Fatma TEMEL – Veli BALTACI

Türkiye genelinde son zamanlarda artan şiddet olayları, kaygılara neden oluyor. Dicle Üniversitesi Öğretim Görevlisi Sosyolog Prof. Dr. Rüstem Erkan, “Eskiden daha çok ciddi bir mesele husumetten kaynaklanırken şimdi sokakta birbirlerini hiç tanımayan insanlar birbirine şiddet uyguluyor. Bireylerde bir öfke birikimi var. Ve o bardağı taşıran son damla gibi oluyor. Bireyde bir bunalım var, bir sorun var. Ve sokakta karşılaştığı bir olay onu en ileri aşamaya getiren bir şeye dönüşüyor. Asıl neden o değil asıl neden o birikimin ortaya çıkması. Psikolojik destekle olacak bir şey değil. Toplum iyileştirilmesi lazım” dedi.

Gazetemiz Güneydoğu Ekspres’e konuşan Prof. Dr. Rüstem Erkan, Türkiye’nin yıllardır hızlı bir değişim sürecinde olduğunu ifade ederek, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Sosyal bilimi alanındaki çalışmalar bize şunu gösteriyor; Toplumlarda bir kaotik dönem ortaya çıktığında, ünlü sosyolog DurkheimAnomi diye adlandırmıştı. Bu dönemlerde toplumlarda bireysel olaylarda bir artış olduğunu gösteriyordu. Anomi dediği toplumda bir değer sisteminin, kuralın olmaması, değer sisteminin çökmesi, kişinin gelecek planının ortadan kalkması ve her şeyin hızla değiştiği bir dönemdir. Bu ekonomik de olabiliyor, siyasal da olabiliyor. Bugünkü anlamda kaotik toplumlar diyebiliriz. Şimdi bu tür toplumlarda bütün bu olaylar artıyor. Durkheim bu dönelerde intiharların arttığını söylüyor. Bugün aynı şekilde intihar olaylarında da bir artış var. Bireysel şiddette de bir artış var. Bu toplumun belli bir ölçüde değer sisteminin çökmesinden tutun bir ölçüde de her şeyin hızla değişmesi. Türkiye uzun yıllardır hızlı bir değişim süreci içerisindeydi. Biz sosyolojik olarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Toplumların en bunalımlı olan dönem hızlı değişme dönemleridir. Değişme hızına herkes ayak uyduramıyor.”

‘GÖÇ TOPLUMU ETKİLEYEN BİR OLAY’

Toplumsal gerginliği ve şiddetin artan sebepleri sıralayan Erkan, Türkiye’deki göç meselesinin toplumda bazı sorunlar yarattığını şöyle açıkladı: “Türkiye’ye baktığımız zaman büyük ölçüde uzun yıllar bir iç göç hareketliliğiyle hızlı değişme süreci içerisindeydi. Göç de bireyi, aileyi, toplumu en çok etkileyen olaylardan biri. Türkiye tarihi büyük ölçüde bir göç tarihi gibi, yani şöyle düşünelim, 1920’li yıllarda nüfusun %85’inden fazlası kırsal kesimde yaşarken bugün durum tersine döndü. Göç hareketlerine ilaveten yaklaşık olarak 10 senedir dış göç eklenmiş oldu. Mülteci sığınmacı meselesiyle dış göç almış oldu. Dolayısıyla toplumda giderek sürdürülemez bir durum ortaya çıkmış oldu.”

‘YOKSULLUK KISIR DÖNGÜSÜ BAŞLADI’

