Güncel

Tanrıkulu: Hiçbir siyasi hareketin rakibi değilim

Diyarbakır’da Millet İttifakı adaylarıyla birlikte CHP’den birinci sıra Milletvekili Adayı olan Diyarbakır Barosu eski Başkanı Av. Sevgin Tanrıkulu, “Atacağımız adımlarla Türkiye’de silahın yöntem olarak kullanması fikrini ortadan kaldıracağız” dedi.

Abone Ol

Faruk Balıkçı-ÖZEL

Bu haftaki söyleşimizin konuğu verdiği soru önergeleri ve yaptığı çalışmalarla Meclis’in en çalışkan milletvekili Av. Sezgin Tanrıkulu. Son dört genel seçimde İstanbul’dan aday olan Av. Tanrıkulu, bu kez Diyarbakır’dan birinci sıradan milletvekili adayı gösterildi. “Millet İttifakı” adaylarıyla birlikte aynı listede yer alan Tanrıkulu, “Hiçbir siyasi harekete rakip değilim” diyerek, yüksek olan kent vizyonunu Meclis’te daha da yükseltmek için gayret göstereceğini söyledi.

 Sayın Sezgin Tanrıkulu’na yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:

 *Genel seçimlerde İstanbul’dan aday gösteriliyordunuz, bu kez Diyarbakır’dan aday oldunuz, neden?

2010 yılında Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu tarafından partiye davet edildim ve İstanbul’dan aday oldum. O dönemde Diyarbakır’dan milletvekili çıkarma ihtimali kamuoyu yoklamalarına göre mümkün değildi. Parti yönetimi parlamentoda olmam gerektiğinden hareketle İstanbul’dan aday gösterdi. Genel Başkanımızın aday olduğu 2. bölgeden aday oldum. O zamandan bu zamana kadar da dört seçimdir hep İstanbul’dan aday oldum. Ancak bu seçimler çok farklı. Genel Başkanımız Cumhurbaşkanı adayı. Partimiz de iktidara adaydır. İttifak ettiğimiz partilerle beraber bir hükümet değişikliği olursa ana gövdesini CHP’den oluşacak bir iktidar olacaktır. Sonuçta böyle bir ortam da Diyarbakır’dan milletvekili olmaması düşünülemez.

‘DİYARBAKIR, SİYASETİN VE KÜLTÜRÜN MERKEZİ’

Türkiye’de siyasete baktığınız zaman üç yere bakarsınız Ankara’ya, İstanbul’a, bir de Diyarbakır’a. Siyasetin nabzı burada tutuluyor. Diyarbakır, siyasetin, tarihin kültürün merkezidir. İktidara doğru koşarken, Diyarbakır’da vekilin olmaması tabiata aykırıdır. Ben zaten Diyarbakırlıyım. Bütün yaşamım buradan geçti. Üniversite dönemi dışında buradaki sosyal, siyasal hayatın içinde oldum. İnsan hakları mücadelesinde yer aldım. Milletvekili iken de Diyarbakır’la bağım kopmadı. Parlamentodaki faaliyetlerim sonuçta sadece Diyarbakır değil Türkiye’de insan hakları ihlallerine, mağdurların mağduriyetinin giderilmesine, muhtaçların sosyal kültürel taleplerinin parlamentoda sözcülüğün yapılmasına vesile oldum.

Şimdiden partimize ilgi var. Partimizin kamuoyu yoklamalarındaki durumu ortada. iktidar olacak bir parti. Diyarbakır milletvekili olmak isterim. Hemşerilerim de, dostlarım da ister. Bu nedenle buradayım. Dostlarıma güveniyorum. 

*İnsan hakları ihlalleri ile ilgili yaptığınız açıklamalarla ilgili hakkınızda linç kampanyası düzenlendi ve size koruma verildi. Ne diyorsunuz?

Parlamentonun istatistik durumuna göre en çalışkan milletvekiliyim. Dört dönemde muhalefet milletvekilleri arasında soru önergesi, araştırma önergesi, kürsüyü en fazla kullanan benim. Türkiye’nin her yerinde nerede bir mağdur varsa oraya gittim. Siyaseten önce savunduğum görüşleri cesaretle söyledim. Evet, tepkiler aldım. Ama çok da fazla destek aldım. İnsanlar bana destek verdiler. Bu tepkilerin birçoğu AKP tarafından daha çok örgütlenen tepkiler oldu.

