Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İmralı Heyeti üyesi Pervin Buldan, JINTV’de katıldığı özel programda gazeteci Nezahat Doğan’ın Barış ve Demokratik Toplum süreci ile Abdullah Öcalan ile yapılan son görüşmeye dair sorularını yanıtladı.

Kayyum olarak atanan Gürsel Tekin CHP’den ihraç edildi
Kayyum olarak atanan Gürsel Tekin CHP’den ihraç edildi
İçeriği Görüntüle

Pervin Buldan, sözlerine yaşamını yitiren İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder’i anarak başladı.

Buldan, “Sırrı Süreyya Önder'in Türkiye barışına, Kürt halkının barışına büyük bir emeği var. Bu emek hiçbir zaman unutulacak bir emek değil. Büyük bir katkı sundu, büyük bir emek verdi. Özveriyle çalıştı bizimle birlikte. Çünkü bir Türkmen olarak bu sorun çözülene kadar ben Kürdüm demişti. Bu bizim için çok kıymetliydi. Sırrı Süreyya Önder görmedi belki ama silahların imha edilişini görmedi, komisyonun kuruluşunu görmedi. Ama hissettiğini ben biliyorum. Çünkü o hep o arzuyla yaşadı. Evet Türkiye barışını sağlayacak, Kürt halkıyla bir barış gerçekleşecek ve ben bunu göreceğim diyordu. Bir sefer buna bir inancı vardı. Bu sefer barış gerçekleşecek. Bakalım biz görebilecek miyiz diyordu. Çok uzun süre birlikte çalıştık biz Sırrı Süreyya Önder'le. 2015'te bu kadar umutlu değildi. Ben de değildim açıkçası. Biz 2015'te çalışırken sürekli kafamızda bazı kaygılar vardı. Ama bu dönem başladığı andan itibaren yeni bir umut yeşerdi içimizde ve Sırrı Süreyya hep şunu söyledi: Başkan bu sefer olacak” diye belirtti.

‘BU SEFER BAŞARACAĞIZ, BARIŞACAĞIZ’

“Bu sefer başaracağız, bu sefer barışacağız” diyen Buldan, sözlerini şöyle sürdürdü: “2015'le bu dönem arasında büyük farklar var tabii ki. En açık ya da en belirgin fark şu. Bir kere MHP'nin, milliyetçi kesimin bu çözümün yanında olması, destek vermesi, katkı sunması bile başlı başına bence büyük bir fark. O dönem hem Sayın Devlet Bahçeli'nin, işte MHP'nin, milliyetçi kesimin bu sürecin karşısında olduğunu hepimiz biliyoruz ve sürekli bozmak isteyen bir yerden karşısında durdular ama bu sefer öyle değil. Belki de hani başlatan bile Sayın Devlet Bahçeli diyebiliriz. Bunu Sayın Öcalan sürekli ifade ediyor. Aslında sürecin başlamasına vesile olan önemli bir aktör Devlet Bahçeli.”

‘ÇAĞRI ÖNCESİ BİR TEMAS YOK’

Bahçeli’nin yaptığı çağrı öncesi devlet ile Abdullah Öcalan arasında bir temasın olmadığını dile getiren Buldan, “1 Ekim tarihinde Sayın Devlet Bahçeli'nin DEM Parti sıralarına gelip tokalaşmasıyla birlikte başlayan ve kendi grup toplantısında yaptığı çağrıyla aslında hem kendi tabanını şaşırtan hem ortağı olan AKP'yi şaşırtan hem de bizleri şaşırtan bir hamleyle aslında karşımıza çıktı Devlet Bahçeli ve açıkçası o tarihten sonra, o açıklamalardan sonra barışa adım adım yaklaştığımızı gördük ve hissettik. Sırrı Süreyya Önder de hep böyle söyledi. Yani eğer Devlet Bahçeli bu kararlılıktaysa, bu kadar değişim ve dönüşüm yaşadıysa bu insan, bu sefer başaracağız dediğini biliyorum” dedi.

