Van Emek ve Demokrasi Platformu, Bursaspor-Somaspor karşılaşmasında Kürt siyasetçi Leyla Zana'ya ırkçı ve cinsiyetçi söylemlerini protesto etmek amacıyla basın açıklaması düzenledi. Van Sanat Sokağı’nda yapılan açıklamada, "Leyla Zana onurumuzdur" pankartı açıldı. Van Emek ve Demokrasi Platformu adına konuşan Figen Çolakoğlu, Bursaspor taraftarlarının sicilinin bu açıdan yeni olmadığını hatırlatarak, “Türkiye’de spor alanları, özellikle de futbol tribünleri, uzun süredir yalnızca sportif rekabetin yaşandığı mekânlar olmaktan çıkarılmış, ırkçı, şoven, cinsiyetçi ve ayrımcı ideolojilerin yeniden üretildiği siyasal alanlara dönüştürülmüştür. Bu dönüşüm kendiliğinden değil; yıllardır uygulanan inkâr politikalarının, cezasızlık pratiğinin ve toplumsal kutuplaştırmayı derinleştiren siyasal dilin doğrudan sonucudur" diye konuştu.
“YAPILAN MÜNFERİT BİR OLAY DEĞİL”
"Bursaspor taraftarlarının sicili bu açıdan yenidir değildir" diyen Figen Çolakoğlu, "Daha önce Amedspor ile oynanan karşılaşmalarda 1990’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetleri, zorla kaybetmeleri ve kontrgerilla pratiğini simgeleyen 'Yeşil' kod adlı figürlerin ve 'Beyaz Toros' pankartlarının tribünlere taşınması, spor alanlarının nasıl bilinçli biçimde bir nefret ve tehdit zeminine dönüştürüldüğünü açıkça ortaya koymuştur. Bu semboller, binlerce insan için yalnızca bir “görsel” değil; kayıpların, acıların, adaletsizliğin ve hâlâ yüzleşilmemiş bir geçmişin simgesidir. Bu hafızanın tribünlerde yeniden dolaşıma sokulması, açık bir provokasyon ve politik mesajdır” dedi.
“YAŞANANLAR, DOĞRUDAN BİR NEFRET SUÇU NİTELİĞİ TAŞIMAKTA”
Leyla Zana’ya yapılan bu ırkçı saldırının münferit bir olay olmadığını sözlerine ekleyen Figen Çolakoğlu, “Bugün bu karanlık sicil, Bursaspor–Somaspor maçında Sayın Leyla Zana’ya yönelik cinsiyetçi ve ırkçı tezahüratlarla devam ettirilmiştir. Bu saldırı münferit değildir ve “bir grup taraftarın taşkınlığı” olarak geçiştirilemez. Leyla Zana şahsında hedef alınan; Kürt halkının siyasal temsili, kadınların kamusal alandaki varlığı, barış ve demokratik çözüm iradesidir. Bu yönüyle yaşananlar, doğrudan bir nefret suçu niteliği taşımaktadır” dedi.
“BU SALDIRILAR TESADÜF DEĞİLDİR”
Toplumsal barışın, demokratik çözüm tartışmalarının yaşandığı bu süreçte bu tür saldırıların tesadüf olmadığının altını çizen Figen Çolakoğlu, “Toplumsal barışın, demokratik çözüm tartışmalarının ve eşit yurttaşlık taleplerinin yeniden gündemde olduğu bir dönemde, bu tür saldırıların artması tesadüf değildir. Aksine, barış ihtimalinden rahatsız olan, halkların bir arada yaşama iradesini tehdit olarak gören şoven ve ırkçı aklın bilinçli sabotaj girişimleridir. Tribünlerden yükselen bu dil, yalnızca Kürt halkını ve kadınları hedef almamakta; aynı zamanda emekçilerin ortak mücadelesini, demokratik toplumu ve toplumsal dayanışmayı da hedef almaktadır. Cinsiyetçi küfür ile ırkçı saldırı aynı politik zeminden beslenmektedir. Kadınların kamusal alanda söz kurmasına tahammül edemeyen erkek egemen zihniyet ile Kürtlerin eşit yurttaşlık ve özgürlük taleplerini bastırmaya çalışan inkârcı anlayış, aynı baskı rejiminin parçalarıdır. Bu nedenle Leyla Zana’ya yönelen saldırı, hem kadın düşmanlığının hem de Kürt karşıtlığının açık bir tezahürüdür” şeklinde konuştu.
Açıklama alkış ve sloganlarla son buldu.



