Kayyım atamalarıyla kentin işleyen kurumların işlevsizleştirilmesiyle sorunların büyüdüğü ifade edilerek, çözüm olarak kurumların yeniden canlandırılmasına gerek olduğu dile getirildi.

Diyarbakır’ın Yereldeki Hizmet Sorunları Masaya Yatırıldı2

Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM) “Diyarbakır yerel hizmetlerde neleri kaybediyor?” konulu bir toplantı düzenledi. Toplantıda “Kent sorunlarının tespiti ve çözüm önerilerine” yönelik çalışma kapsamında Diyarbakır’da dört ana başlık belirleyerek 80 civarında sivil toplum kuruluşunun katılımıyla dört farklı odak grup toplantısı gerçekleştirildi. Odak grup toplantılarının konuları; Kent, Çevre ve Kültürel Miras, Sosyo Kültürel Yaşam ve Politikalar, İktisadi Durum ve Kırsal Kalkınma, Kadınlar, Gençler ve Çocuklar olarak ele alındı.

Toplantıya İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve eski Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Feridun Çelik konuşmacı olarak katıldı. Yerine kayyım atandıktan sonra tutuklanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Selçuk Mızraklı ve HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, toplantıyı selamlayan bir mesaj gönderdi. 

Diyarbakır’ın Yereldeki Hizmet Sorunları Masaya Yatırıldı1

“KENT KIRIMI YAŞANIYOR”

Toplantıda Nevin Soyukaya, “Kent, Çevre ve Kültürel Miras” başlığı ile ilgili bir sunum yaptı. Kendileri için önemli bir çalışma olduğunu söyleyen Soyukaya, çok yönlü tartışmaların olduğunu belirtti. Kent mimari altyapısına, ulaşım sorununa, kentsel dönüşüme, dünya miras alanın geldiği durum, doğal afet risklerine ve kent peyzajı gibi çok konularını tartıştıklarını ifade eden Soyukaya, tek tek konulara değindi. Kentte, dünya miras listesi içinde bulunan alanda 2015 yılında yaşanan çatışmalarla beraber yıkıma ve zorunlu göçle birlikte bir kırımın yaşandığını dile getiren Soyukaya, kültürel mirasın yok edilmesinin çok ciddi bir sorun olarak önlerinde durduğunu söyledi. 

Fiziki doku büyük oranlarda kaybedilmiş olmasına rağmen koruma öncelikli planlamaların yeniden ele alınmasının elzem olduğunu dile getiren Soyukaya, “Özellikle kayyum sürecinde bu kentte katılımcılık hiçbir şekilde mevzu bariz değil, kapalı kapı ardında kente dair her türlü karar alınıyor. Biz olup bittikten sonra tanık oluyoruz” dedi. 


Suriçinde metruk yapıların yıkılmasıyla ilgili korktuklarının başlarına geldiğini söyleyen Soyukaya, “Tarihi alanlarda sorunu çözmenin yolu kentsel dönüşümü değil, sağlıklaştırmadır. Belediyeler, merkezi yönetimle işbirliği yaparak bu yapıları restore edip alanı sağlıklaştırarak yeniden yaşam alanına dönüştürmesi gerekir” dedi. 

“KÜLTÜREL HAYAT DURMA NOKTASINA GELDİ”

“Sosyo Kültürel Yaşam ve Politikalar” üzerine Reha Ruhavioğlu, bir sunum yaptı. Diyarbakır’ın bir kent kimliğinin olduğunu belirten Ruhavioğlu, şunları söyledi: “Bu kimlik ne içeriyor? Farklı etnik kimlikleri, farklı inanç kimliklerini, farklı dini gruplara ait kültürleri içeriyor. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, ilçe belediyeleri dahil, Kürtçe tiyatro, müzik, konservatuar, çocuk kreşleri, gençlik kadın merkezleri vs. Bunlar Diyarbakır'ın kendi kimliğini de yansıtmaya çalışan büyük ölçüde bir kapsayıcılık içindeydi. İdeal bir kapsayıcılık mıydı? Hayır. Ama bugünkünden şüphe götürmez biçimde daha iyiydi. Zaten oraya eleştirilerimiz varken kayyım çocuk kreşlerini kapattı. Amed Şehir Tiyatrosu, Aram Tigran Konservatuarı'nın bütün bu kültür kurumlarını hem ana dilliye hizmetlere hem de daha çoğulcu bir kültür hizmetlere bütün bu kurumları ortadan kaldırdı. Ve bu Diyarbakır'ın kimliğini yansıtan kültürel hayat büyük ölçüde durma noktasına geldi.” 

Ruhavioğlu, çözüm önerilerini de şu şekilde sıraladı: “Bu kurumların tekrar canlandırılması gerekiyor ve belediyelerden işlerine son verildiği için alternatif mekanlar kurdular ve bu grupları temel kanaati belediye seçimlerin yeniden kazanıldığında tekrar eski günlere dönelim demiyorlar. Dışarıda oluşmuş bu alternatif ve özel kimliğin kurulması temel bir kanaat ancak bu dışarıdaki özel kimliğin kentin kültür politikalarının hem belirlenmesi hem icrasında yine güçlü bir paylaş olması ile ilgili bir beklenti var.”


