Ahmet SÜNBÜL/ÖZEL HABER

Güneydoğu Ekspres- Diyarbakır başta olmak üzere birçok il ve ilçede Kürtçe seçmeli ders kampanyaları yürüten HezKurd, çalışmalarını sürdürüyor. Kürtçe’nin resmi dil olması için hazırladıkları raporu siyasi partilere sunduklarını belirten HezKurd Genel Koordinatörü Fevzi Bulgan, "Hareketimiz ilan edilmiş ilke ve amaçlar etrafında toplanan, tamamen bağımsız hareket eden bir gönüllüler platformudur. Hiçbir kurum, STK ve platform ile organik bağımız yoktur. Amacımız Kürtçe’nin resmi eğitim dili olması ve bu dilin gelecek kuşaklara taşınmasıdır" dedi.

HezKurd'un kuruluş amacını, hedeflerini ve beklentilerini gazetemiz Güneydoğu Ekspres’e anlatan Bulgan, şunları söyledi:

"Kürtçe, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucu halkı olan Kürt halkının dilidir. Bu dilin Türkiye Cumhuriyeti'nde resmi ve zorunlu eğitim dili olmasını ve böylece gelecek kuşaklara taşınmasını istiyoruz. Kürt çocuklarının kendi anadillerinde zorunlu eğitim almasını ve bu hakkın önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini söylüyoruz. Bunun için de sivil ve demokratik bir çalışma ortaya koyuyoruz. HezKurd olarak, evrensel hukuk ve ilkeleri temel alıyoruz. Hemen her konuda halkımızın hassasiyetlerini gözetip istişare ederek hareket ediyoruz. Dil mücadelesini hak temelli mücadele ekseninde yürütüyoruz."

“Hazırladığımız raporu TBMM’ye sunduk”

HezKurd'un, ilan edilmiş ilke ve amaçlar etrafında toplanan, tamamen bağımsız hareket eden bir gönüllüler birlikteliği olduğunu kaydeden Bulgan, "Dolayısıyla hiçbir kurum, STK ve platform ile organik bağı da yoktur. Ancak dil mücadelesine katkı sunan bütün kurum ve STK'lar ile birlikte çalışmaya da hazırdır. HezKurd ilkesel birliktelikten yanadır ve mücadeleyi şahıslar üstü yürütmeye özen gösterir" dedi. Kürtçe eğitim için hazırladıkları raporu Cumhurbaşkanlığı, TBMM, İçişleri Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı'na sunduklarını kaydeden Bulgan, bu çalışmaları hakkında şunları söyledi:

"Daha sonra 9 partinin genel merkezine ilettik ve diğer partilere de e-posta yoluyla ulaştırdık. Görüştüğümüz parti temsilcileri böyle bir raporun hazırlanmasının önemini ve kendilerine sunmamızdan dolayı memnuniyetlerini belirttiler. Raporu inceleyip değerlendireceklerini de ayrıca ifade edip bize teşekkür ettiler. Parti ziyaretlerimizdeki bire bir görüşmeler bize şunu gösterdi ki; Kürtler anadilde eğitimi toplumsal bir talebe dönüştürmediği sürece siyasetin tarafları fazla bir şey yapamayacaklardır. Hâlihazırda HezKurd olarak anadilde eğitimin toplumsal bir talebe dönüşmesini sağlamaya çalışıyoruz."

“Kürtçe’nin önüne çıkarılan engeller raporda”

Hazırladıkları raporda, geçmiş yüzyılda Kürtçe’nin önüne çıkarılan engelleri kaydettiklerini belirten Bulgan, "Bu raporun ana gayesi bir değerlendirme yapmak, bunu toplumumuzun dikkatine sunmak ve reaksiyon oluşturmaktır. Bu amaçla da raporumuzu birçok kişi, kurum ve kuruluşa ilettik. Geri dönüşler de olumlu seyrediyor" dedi. 