Ekonomik durumun birey üzerindeki önemli etkilerini yorumlayan Erkan, “Bunların yanında ekonomi de çok önemli. Parasının değerinin düşmesi, bireyde ekonomik krize neden oluyor. İş kurma planı yapan insan onu gerçekleştiremiyor. Binlerce insan özellikle genç kitle gelecekte iş bulma ümidini kaybetmiş oluyor.  Bir toplumda yoksulluk olabilir ama gelecekte bu yoksulluktan kurtulma ümidi varsa çok bunalım yaratmıyor. Biz buna ‘yoksulluk kısır döngüsü’ diyoruz. Belli bir kitle giderek yoksulluk kısır döngüsüne girmeye başladı. Yani bugün yoksul, yarın yoksul, yoksulluktan çıkma ümidini kaybeden bir kitle. 85 milyonluk bir ülkede 10 milyon kişi bu durumda olsa bunalımlı bir toplum yaratmış olur. Belli bir kitle her şeyin içinde suç örgütlerine baktığımız zaman normal yaşam sisteminden kopmuş bir kitlenin içinde dönen bir şey. Toplum bir kitlesinden müthiş bir zenginlik birikimi var. Bu zenginlikte giderek görünür hale geliyor. Toplumun yoksul kesimi aynı şehirde aynı ülkede yaşadığı bir kitlenin yaşam biçimini her gün görüyor. Normal yaşamla o yaşam biçimine ulaşamayacağını bilen bu kitle benzer bir yaşam biçimine ulaşabilmek için her türlü gayrimeşru yola başvurabiliyor” diye konuştu.

‘CEZALAR CAYDIRICI OLMALI’

Suç oranlarının armasının sebeplerinden birinin de cezaların caydırıcı olmamasını olduğunu ifade eden Erkan, “Bunun yanı sıra infaz sistemimizde de bir problem var. Özellikle adli suçlara baktığımız zaman birinin onlarca suç kaydı var ve tekrar bir suçla gözaltına alınmış oluyor. Cezaların caydırıcı olması gerektiğini düşünüyorum” dedi.

‘GENÇLERİN İŞSİZLİĞİNE ÇARE BULUNMALI’

Bölgede büyük bir genç işsiz kitlesinin olduğunu söyleyen Erkan, şöyle devam etti: “Sorunların başından gelen büyük ölçekte işsizlik ya da düzgün toplumsal yaşam kuramamak. Özellikle bu bölgeye baktığımızda genç işsizlik büyük bir sorun. Bölgedeki genç kitlesi Türkiye ortalamasının üstündedir. Genç kitle bir şehrin bir bölgenin veya ülkenin gelişip kalkınması için büyük bir avantaj aynı zamanda bir sorun. O yüzden iyi yönetip, yönlendirilmelidir.”

‘SİYASETTEKİ DİL ÖNEMLİDİR’

Siyasetteki dilin toplumu etkilediğini belirten Erkan, bireyden ziyade toplumun iyileştirilmesi gerektiğini söyledi. Erkan, şunları kaydetti:

“Siyasetteki dil önemlidir. Toplum siyasetteki dilden çok etkilenmiyor diye düşünüyorum. İyi ki etkilenmiyor. Çünkü siyasetteki dil çok sert. En azından siyasi dil toplumda bir gerginlik sokağa yansır şekilde ortaya çıkarmıyor. Ülkede genel hâkim olan dil günlük hayata da yansıyor. Türkiye’de bugün önemli sorunlarından biri kavga, şiddet, öldürme vs. Eskiden daha çok ciddi bir mesele husumetten kaynaklanırken şimdi sokakta hiç birbirlerini hiç tanımayan insanların birbirine şiddet uygulamasına dönmüş olması. Bireylerde bir öfke birikimi var. Ve o bardağı taşıran son damla gibi oluyor. Bireyde bir bunalım var bir sorun var. Ve sokakta karşılaştığı bir olay onu en ileri aşamaya getiren bir şeydir. Asıl neden o değil asıl neden o birikimin ortaya çıkması. Psikolojik destekle olacak bir şey değil. Toplum iyileştirilmesi lazım. Bireysel bunalımlar ne kadar bireysel görünse de bu toplumun ürettiği şeylerdir. Her zaman bu tür şeyler olur. İşe giren bir insan ne zaman emekli olacağını kaç yıl çalışacağını bildiği zaman buna göre bir düzen kuruyor. Evliliğini, çocuğunun eğitimini yani önündeki yılları buna göre planlayabiliyor. İşe giren biri evlendi çocuk yaptı ve birden işsiz kaldığı zaman sağlıksız toplum ortaya çıkıyor. Böyle binlerce insan var. Stres ve risk toplumu altında ve bu da kendini bireysel olarak gösteriyor. Örgütlü toplum yapısı da ortadan kalmaya başladı. Bir toplumda bir sorun olduğu zaman örgütlü şekilde o sorunu düzeltme yönünde bir çaba gösterildiği zaman buda oradaki enerji birikimini alıyor.”

Editör: Ali Çekdar KORKMA