ÖZEL HABER/Güneş OCAĞA
Diyarbakır'da bulunan dünyanın ilk Keldani Kilisesi'nin içinde yer alan 1600 yıllık Keldani Konağı'nın dördüncü kuşak temsilcisi genç girişimci Maria Karadayı, konağın kapılarını misafirlere açarak Keldani ve Süryanilere ait yöresel ürünleri tanıtıyor ve tattırıyor.
TARİHİ MİRASA SAHİP ÇIKTI
Gazetemiz Güneydoğu Ekspres’e konuşan Karadayı, atalarından kalan tarihi konakta doğup büyüdüğünü anlattı. Karadayı, “Burası dünyanın ilk Keldani Kilisesi’dir. Kilisenin hemen yanındaki konak ise yaklaşık 1600 yıllıktır. Konağın ilk kuruluş amacı, kilisede eğitim alan rahip ve rahibelerin konaklamasıydı. Zamanla bu yapı, halkın kullandığı bir konak haline geldi. Nenem ve dedem burada yaşadı, ardından annem ve babam oturmaya başladı. Ben de bu konakta, ailenin dördüncü kuşağı olarak doğup büyüdüm. Lise eğitimime kadar bu konakta yaşadım. Ayrıca babam da yaklaşık 45 yıldır Keldani Kilisesi'nin başkanlığını yapıyor. Babam Keldani, annem ise Süryanidir" dedi.
ÖĞRENDİKLERİNİ KONAKTA RUHA DÖNÜŞTÜRDÜ
Eğitim hayatından bahseden Karadayı, “Lise sonrası Mersin Üniversitesi’nde gastronomi eğitimi aldım. Daha sonra Diyarbakır’a dönerek Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nden mezun oldum. Mezuniyetimin ardından, aile yadigârı konağı butik bir kültür mekânına dönüştürdük. Burada Keldani kültürünü ve gastronomisini tanıtıyoruz. Misafirlerimize Keldani çöreği, Keldani şerbeti ve Keldani kahvesi gibi özgün lezzetleri sunuyoruz” diye konuştu.
KELDANİ KONAĞINA YOĞUN BİR İLGİ VAR
Yaklaşık iki yıl önce açtıkları bu mekânın büyük ilgi gördüğünü vurgulayan Karadayı, “Ürünlerimizin tamamını kendi ellerimle hazırlıyorum. Özellikle Keldani kahvesi, şerbeti ve çöreği çok beğeniliyor. Konağımıza da yoğun bir ilgi var. Diyarbakır bir turizm kenti ve buraya gelen yerli-yabancı turistler mutlaka Keldani Kilisesi’ni ve konağımızı ziyaret ediyor" diye kaydetti.
KÖKLERİNE BAĞLI BİR GASTRONOMİ YOLCULUĞU
Diyarbakır’ın tarihi dokusunu soluyan bu mekânda, geçmişin izlerini taşıyan bir hikâyeye yeniden hayat verdiğini dile getiren Karadayı, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bir zamanlar dedem ve ninemin evi olan bu eski kilisenin huzurlu bahçesinde, 'Maria’nın Yeri' olarak bu konağı işletmekten büyük bir onur duyuyorum. Bu yolculuk, sadece bir işletme kurma hayali değil; aynı zamanda köklerime duyduğum bağlılıkla, kültürümün zenginliğini tanıtma ve gelecek nesillere aktarma arzusunun bir birleşimi. Kazandığım vizyonla, gelenekten beslenen ama geleceğe uzanan bir gastronomi anlayışını yaşatmak istiyorum."
KADİM MUTFAĞIN REÇETESİNİ UYGULUYOR
Kadim kültürün mutfak geleneğini yaşatma mücadelesi verdiğini bir kez daha vurgulayan Karadayı, "Tek temel amacım, Diyarbakır’ın yüzyıllardır süregelen mutfak geleneklerini, nenelerimden ve dedelerimden miras kalan otantik tariflerle yeniden canlandırmak ve bu kültürel mirası yaşatmaktır. Konağımızda düzenlediğimiz özgün gastronomi etkinlikleri ve sunduğumuz yöresel lezzetler aracılığıyla, hem yerel halka hem de şehrimizi ziyaret eden misafirlere Diyarbakır mutfağının eşsizliğini deneyimleme fırsatı sunuyoruz. Ayrıca konağımızda, Diyarbakır'da yaşamış Keldani ve Süryani topluluklarına ait geleneksel reçeteleri de aslına uygun şekilde üreterek, bu kadim kültürlerin mutfak mirasını yaşatmaya devam ediyoruz" diye konuştu.