“BİZİM İKTİDARIMIZDA SİLAHLARA VEDA EDİLECEK”

*Demirtaş’ın toplumsal barış için silahların bırakılması çağrısına ne diyorsunuz?

Kürt meselesi, CHP’nin 39’ncu Kurultayı’nda “2. Yüzyılda Çağrı” metninin ikinci maddesidir. Yani bildirgede tüm delegelerin oy birliğiyle Türkiye’nin Kürt meselesinin toplumsal barışla, Meclis odaklı bir yöntemle çözüleceği kabul edilmiştir. Biz Kürt meselesinin geldiği boyutun farkındayız. AKP bu meseleyi 2002’de geldiği dönemden daha büyük mesele haline, daha karmaşıklık bir mesele haline, bedeli ve maliyeti daha çok ağır olan bir meseleye dönüştürmüştür. Türkiye’nin meselesi olmaktan çıkartıp bir bölgesel meselesi haline dönüştürmüştür. Biz bu meseleyi Türkiye’de parlamentoda, siyasal partileri muhatap alarak ortaklaşarak ve bir mutabakat sağlayarak çözeceğiz. Türkiye’de silaha, şiddete, çatışmaya teröre izin vermeyeceğiz. Ve atacağımız adımlarla Türkiye’de silahın yöntem olarak kullanması fikrini ortadan kaldıracağız. Yani bunu destekleyen yurttaşımız kalmayacak. Silahı yöntem olarak benimsemeyi yurttaşlarımızın kafasından çıkartacağız. Böyle bir siyasal ortam sağlayacağız. Böyle bir ortamda da yani sonuçta silahlar olmayacak.

“DİYARBAKIR, MECLİS’TE DAHA BÜYÜK VİZYON İLE TEMSİL EDİLMELİ”

*Seçim çalışmalarına başladınız. Sahaya yansıması nasıl sizce?

Ben adaylık ilanından sonra sadece Diyarbakır’dan değil, kent dışındaki birçok dostumdan da çok büyük destekler aldım. CHP’nin Diyarbakır’da oylarını arttırdığını biliyoruz. Diyarbakır’dan aday olmama sevinen birçok dostum oldu. Seçim çalışmalarında sonuçta Diyarbakır’ın daha büyük bir vizyon ile parlamentoda temsili konusunda fikir ortaya koyuyorlar. Sonuçta seçilerek parlamentoya gitmemiz, hem Diyarbakır’ın devasa büyüyen kültürel, sosyal, siyasal sorunlarına, hem de Türkiye’nin Kürt meselesinin çözümünde katkı sağlayacağım konusunda hemşerilerimiz, dostlarımız bunun farkındadır. Bana gösterilen ilgiye ve desteğe de şimdiden teşekkür ediyorum. Şunu da söyleyeyim biz kimsenin rakibi değiliz. Muhalefete muhalefet yapmak için buraya gelmedik. Muhalefetle birlikte iktidarı zayıflatmak içim buradayız. Aynı zamanda AKP benim görüşüme göre artık buralardan destek almamalı. Bu kadar yaptığı zulümden sonra Diyarbakır’dan hemşerilerimiz dostlarımızın bunun farkında olması lazım. Ve AKP’ye bugüne kadar iyi niyetle destek vermiş yurttaşlarımız artık bu dönemde o desteklerini bu partiden çekmeleri gerekir diye düşünüyorum. Bunu buradan aday olduğum için söylemiyorum.

Şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim; AKP son altı yedi yılda Kürtlere çektirdiğin zulüm ve zalimlik son kırk yılın toplamı kadardır. Neredeyse 12 Eylül faşist darbesinden sonra darbecilerin aklına gelmediği bütün yöntemleri AKP denemiştir. Kayyum meselesi darbecilerin aklına geldi mi? Sonuçta darbeden sonra Belediye başkanların görevlerine son verildi. Ama ondan hemen sonra seçimler oldu. Diyarbakır koskoca bir kent iki milyona yakın nüfusu var. Büyükşehir Belediyesi’ni 8 yıldır kayyum yönetiyor. Büyükşehir İmar Komisyonu’nda demokratik mekanizmalar şimdi yok. Diyarbakır da son dört-beş yıldır onlarca kaçak ve imara aykırı yapı var. Denetleyen mekanizmalar yok. Belediye Meclisi yok. Sivil toplum örgütlerini dinleyen yerel yönetim yok. Kayyum rejimi rantından yararlanan yurttaşlarımıza söylüyorum bundan vazgeçin.

