Son dönemde yazılı ve görsel basında en sık duyduğumuz tartışmalar arasında iklim değişikliği yer alıyor. Bazı kişiler tarafından gerçekliği dahi inkar ediliyor olsa da her geçen gün etkilerini daha fazla gördüğümüz bu değişimler günlük hayatımızı etkilemeye başladı bile.

Doğanın korunması, şehirlerin ve yerleşim alanlarının sürdürülebilirlik ilkeleri ışığında planlanması, tarım arazilerinin ve ormanlık bölgelerin koruma altına alınması gibi pek çok farklı uygulama sayesinde gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmamız hala mümkün.

Doğanın Korunması Nedir?

Modern teknolojimiz ve yıllardır süren araştırmalar sonucunda yaşamı desteklediğini kesin olarak bildiğimiz tek bir gezegen var; Dünya. İhtiyaç duyduğumuz oksijeni, suyu ve besini sağlayan bu gezegen sayesinde varlığımızı devam ettirebiliyoruz.

Ancak Dünya’nın kaynakları sonsuz değil. Gezegenimizin doğası oldukça hassas dengeler üzerine kuruludur. Soluduğumuz havadaki oksijen, karbondioksit ve azot oranlarında yaşanacak küçük değişimler bile Dünya’daki yaşamı sonlandırabilir.

Bu derece hassas dengelere bağlı olan yaşamın devamlılığını garanti altına almak için doğanın korunması ve yaşam alanlarının dikkatli şekilde belirlenmesi gerekir. Ağaçlar havadaki karbondioksiti çekerek oksijen üretir, bu sayede soluduğumuz havanın bileşen dengesini sağlamaya yardımcı olur.

Ormanlık alanlar ve ağaçlık bölgeler, hava kalitesinin en iyi olduğu yerlerdir. Aynı şekilde ağaçlar ve köklü bitkiler, toprağın sabit kalmasına yardımcı olarak çökme ve kaymaları engeller. Doğanın korunması yalnızca bitki örtüsü ile sınırlı değildir.

Su kaynaklarının korunarak mümkün olan en etkin şekilde kullanılması, gelecekte yaşanması muhtemel olan su sıkıntılarını engellemek açısından oldukça önemlidir. Yağmur ve kar sularından faydalanmayı maksimize ederek barajlarda birikmelerini sağlayacak altyapılar inşa edilmesi, şehrin su ihtiyacını halihazırda var olan kaynaklarla gidermesini sağlar.

Başka bir önemli konu da tarım arazilerinin korunmasıdır. Tarım arazileri, beslenmemizde büyük önemi olan sebze ve meyvelerin yetiştirilmesi için ayrılan verimli topraklar olarak tanımlanabilir.

Ülkelerin kendine yeterlilik seviyesinde önemli bir kriter olan tarım arazilerinin doğru değerlendirilmesi ile enflasyon kontrol altına alınabilir, ülke ekonomisinde ciddi iyileşmeler yaratılabilir. Doğal yaşamın koruma altına alınması da doğanın korunması için oldukça önemlidir.

Ekosistem içerisinde yer alan her canlı, doğada gördüğümüz dengelerin kurulması için farklı roller oynar. Arılar çiçeklenmeye yardımcı olur, böcekler yabani otları temizler ve kuşlar çekirge popülasyonunu dengede tutar.

Ekosistem içerisindeki her bir canlı, birlikte var olduğu diğer canlılarla ilişkilidir. Bu nedenle birinin sayıca artması ya da azalması, tüm ekosistemi ciddi şekilde etkiler ve büyük hasar verebilir.

Karbon Ayak İzimiz

Doğanın korunması konusunda son dönemde ortaya çıkan en ilginç terimlerden biri de karbon ayak izi. Bir kişi, oluşum ya da topluluk tarafından çevreye verilen zararın ölçüsü olarak özetlenebilecek bu terim giderek bilinirlik kazanıyor. İklimimizde yaşanan değişikliklerin temel sebebinin sera gazları olduğunu biliyoruz.

Kısaca bahsetmek gerekirse sera gazları, atmosferde bulunan ve ısı tutma özelliğinde olan bileşenlerdir. Güneş ışınları gezegene ulaştığında hava aydınlanarak ısınır; ışık kırılır ve atmosfere yeniden yansır. Atmosferdeki sera gazları ısıyı tutar ve sıcaklıklar giderek yükselir. Bu döngüye ise sera gazı etkisi adı verilmektedir.

Sera gazlarının artmasının ormanlık bölgelerin azalması, fosil yakıt kullanımının yaygın olması ve endüstriyel süreçler ile doğrudan ilişkili olduğu bilinmektedir.

Karbon ayak izi, bir kişi ya da oluşum tarafından üretilen sera gazı miktarıdır. Karbon nötr terimi, sera gazı üretilmediği anlamına gelir. Evlerde, üretim tesislerinde ve ulaşımda doğal kaynaklardan elde edilen enerji kullanılması ile karbon ayak izinin ciddi şekilde azaltılması mümkündür.

Güneş enerjisi ile elektrik üretimi, bunun en güzel örneklerinden biridir. Gelecek nesillere yaşanabilir ve sürdürülebilir bir yaşam bırakmak için herkesin çevreye duyarlı olması gerekir. Doğanın korunması, tüm bu bileşenler ışığında karbon nötr bir yaşam tasarlamak ve çevremizdekileri de bu konuda bilinçlendirmekten geçer.

Özellikle gelişme çağındaki çocuklara doğa ve hayvan sevgisi aşılamak, ağaçların ve doğal kaynakların önemini anlatmak; doğa bilincine sahip nesiller yetiştirmemizi sağlar. Gezegenimizin bize sunduğu rüzgar, güneş ve suyun etkin şekilde kullanılması ile elde edilecek enerji; ülkeleri hiçbir kesinti yaşanmadan destekleyebilecek düzeydedir.

Doğaya ve çevreye zarar vermeden modern yaşamlarımızı sürdürmek için gençlerimizin de bu alanlarda bilgilendirilmesi önemlidir.  

Editör: TE Bilişim