ÖZEL HABER-Ceren AKYIL
Deneyimli gazeteci Faruk Balıkçı Ruhi Karadağ ile birlikte kaleme aldığı “Suskunlar Konuşuyor– Yaralı Yonca” adlı kitabıyla Diyarbakır Kitap Fuarı’nda okurlarıyla bir araya geldi. Gazetemiz Güneydoğu Ekspres’e konuşan Faruk Balıkçı, 2015 yılında süren barış sürecinde, dokuz ayrı ateşkese tanıklık eden dağdakilerle görüşerek barış süreçlerini irdeleyen kitabın detaylarını anlattı.
“BARIŞ SÜRECİNE BAKIŞ AÇILARINI DİNLEDİK”
2014 yılında başlayan barış sürecinin Türkiye’nin yakın tarihinde önemli bir dönemeç olduğunu ifade eden Balıkçı, “Süreç sona ermeden önce, barışın diğer tarafında yer alanların bu sürece nasıl baktıklarını anlamak ve onların bakış açılarını doğrudan öğrenmek amacıyla kitabı yazdık. Orada bulunan ve dokuz farklı ateşkes sürecine tanıklık etmiş kişilerle bire bir görüşmeler yaptık. Onlara olası bir barış sürecine dair düşüncelerini, barış ve diyalog sürecine nasıl baktıklarını, umutlu olup olmadıklarını sorduk. Bu görüşmelerde yalnızca siyasi değerlendirmeler değil, insani duygulara dair sorular da yönelttik. “Aile nedir?”, “Barış nedir?”, “Aşk nedir?”, “Toprak nedir?” gibi tek kelimelik ama derin anlamlar taşıyan sorular sorduk. Örgüt içinde önemli roller üstlenmiş kişilerle görüştük. Bu görüşmeler bizim için sadece gazetecilik faaliyeti değil, aynı zamanda belge niteliğinde bir çalışmaydı. Çünkü bugün yeniden benzer bir süreç yürütülüyor. Yeni bir komisyon kuruldu, farklı kesimlerin görüşleri alınıyor. Bizim hazırladığımız kitap ise o dönemde “diğer tarafın” ne düşündüğünü belgeliyor; sürece dair onların değerlendirmelerini içeriyor” dedi.

“DİYARBAKIR SURLARINDA HALAY ÇEKMEK İSTİYORLAR”
Balıkçı, dağdakilerle olan diyaloğunda barışın ele alınıp sorular yönelttiklerini belirterek şöyle devam etti:
“Görüşmelerimizde, dağdakilerin büyük çoğunluğu barıştan yana olduklarını ifade ettiler. Mecbur kaldıkları için silahı kullandıklarını söylediler. Barışın sağlanmasını ve sürecin diyalogla sonlanmasını istediklerini vurguladılar. Yıllarca dağda yaşamış kişilere “Eğer bir gün barış olursa ilk nereye gitmek istersiniz?” diye sorduk. Kimisi “Barış olursa Diyarbakır surlarına çıkıp halay çekeriz” dedi; kimi ise “Dersim’i çok özledim, dönersem orada yaşamak istiyorum” diye yanıt verdi. Biz o bölgeye gitmeden önce Türkiye’de bir barış süreci zaten yürüyordu. “Akil insanlar” heyeti, sivil toplum kuruluşları, gaziler, kanaat önderleriyle görüşmeler yapılıyordu. Ancak biz o sürecin bir ayağının eksik olduğunu fark ettik. Bu işin doğrudan içinde olanların da görüşlerinin alınması gerektiğine inanıyorduk. Çünkü barış, tek taraflı dinlemelerle sağlanamaz. Bu düşünceyle, gazeteci ve belgeselci Ruhi Karadağ ile birlikte bölgeye gittik. Sadece bir günlük bir ziyaret değildi bu; 3-4 kez gidip geldik, tbir ay süren yoğun bir çalışma yürüttük. Yorucuydu ama buna değdi.”
“BUGÜN YÜRÜTÜLEN SÜRECE, KİTAP YANIT VERİYOR”
Balıkçı, Tüm bu görüşmeleri “bir ihtiyaç” olarak gördüğünü ifade ederek, “Çünkü bu kitap, bugün yeniden yürütülen sürece bir yanıt niteliği taşıyor. TBMM’de yürütülen tartışmaların da tek taraflı olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Bu kitabın mutlaka Meclis tarafından da okunması gerektiğine inanıyoruz. Sonuç olarak, bu sürecin temelinde Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü yatıyor. Çatışmalar, insan hakları ihlallerini de beraberinde getiriyor. Sivil yaşamda da yoğun biçimde yaşanıyor. Bunu özellikle 1990’lı yıllarda yaşadık bunu.. Ancak barış ve diyalog gündeme geldiğinde hayatlar kararmıyor, ihlaller azalıyor. Ne kadar erken çözüm sağlanırsa, o kadar çok hayat kurtulur” diye konuştu.




