DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk, katıldığı bir programda Narin Güran cinayeti ve dava sürecinin basit bir adli vaka olmanın ötesine geçerek, yargı ve medya düzenindeki yapısal sorunları açığa vurduğunu söyledi. Çelenk, "Bu olayda, medyada ve yargıda yaşanan çürümeyi ve linç kültürünü bütün açıklığıyla gördük. Herkesin dizi ya da sinema filmi gibi izlediği bu olay, istinaf kararından sonra görmezden geliniyorsa, burada bir istismar vardır. Bu olay bir medya tüketimi nesnesi haline getirildi ve istismar edildi” dedi.
“GERÇEK OLMAYAN VERİLERLE HAYAT KARARTILIYOR”
Ulusal Kriminal Büro’nun hazırladığı görüntü analizi ve daraltılmış baz kaydı raporunun verilen kararın neredeyse tek dayanağı olduğunu belirten Çelenk, şöyle konuştu:
“Bu raporlar dışında dosyada hiçbir somut delil yok ve şerh bu analiz ve raporun ne denli sorunlu olduğunu net şekilde gösteriyor. Dosyada olmayan bilgilerle yargılandılar. Hem kamuoyu hem de bazı hukukçular, dosyada olmayan bilgilerle hüküm veriyorlar. Dosyada olmayan bilgilerle insanlar sorgulanıyor. Gerçek olmayan verilerle hayatlar karartılıyor.
"O İL’İN VEKİLİYİM, YALNIZ BIRAKMAYACAĞIZ”
Narin Güran'la ilgili yürütülen adli sürece sahip çıkmak toplumsal bir sorumluluktur. Ben o ilin milletvekiliyim. O köyü, topluluğu korumak zorundayız. Üstelik karşımızda kendini Türkçe yeterince iyi ifade edemeyen aile üyeleri var. Diyarbakır milletvekili olarak elimden gelen her şeyi yapacağım. Merak eden herkese de, bu kanaate nasıl vardığımı zamanım elverdiğince bıkmadan anlatacağım. Bu insanlar doğru bir şey anlatıyordu, mahkeme kulak asmadı. Dosyadaki internet trafiği, telefon kayıtları, hepsi beyanlarla birebir örtüşüyordu ama mahkeme bunlara kulak asmadı. Aile konuşmuyor diyorlar, oysa duruşmalarda aile üyeleri kendilerini paralıyordu anlatmak için. Kimse onları dinlemiyordu: Sosyal medyada biri şöyle yazmıştı: ‘Ben Narin’in ailesini savunanların ülkesinde yaşamak istiyorum.’ Bu, son yıllarda duyduğum en etkileyici sözlerden biri. Hepsi yalnızca bir çocuk için, Narin için adalet istiyor. İçinde bulunduğumuz süreç bakımından düşünüldüğünde müthiş barışçıl bir adalet arayışı söz konusudur. Barış budur.
“ADALET ARAYIŞI PARTİ KİMLİĞİYLE SINIRLANDIRILMAZ”
Karşımızda Türkçe konuşamayan insanlar var, ama buna rağmen bana gelen eleştiriler arasında ‘Niye başka Kürt çocuklarına sahip çıkmıyorsunuz’ gibi cümleler de yer alıyor. Bu çocuk bir Kürt çocuğu, evet, ama meseleye ‘Kürt çocuğu – Türk çocuğu’ ayrımıyla bakamayız. Adalet arayışı, siyasi partiler üzerinden yürütülecek bir mücadele değildir. Eğer biz de yalnızca kendi partimize, kendi yanımızdakilere bakacaksak, o zaman yıllardır AKP’yi neden eleştiriyoruz? Umuyorum ki Yargıtay sürecinde adalet yerini bulur ve bu azap artık sona erer.”