'Talep etmeye devam edeceğiz'

"HezKurd olarak Kürtçe’nin resmi dil olması, eğitim dili olması ve değiştirilen yer isimlerinin iadesi şeklindeki üç temel ilkemizi söylemeye ve bunları talep etmeye devam edeceğiz" diyen Bulgan, "Ancak hali hazırdaki şartlara ve hareket kabiliyetimize uygun olarak mümkün olan, alınabilir-verilebilir olanlar için çaba gösteriyoruz. Bu minvalde var olan imkânları kullanarak daha büyük imkânlara ulaşmak için çalışmalar yürütmekteyiz. Bu çalışmaların başında da seçmeli Kürtçe dersleri gelmektedir" şeklinde konuştu.

Seçmeli Kürtçe ders görmeyi isteyen çocuk sayısının fazla olduğunu ancak yetersiz öğretmen bulunmadığını kaydeden Bulgan, bu konuda yaşadıkları sıkıntıları şöyle dile getirdi:

"Ortaokullarda verilen seçmeli derslere sahip çıkan, bu derslerin seçimini teşvik eden kişi ve kurumların sayıları da oldukça fazla. Ancak toplumumuzda gerekli olan dilsel bilinç düzeyine varıldığını maalesef göremiyoruz. Yine de bu bilincin çok güçlü bir şekilde geliştiğini de söylememiz gerekiyor. Bu açıdan daha çok çalışmamız gerektiğinin de farkındayız. Seçmeli dersler çoğunlukla okul idarelerinin inisiyatifi ve imkânları ölçüsünde tercih ediliyor. Bu sebeple Kürtçe seçmeli ders tercihlerinde birçok engel ortaya çıkmakta. Bu durum, velilerin, öğrencilerin ve öğretmenlerin Kürtçe seçmeli dersler konusunda soğuk davranmalarına sebep oluyor."

“Kürtçe de Türkçe ile aynı statüde olmalı”

Kürtlerin tarihleri ve varlıkları ile kadim bir millet olduğunu, zengin bir dile sahip olduğunu ve aynı zamanda Cumhuriyet’in kurucu unsuru olan bir halk olduğunu ifade eden Bulgan, "Kürtçe’nin de Türkçe ile aynı statüde olması gerekiyor. Sistematik asimilasyon politikaları kapsamında baskı ve yasaklarla geçen seksen yıldan sonra 2004 tarihli Avrupa Birliği uyum yasaları ile tanınan ve 2012 tarihinde getirilen seçmeli Kürtçe derslerini işlevsel hale getirmemiz gerekiyor. Bizce bu dersler, Türkiye Cumhuriyeti'nde tarihsel bir dönüm noktasıdır. Seçmeli Kürtçe dersi bir imkândır ve bizler, geçmiş dönemlerde uygulanan yasakçı politikalardan sonra büyük bir öneme sahip olup bu imkânı amasız ve fakatsız kullanmalıyız. Bu, daha büyük imkânların alt yapısı olacak. Bu, Kürtçenin anadilde eğitime ve Kürtçe’nin anayasal teminat altına alınmasına giden yolu kolaylaştıracaktır" dedi.

“Kürtçe konuşmak, Kürtçe düşünmek”

Bulgan, geçen Şubat ayında sona eren seçmeli Kürtçe ders kampanyasının geçici ve kısa süreli bir çalışma olduğunu belirterek, "Ancak bizler gerek kurumsal, gerek kişisel, gerekse de toplumsal olarak her zaman ve her yerde Kürtçenin eğitimini ve Kürtçe eğitimi öne çıkarmalıyız. Dil bilincini bu şekilde güçlendirebiliriz. Kürtler kendi evlerinde Kürtçe alfabe, gramer ve sözlük bulundurmalıdır. Yanı sıra her evde Kürtçe kitaplar (roman, hikaye, masal vs) bulundurulmalı ve günün az bir zaman diliminde de olsa ailece Kürtçe ile iştigal edilmelidir. Kürtçe üzerine düşünmek ve konuşmak, dili tetkik etmek... Bunlar aile içinde Kürtçe konuşmayı tetikleyecektir. Ve ortaokula giden çocuklar için Kürtçe seçmeli derslerin tercih edilmesine azami özen gösterilmelidir" şeklinde konuştu.