DEVLET AKLININ DEVREYE GİRMESİ…

Abdullah Öcalan’ın Bahçeli’nin tutumunu “Devlet aklının devreye girmesi” olarak değerlendirdiğini aktaran Buldan, “Sayın Bahçeli'nin tek başına bu işi yaptığını hiç kimse düşünemez. Mutlaka bir devlet aklı var burada ama devlet aklı da Kürt halkı başta olmak üzere Türkiye'deki bütün ezilen halklara yönelik şimdiye kadar yapılanların haksız ve hukuksuz olduğunu da ifade eden bir yerden bakıyor. Birçok şey yaşandı Türkiye'de. Kürtler çok şey yaşadı, muhalefet çok şey yaşadı, kadınlar çok şey yaşadı. Herkes zulüm gördü, acı çekti. Bütün bunlar Türkiye'de birçok şeye sebep oldu. İşte ekonomiden tutalım, sosyal, siyasal her anlamda bir kayba neden oldu. Ve bugün Ortadoğu'da dengeler yeniden kurulurken, taşlar yeniden dizayn edilirken, Türkiye kendi iç barışını kendi içerisinde çözme yönünde bir karar aldıysa eğer bu gelecek açısından önemli ve kıymetli. Çünkü Türkiye'de kendi iç barışını sağlayan bir ülke, bugün Ortadoğu'da örnek bir ülke haline gelebilme ihtimali çok yüksek. Bir model ülke olacak, çünkü Türkiye aslında Ortadoğu içerisinde” diye konuştu.

SON GÖRÜŞMEDE 3 KİLİT KAVRAM

Pervin Buldan, Abdullah Öcalan’ın son görüşmede 3 kilit kavrama vurgu yaptığını belirterek, şunları söyledi: “Örneğin demokratik toplum, barış ve entegrasyon meselesini bir paket halinde düşünebiliriz. Birbirinden ayrı ya da birbirinden kopuk bir yere koymak hatalı olur, yanlış olur. Bütün bunları iç içe geçirebilecek adımları senkronik bir şekilde hızla atmanın ve entegrasyonun illaki artık hayata geçmesinin önemine vurgu yaptı. Şöyle ifade edeyim. Şimdi bir komisyon kuruldu. Bu komisyon çalışmalarını başlattı ve bu komisyonun çalışma amacı aslında bir an önce yasaları çıkarmaktı. Çünkü entegrasyon yasaları çıkmadan hayata geçecek bir şey değil. Tamam barışı konuşabiliriz, demokratikleşmeyi konuşabiliriz. Türkiye'deki haksızlıkları, hukuksuzlukları elbette ki konuşabiliriz ve buna göre nasıl yasalar çıkacak, bunlar tartışılır ve konuşulur. Ama entegrasyon çok başka bir şey. Çünkü bugün dağda elinde silah olan binlerce insan var. Tamam temsili olarak bir imha töreni gerçekleşti. PKK kendisini feshetti. Ama elinde silah olan insanlar var. Şimdi bu silahlı insanların hem silahlarını bırakıp Türkiye'ye geri dönmesi hem de demokratik siyasete katılabilmeleri önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor. Bu da komisyonda çıkacak olan yasalarla ancak hayata geçecek bir şey.

BAHÇELİ İLE GÖRÜŞMEYİ ANLATTI

Örneğin silah yakma imha töreninden hemen sonra biz Sayın Devlet Bahçeli ile bir görüşme yapmıştık. Orada kendisinin söylediği şu vardı: Dedi ki çok vakur bir törendi, çok disiplinli bir törendi, çok yakından izledim ve takip ettim. Ancak o silahları imha edenler, keşke aynı gün Türkiye'ye gelebilseydi. Ben buna çok üzüldüm dedi. İşte silahlarını bırakıp Türkiye'ye gelselerdi, bu daha anlamlı olurdu diye bir değerlendirme yaptı. Şimdi biz de şunu söyledik. Bunun altyapısı hazırlanmış olsaydı, zaten bu olurdu. Ama yasal bir düzenleme olmadan, yasal bir zemin hazırlanmadan, bu insanlar buraya nasıl gelecek? Şimdi kimin neyin garantisi var? Hiçbir şeyin garantisi olmayan bir ülkede, böyle bir şeyin olması elbette ki mümkün değildi. Ama yasalar çıkar, zemin hazırlanır, hukuki zeminler hazırlanır, kimlerin gelip gelmeyeceğine elbette ki yine kendileri karar verir ama en azından belli bir kesimin demokratik siyasete katılması ve Türkiye'ye gelmesi için de bir zemin hazırlanır. Böyle bir şeye doğru gidiyoruz aslında. Ama bu tamamıyla komisyonun çıkaracağı yasalarla bağlantılı. Onu söyleyeyim. Şimdi komisyonun çıkaracağı yasalarla bağlantılı.”