“KÜRTÇE ACİL MASAYA KONULMALIDIR”

Belediyelerin hastanelere Kürtçe personel desteği vermesi gerektiğini söyleyen Ruhavioğlu, ana dilinin önemine dikkat çekti. Ruhavioğlu, “Gündelik hayatımızda ana dilin kullanımı ve bu alanda üretim büyük ölçüde zorlaşıyor. Kürtçe kullanımı dramatik bir şekle düşüyor. Örneğin 18 yaş üstü insanlarda baktığımız bir araştırmaya göre; Kürtçe konuşanların oranı yüzde 30 iken; çocuklarıyla, küçüklerle konuşanların oranı yüzde 8. Yani 30'dan 8'e gibi, 4'te 3 gibi çok dramatik bir azalışı var dilin. Buna karşı bazı tedbirler vardı. Zarokistanlar vardı, kurslar vardı, belediyenin çocuklara, yetişkinlere Kürtçe hizmetleri vardı ve yetersiz de olsa biz bunlardan faydalanabiliyorduk. Ancak kayyum atanır atamaz o personellerin sözleşmelerine son verdi. Acil bir sorun olarak masaya konulması ve buna özel bir politika oluşturulması beklentisi var” dedi. 

“BATI İLLERİNDE DE ANADİL HAKLARI VERİLMELİDİR”

Ayrıca Kürtlerin yaşadığı batı illerindeki belediyelerinden beklentileri anlatan Ruhavioğlu, “Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi nezdinde bazı girişimlerde bulunmalı ve oradaki Kürt vatandaşların anadilde bazı haklarını alabilmesini sağlamalı. Benim bildiğim kadarıyla İzmir'de Kürtçe Kent Rehberi var. İstanbul'da bazı kurslarda Kürtçe öğretiliyor. Ama Kürt nüfusu çok yoğun. Yani bir yere seçmenin beğeneceği bir adayla oy meselesini tartışıyoruz ama bir kreş açmayı birbirimize sormuyoruz” dedi. 

Diyarbakır’ın Yereldeki Hizmet Sorunları Masaya Yatırıldı3

“KENTTEKİ VAR OLAN YAZILIM ALTYAPISI DESTEKLENMELİDİR”

“İktisadi Durum ve Kırsal Kalkınma” konuyla ilgili Mehmet Aslan bir sunum yaptı. Kalkınma ajansına göre Diyarbakır sanayisinden gelişme içerisindeki payının yüzde beşlik olduğunu söyleyen Aslan, 2022 verilerine göre Diyarbakır’ın Gayrisafi Milli Hasılada yüzde 13’ünün sanayiden geldiğini söyledi. Çözüm süreciyle birlikte kente yönelik yatırımların arttığını ve sonrasında sürecin bozulmasıyla düşüşe geçtiğini ifade eden Aslan, GAP’ın sadece enerji kısmının bitmesinin eleştiri konusu olduğunu belirtti. Silvan Barajı’nın tamamlanmasıyla Diyarbakır’da arazilerin toplam yarısının sulu tarıma açılacağını ve gecikmeye rağmen önemli bir hedef olduğunu dile getiren Aslan, “Şu anda hali hazırda 210 bin hektar alanında zaten sulu tarım yapılıyor. Diyarbakır'da sulu tarım yapılmayan arazinin toplamı 420 bin hektardır” dedi.

Diyarbakır’da mercimek üretimin Türkiye’nin dörtte birine denk geldiğini söyleyen Aslan, kenttin buğday, pamuk ve üzüm alanında da iddialı konumda olduğunu belirtti. Açılan ve maliyetini karşılamayacağı düşünülen 2 bin petrol kuyusunda termal suyun varlığının anlatıldığını dile getiren Aslan, buradan çıkacak suyun seracılığa önemli katkılarının olduğunu ifade etti. Kentte siyaset iyi gitmiyorsa bu durumun ekonomiye yansıdığını söyleyen Aslan, bu durumun nedenin ikisinin birbirine bağlı olması olduğunu kaydetti. Gaziantep’i tek geçtikleri alanın bilgi iletişim hizmetleri olduğunu dile getiren Aslan, kentte bir yazılım altyapısı olduğunu ve alanda çalışanların büyük gayreti olduğunu ancak burada yetiştikten sonra burayı terk ettiklerini ifade ederek, bu alanın desteklenmesinin çok önemli olduğunu belirtti.  

Diyarbakır’ın Yereldeki Hizmet Sorunları Masaya Yatırıldı4

“UYUŞTURUCU KULLANIMI SADECE YOKSUL YERLERDE YOĞUN DEĞİL”

“Kadınlar, Gençler ve Çocuklar” konusu üzerine Meral Özdemir bir sunum yaptı. 

Kayyım belediyeciliği ile kadınlara, çocuklara ve gençlere dair kurumlarının kapandığını söyleyen Özdemir, gençlerde uyuşturucu kullanımının yakıcı bir sorun olarak önlerinden durduğunu dile getirdi. Diyarbakır’da uyuşturucu kullanımın ilkokul çağına kadar indiğini belirten Özdemir, kentin ciddi kırıcı bir yıkımla iç içe olduğunu ifade etti.

Özdemir, “Uyuşturucu küçük çocuklara kolaylıkla ulaştırıldığı bağımlılık meselesi sadece Suriçinde Bağlar gibi daha yoksul olan yerlerde değil, Kayapınar gibi ekonomik durumun iyi olduğu yerlerde de sıklıkla karşımıza çıkıyor ve kullanım düzeyinin oldukça yüksek olduğu belirtiliyor. Diyarbakır'da rehabilitasyon merkezinde 8 yaşında bir çocuğun yatan hasta konumunda olduğu belirtiliyor.

Bu da aslında olayı devam ettiğinin bir kere daha altının çizilmesine neden oldu. Kayyum öncesi dönemde kadınlara, gençlere ve çocuklara yönelik çalışma yöntem, kurumlar, STK’lar işlevini kaybedince ya da kaybettirilince sorunlar arttı. Diyarbakır çok politize olmuştur. Özellikle kadınların ortak çalışabileceği siyaset üstü ve örgütlenme gücünü açığa çıkaracak diyalog ve iş dili kurulmalıdır” dedi.

Muhabir: İbrahim İnanç Yıldız