“HİÇBİR SİYASİ HAREKETİN RAKİBİ DEĞİLİM”

*Önceki seçimlerde CHP’nin bölgede pek varlığı yoktu. Bu seçimlerde iddialı mısınız?

  Bizde varız. Ben, kaç vekil çıkartacağız iddiasını şimdi ortaya koymuyorum. Sonuçta bizim 2018 seçimlerinde aldığımız oylar ortada. Bir milletvekilinin kaç oy ile çıkacağı da matematik olarak da ortada. Önümüzde daha birkaç hafta süre var. Bu süre içinde tabloyu çok daha iyi göreceğiz. Ama sonuçta CHP’nin buradaki varlığı, bizim varlığımız, benim varlığım siyasete bir neden katmıştır. Çoğulcu bir vizyon katmıştır. Diyarbakır’da sorunların çözülmesi bakımından büyük bir katlı olacağı fikrinde olduğunu düşünüyorum. O fikirde mutlaka siyasal bir desteğe, bir oy desteğe dönüşecektir. Sonuçlarını sandıkta göreceğiz. O yüzden ben şu anda milletvekili çıkar çıkmaz iddiasını ortaya koymuyorum. Ama bizi tanıyan, bizi bilen, bizi takip eden dostlarımız var. Bugüne kadar meslek yaşamımızda, baro başkanlığımız döneminde siyasal yaşantımızda kendimizi tekzip edecek geçmişini tekzip edecek dostlarımızı, akrabalarımızı utandıracak, onların gözlerine bakamayacak tek bir yanlışımız olmadı. Bugüne kadar hemşerilerimiz biliyorlar cesaretle herkesin yanında olmaya çalıştık Telefonumuz hiç değişmedi. Aldığımız günden beri aynı numaradır. Bir sekretere havale edilmedi. Danışmana verilmedi, bir yere yönlendirilmedi, bir tane cevapsız çağrı da kalmadı. İş taleplerini yerine getiremedik açıkça söyleyebilirim. Ama her yurttaşımızın telefonuna çıktık. Her yurttaşımızın parlamentoda karşıladık. Yerde kalan cenazelerini bize ulaşmışlarsa kaldırdık. Hastasına koştuk, takip ettik. Onlarca hastayı bulundukları yerlerden ambulans uçaklarla Ankara’ya değişik illere aktardık. Taziyelerine, düğünlerine gittik. Milletvekilliğimin büyük bir bölümü cezaevlerinde veya adliye önünde duruşmalar da dostlarımızla dayanışmayla geçti. Herkesin yanında olmaya çalıştık. Bunun ben görüldüğünün görüşündeyim. Bunları herhangi bir şey için söylemiyorum. Bu bizim karakterimizde var. Baro başkanıyken avukatlık büromuz adli yardım gibi çalışıyordu. Bir kez daha söylüyorum. Ben hiçbir siyasal hareketin rakibi değilim. Bizim derdimiz bu iktidarı değiştirmek, çatışmanın silahın olmadığı, herkesin barış içerisinde yaşadığı refahın olduğu ve Diyarbakır’ın kendi kimliğine uygun sosyal dokusuna uygun nefes alabileceği bir kent konumuna getirmek. Ben Diyarbakırlıyım. Bu kentin çocuğuyum. Lice doğumluyum.

*Kılıçdaroğlu’nun twetter paylaşımında “Milyonlarca Kürde terörist muamelesi yapılıyor” söylemini nasıl değerlendiriyorsun?

Bizim onurumuzu kırıyor gerçekten. Siyaseti bir tarafa bırakalım. Siyaset gelir geçer. Ama siyasetin dili, bir halkın Türkiye yurttaşlarımızın onurunu kırıyor. Siyaset buna alet edilmemeli. Ne yaptıklarının farkında değiller ve neye zarar verdiklerinin farkında değiller. Bu nedenle, Genel Başkanımız, “artık yeter siyaseti buna alet etmeyin. Kürtleri aşağılamayın. Onurlarını haysiyetlerini kırmayın. Bunun telafisi yok” dedi. Kendisini kutluyorum ve söylemlerine katılıyorum.

 *Son olarak seçmenlere çağrınız var mı?

 Sakin ve sağduyulu olacağız. Diyarbakır’ın kültürüne, tarihine, siyasal olgunluğuna uygun bir kampanya ile çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Ben, yurttaşlarımızın engin politik deneyimine, engin politik kültürüne ve birikimine güveniyorum ve desteklerini bekliyorum.