MECLİS KOMİSYONU’NUN ADI VE İŞLEVİ!

Pervin Buldan, Meclis Komisyonu’nun adını ve işlevinin ayrı tartışılması gerektiğinin altını çizerek, “Bir karışıklık var. Bazı insanlarda işte Kürt sorununun çözümünü bu komisyon çözecekmiş gibi ya da bütün yasaları bu komisyon çıkaracakmış gibi bir algı var. Bu doğru bir şey değil. Şimdi bu komisyon belli bir amaçla kuruldu. Niye kuruldu? İşte Kürt sorununun çözümüne bağlı olarak PKK'nin kendisini feshetmesi, silahlarını bırakması ve entegrasyon meselesinin hayata geçmesi için bazı yasaların çıkması ve düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Bu amaçla kuruldu komisyon. Çok kıymetli bence. Çünkü ilk defa Türkiye tarihinde Kürt sorunuyla alakalı, bakın Kürt sorununun çözümüne dair demiyorum. Kürt sorunuyla alakalı bir komisyon kuruldu. 2015'te kurulan komisyona CHP başta olmak üzere MHP, birçok parti üye bile vermemişti. Şimdi bu komisyonda bütün partilerin, bütün grupların temsiliyeti var. Bu açıdan çok kıymetli. Hatta grubu olmayan siyasi partilerin bile temsiliyeti var. Fakat bu komisyon doğru biraz yavaş çalışıyor. Bana göre de yavaş çalışıyor. Biraz hantal gidiyor. Dinlemelere çok fazla zaman ayıran bir komisyon haline geldi. Bu çok doğru bir şey değil, bana göre de yanlış. Hızla bir an önce dinlemeler bitmeli. Elbette ki önemli dinlemeler yapıldı. Örneğin işte şehit, gazi, Cumartesi Anneleri, Barış Anneleri gibi Türkiye'de yıllarca acı yaşamış, zulüm görmüş, adalet, hakikat çağrısı yapan kesimleri dinledi, baroları dinledi. Bunlar önemli ama bunları böyle haftalara, aylara yayacak bir dinleme komisyonu haline getirmek başlı başına komisyonu tıkayan bir yerde” şeklinde konuştu.

‘YASA ÇALIŞMALARININ BAŞLAMASI GEREKİYOR’

Süreçte zaman kaybı yaşandığını dile getiren Buldan, “Bu sorunun çözümünde, çatışma çözümlerinde zaman çok kıymetlidir. Hem çok kıymetli. Araya bozguncular girer, bozmak isteyenler girer. Provokasyona dair uyarılar var. Provokasyona açıktır. Şimdi bütün bunları göz önüne aldığımız zaman kısa zaman içerisinde yasa çalışmalarının başlaması gerekiyor. Hangi yasaları çıkaracaklar? Bu komisyonun takdirinde olan bir şey. Hani biz buradan şu yasalar çıksın deme yetkisine sahip değiliz. Bir mutabakat elbette ki sağlanır komisyonda ama çıkarılması gereken entegrasyon yasasıdır, özgürlükler yasasıdır. Belki de biraz onlarla eş güdümlü olabilecek yerel yönetimlerin güçlendirilmesi meselesi ki bu kayyuma da engel olabilecek. Çünkü kayyum başlı başına Türkiye'deki hukuk sistemini gerçekten alaşağı eden, seçme seçilme hakkını yok eden, yok sayan bir mesele haline geldiği için buna da bir çözüm bulması gerekiyor. Yoksa Kürt sorununun tamamıyla bu komisyon tarafından çözülmesi bir kere mümkün değil” ifadelerini kullandı.

Kaynak: MA