Faruk BALIKÇI - ÖZEL

Elazığ-Diyarbakır karayolu arasında bulunan ve özellikle insanların sıcaktan bunaldığı yaz mevsiminde tatilcilerin nefes aldığı Hazar Gölü, bir tarihide içinde barındırıyor. Bu söyleşimizde, diğer adıyla gölcük olan Hazar gölünde ki ‘Batık Şehri’ ele aldık. Ünlü gezgin Evliya Çelebi ve Polonya’lı Simeon’un seyahatnamesinde, bugün Hazar’da sular altında kalan tarihi yapılardan ve önemli bir kiliseden bahsediliyor. Kıyıya yakın mesafede olmasına rağmen bugüne kadar dalış sporu olarak bile değerlendirilemeyen Batık Şehir ile ilgili neden su altı arkeolojik araştırma yapılmadığı da merak konusu oldu.

ERMENİLERİN ESKİ YERLEŞİM YERİ

Uzunluğu 22, genişliği ise 5 kilometre olan Hazar Gölü’nde suyun 1830’lu yıllardan itibaren yükselmesiyle su altında kalan ve ‘Kilise Adası’ olarak adlandırılan bugün ise ‘Martı Adası’ denilen batık kent, kalıntılarıyla ilgi çekiyor.

Eski Ermeni yerleşim birimi olan batık kentin eski adı ise Dzovk, yani ‘Göl Diyarı’ demek. Bugün ise Zov deniliyor.

İÇİNDA SARAY VE MANASTIR VAR

5 yıl önce su seviyesinin düşmesi ile birlikte ilk kez batık kent ortaya çıktı. Bu tarihi kalıntıların 11. ve 12. yüzyılda bir Ermeni şehri olan Dzovk’ta bir saraya ve Surp Nişan Manastırı´na ait olduğu saptandı. 

Kilise Adası denilen yer ile Kilise arasında ise 1.5 kilometre uzunluğunda 5 metre yüksekliğinde sur tespit edildi. Tümüyle tuğla ve harç ile inşa edilmiş şehir duvarları, kuleler ve bunlara bağlı yapılar inşa malzemesi açısından bu bölgede tek örneği teşkil ediyor. Çeşitli zamanlarda gezginler tarafından yazılmış kaynaklardan burada önemli bir dini merkez bulunduğu, hatta 11. ve 12. yy.da Katholikosluk Makamı olarak da kullanıldığı anlaşılıyor.

BATIK ŞEHİR TARİH KİTAPLARINDA

Urfalı Mateos'un Vekayiname adlı eserinde, Hristiyanlıktan sonra burada bir manastır inşa edildiği Buranın Hristiyanlık inancında önemli bir kutsal mekan olduğundan bahsediyor ve burayı 'Dzovk' diye adlandırıyor. 1025 yılındaki bu bilgiyi ilk o veriyor. Ve manastırın etrafında bir yerleşim ortaya çıkıyor.

Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde de yöreye ait bilgilerden bahsederek, bölgedeki kilisenin Hristiyanlık inancı açısından önemli bir kilise olduğundan bahsediyor.

 Polonyalı Andreasyan Simeon’un seyahatnamesinde ise şöyle deniliyor: “Dağlardan ve çam ormanlarından geçerek iki gün sonra Gölcük’e vardık. Gölün içindeki Surp Nişan adını taşıyan Kagir bir kilise ile bir Ermeni köyü vardı. Karada çam ağaçları ile örtülü dağın eteğinde bulunan bir handa konakladık. Bir sandal ile adadaki köye giderek kiliseye girdik.  ANDREASYAN, Polonyalı Simeon’un Seyahatnâmesi (1608-1619)

Batık Şehir'de bugüne kadar yapılan kısıtlı su altı araştırmalarında 11. yüzyıla ait kalıntıların yoğunlukta olduğu anlaşılıyor. Ancak çevresindeki arkeolojik buluntulardan 4 bin yıl öncesine ait izler barındırdığı da tahmin ediliyor. Hazar gölü şimdilerde turistik bir merkez olma yolunda. Bu göl şimdi SİT alanı. Çevresinde çok sayıda dinlenme tesisleri bulunmakta. Bunlardan biri de tarihi kalıntıların ortaya çıktığı yerde açılan ‘Batık Şehir Kafesi’. Kafe işletme sahibi ve Plajköy Muhtarı Yavuz Dilek’e soruyoruz:

“SU ALTI TURİZMİNE KAZANDIRILABİLİR”

*Batık şehir ilgi görüyor mu?

Tarih boyunca burada süren bir yaşamın olduğu tarihi kalıntılardan belli olduğu ortaya çıkıyor. Bir medeniyete ev sahipliği yapmış, bir tarihi barındırıyor. Batık şehrin dalış turizmi açısından cazibe merkezi haline gelmesini bekliyoruz. Batık Şehir ile ilgili bilgilerin yapılacak bir su altı arkeolojik araştırmayla gün yüzüne çıkarılabilir. Su altı turizmine kazandırılması için projelere yapılabilir. Su altında kısmının karada da sergilenebilecek su altı arkeolojik müze, dalış eğitimi ve dalış sporu olarak da değerlendirilebilir.

*Kafeniz adı Batık Şehir, neden?

Kafenin bulunduğu yerde Batık şehir kalıntıları olduğu için bu ismi bıraktık. Buralarda bir yerleşim yeri var. Gölün altında halen sur ve yapılar ayakta duruyor. Köylüler eskiden burada Ermenilerin yaşam alanı olduğunu söylüyor. Suyun üzerine 350 metrekare bir platform kurduk. Tekne turu, piknik alanı, çadır ve apart ev var. Karşımızda eskiden kilise adası olarak adlandırılan bugün ise tavşan ve martıların yaşadığı tarihe tanıklık eden ada var. Birçok insan besleyemediği tavşanlarını bura ya bıraktı. Ve giderek üremeye başladılar. Bu nedenle martı ve tavşan adası diyoruz.

*İlgi var mı?

Çevre illerden talep var. Buradaki fiyatlar çevre kentlerdeki fiyatlarla aynı. Ancak Batıdaki turistik yerlerde otel fiyatları çok uçuk iken bu arada 4-5 kişi bir apartta Bin TL’ye rahatlıkla kalabiliyor. Daha çok Elazığ’ın yanı sıra Diyarbakır, Mardin, Batman ve bölgedeki diğer kentlerden de ziyaretçiler geliyor. Hem doğası ve oksijeni nedeniyle yaşanılacak bir yerdir. Batı’ya göre burası daha ekonomik. Hem de bölge insanı kalkınmış olur. En çok şikâyetimiz ise özellikle günü birlikçiler çöplerini bırakıyor. Daha kaliteli tesisler kurulsa talepte artar. Ve insanlar batıyı tercih etmek yerine burada tatilini geçirir. Rakım olarak yüksek, oksijeni bol bölge insanı için bulunmaz bir değerdir.