri tüm çıplaklığıyla ortaya koymak. O nedenle ittifakımız aynı zamanda hakikat siyasetinin ittifakıdır. Bu ülkeye, bu ülkenin halklarına milyonlara hakikatleri anlatma ittifakıdır. O nedenle umut buradadır, gelecek bizim.

'İKİ FARKLI ÜLKE VAR'

Kasaptan alınamayan et, marketlerde sütle takılan alarmlar, diğer yanda yandaşlara sermayeye aktarılan büyük kaynaklar, ihaleler, peşkeş çekilen kamu arazileri... Bu ülkenin iki farklı gerçeğini ortaya koyuyor, iki farklı ülke var. Biri iktidar düzeni tarafından ekmeğe muhtaç edilen milyonların ülkesi, diğeri ise o ekmeklerin, emeklerin çalınarak haksız zenginleşme ile israfla sömürüsüyle şatafatlı sefa süren vurguncular, yalancıların ülkesi. İşte seçimler bu iki ülke arasında yapılacaktır. İşte yarış, bu iki ülke arasında gerçekleşecektir.

Bu seçim HDP ve ittifaklarının onurlu yaşam siyasetiyle; çürümüş, yozlaşmış, ülkeyi ve toplumu da çürütmek isteyen rejim arasında bir seçimdir. Bu ülkede kurtulmayı bekleyen bir demokrasi var, gerçekleşmeyi bekleyen bir adalet var, yaşamayı bekleyen özgürlükler var, inşa edilmek için hasret çekilen barış var, insanlık onuru var. İşte bu seçimler, bu nedenle de tarihi öneme sahiptir. seçimler yürüttüğümüz soluksuz demokrasi mücadelesinin de önemli bir aşamasıdır.

'BU KARANLIKLARI MUTLAKA BİTİRECEĞİZ'

İktidarın bu ülkede kalıcılaştırmak istediği rejimin diğer ayağı da; işkence ve cezasızlık. Bakın bugün Uğur Mumcu'nun hunharca katledilişinin 30'uncu yıl dönümü. Uğur Mumcu 24 Ocak 1993 yılında hedef gösterilerek, karanlık güçler tarafından kalleşçe katledildi. Karanlık diyorum, doğrusu karanlık değil. Karanlıkta bırakılan. Biz katillerin ve bu katliam planlarının nerede nasıl pişirildiğini ve hayata geçirdiğini biliyoruz. Aradan geçen bunca yıl sonunda yargılamalar toplumun hiçbir kesimini tatmin etmedi. Şimdi de zaman aşımı tehlikesi söz konusu. Buradan tüm toplumun ve Türkiye halklarının önünde Uğur Mumcu'yu saygıyla, rahmetle anıyorum. Mesaj veriyoruz; bu karanlıkları mutlaka bitireceğiz, aydınlığı her alana hakim kılacağız.

'BU REJİM BU 'FAİLİ MEÇHULLERİN' MİRASINI DEVRALMIŞTIR'

Ape Musa. O da aynı karanlık güçlerce hedef gösterildi ve aynı senaryolar sonucu katledildi. Ape Musa cinayeti karanlığa gönderildi, zaman aşımına uğradı. Ape Musa sana söz veriyoruz; senin mirasını yaşatacağız ama bu karanlığı da mutlaka aydınlatacağız. Karanlıkta bırakılan bu cinayetin faillerini de, bu cinayeti planlayanları da çıkaracağız ortaya ve hesabını soracağız.

Yine DEP milletvekili hemşerim dostum Mehmet Sincar da aynı planlar çerçevesinde ve aynı güçler tarafından katledildi 4 Eylül 1993 yılında. Bu dava da zaman aşımına bırakılmak isteniyor. Sevgili Mehmet sana da sözümüz olsun, emek verdiğin uğrunda yaşamını feda ettiğin bütün değerleri en güçlü şekilde sahiplenen halk var, HDP var, ittifakları var.

25 Ocak 2001 tarihinde gözaltına alınan serdar tanış ve Ebubekir Deniz’den bir daha haber alınmadı. Bu karanlık bu düzenin simgesidir. Bu rejim bu faili meçhullerin tırnak içinde, bu karanlık cinayetlerin mirasını devralmıştır, bu iktidar 90’ların hatta 80’lerin bütün politikalarını en üst noktaya çıkararak kalıcı rejim haline getirmek istiyor. 80 darbecilerin de 90’lardaki bu karanlık senaryoların sahiplerinin de kümelendiği bir iktidar bloku var karşımızda. Ve bu iktidar bloku bu kötülük rejimini kalıcılaştırmak istiyor. Hayır diyoruz izin vermeyeceğiz. Bu rejimin inşasını hep birlikte durduracağız. Sana da söz Hrant Dink, hayal ettiğin dünyayı, kuracak milyonlar bir araya gelmiştir, senin hayallerini ideallerini yaşatacak irade ve güç vardır, buradadır. Kemal Korkut’ların, Berkin Elvan’ların, Ali İsmail Korkmaz’ların, Roboski’nin, Soma’nın , Çorlu’nun, Amasra’nın, her gün katledilen kadınların faillerinin cezasız kaldığı, işkencenin kurumsallaştığı bir karanlık rejimi ısrarlı ayakta tutmak istiyorlar. Biz de kararlılıkla söylüyoruz, başaramayacaksınız."

(HABER MERKEZİ)

Editör: TE Bilişim