İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından her çarşamba İstanbul’da düzenlenen “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitinglerinin beşincisi Silivri’de gerçekleştirildi.
Ekrem İmamoğlu'nun da Atatürk Meydanı’nda gerçekleştirilen buluşmayı cezaevinden izlediği bildirildi.
ÖZGÜR ÇELİK EKREM İMAMOĞLU'NUN MESAJINI OKUDU
Mitingde, İmamoğlu protestolarında gözaltına alınıp tutuklanan 18 yaşındaki Yiğitcan Kaplan'ın ailesi de konuştu. Mitingde konuşan CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik Ekrem İmamoğlu'nun mesajını okudu.
Özgür Çelik'in konuşması şöyle:
"19 Mart darbe girişimini püskürten Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün yol arkadaşları hoş geldiniz. Burası Silivri. Turizmle tarıın, sanayi ile emeğin buluştuğu güzel bir kent. Günümüz iktidarı Silivri'nin adını bir zindanla özdeşleştirdi. Az ötemizde toplumun önüne örülen korku duvarları var. O duvarların ardından bir yiğit var. 'Millet yenilmez' diyen Ekrem İmamoğlu var.
Bugün zorba iktidar aramıza duvarlar örmeye çalışıyor ancak halkın gücü duvar tanımaz. O duvarları hep birlikte aşacağız.
İlk kez Silivri Cezaevi'ne bu kadar yakın bir mesafedeyiz. Şimdi size sayın Ekrem İmamoğlu'nun mesajını okuyacağım;
"YOLUMUZ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN YOLUDUR"
'Güzel Silivri'nin temiz kalpli yiğit insanları merhaba. Biliyorsunuz 6 yılda Silivri'de çok şey yaptık. Dar gelirli hemşehrilerimizin, çiftçilerimizin yanında olduk. Hayatın her alanını iyileştirdik, güzelleştirdik. Biz Silivri'nin doğal ve tarihi değerlerini korumaya, geliştirmeye uğraşırken iktidar da Silivri zindanını doldurmakla meşguldu. Ekonomide, icraatta, vatandaşın refahını arttırmada başarı gösteremeyen tek adamcı iktidarlar hep böyle yaparlar. Vatandaşı baskı altına almaya, siyasi rakiplerini saf dışı bırakmaya uğraşırlar. Güzelim Silivri'nin bir zindanla anılmasına sebep olanlar milletin iradesini yok sayıp siyaseti yargı eliyle düzenlemek isteyenlerdir. Gerçeği dile getiren, hakkını arayan, özgürlük ve adalet isteyen herkes için ülkeyi zindan etmeye çalışıyorlar.
Sadece kendi çizdikleri sınırın dışına çıkmayan ve asla seçim kazanamayacak bir muhalefete tahammülleri var. Kendinden başkasına özgürlük tanımayan, adalet duygusunu yitirmiş bu iktidar Türkiye'ye huzur, barış, refah ve mutluluk getiremez. Biz herkesin kendisini özgür hissettiği ama kimsenin özgürlüğünün başkasına zarar vermediği adaletli bir Türkiye için yola koyulduk. Yolumuz 'Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir, özgürlüğün, adaletin dayanak noktası milli egemenliktir' diyen Mustafa kemal Atatürk'ün yoludur.
"ERDOĞAN'A SİLİVRİ'DEN SORUYORUM..."
Atatürk'ün yolu çok onurlu, meşakkatli bir yoldur. Her türlü bedeli ödemeye hazır olarak bu yola çıktım. Yıllardır ne kumpaslar ne iftiralarla mücadele ediyorum. Soruşturulmaktan, yargılanmaktan korkmam, yılmam. Ama biri var ki benim tutuksuz yargılanmamdan bile ödü patlıyor. Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a Silivri'den soruyorum; İBB Başkanı iken bugün bana yöneltilen türde iddialarla yargılandın ama bir tek gün bile tutuklanmadın. Hapis cezası aldığın davada yine tutuksuz yargılandın. Sen yargılanırken geçerli olan kurallar ben yargılanırken niçin geçerli olmuyor? Tutuksuz yargılansam sokakta, meydanda olurum. Milletimin gözünün içine bakarak gerçekleri anlatırım diye çekiniyor musun? Tutuksuz yargılanmamdan niçin korkuyorsun? Tutuklama kararını hakim veriyor diyerek kimseyi kandıramazsın. Mahkemeler üzerinde uyguladığın baskıyı bu millet çok iyi biliyor. Silivri'deki davaların asıl savcısının sen olduğunu bu millet çok iyi biliyor."
DİLEK İMAMOĞLU: DEMOKRASİ MÜCADELESİ VERENLERE SELAM OLSUN
Çelik'in ardından Ekrem İmamoğlu'nun eşi Dilek Kaya İmamoğlu konuştu. İmamoğlu şunları söyledi:
“Silivri, son yıllarda ülkemizde yaşanan haksızlığın, hukuksuzluğun bir simgesi haline geldi. ‘Silivri soğuktur’ sözü, demokrasi mücadelesi veren herkesin üzerine kurulan baskının bir ifadesi oldu. Silivri zindanları, bu ülkenin demokrat, dürüst, haksızlık karşısında susmayan insanların adresi oldu. Silivri, gözü yaşlı annelerin, sevdikleriyle kavuşmayı bekleyen eşlerin, annelerinin, babalarının hasretini çeken çocukların ziyaret merkezi oldu. Ama bugünlerin bitmesi yakındır. Bu ülkeyi demokrasinin ışığıyla, eşit, adil ve aydınlık yarınlara taşıyacak umut, inanıyorum ki Silivri'nin simgeleştiği demokrasi mücadelesinde olacaktır. Selam olsun haksızca, hukuksuzca tutsak edilenlere. Büyük bir demokrasi mücadelesi verenlere selam olsun. Dayanışmanın gücüyle Silivri'dekilerin gönlünü ısıtanlara selam olsun. Selam olsun haktan, hukuktan, adaletten yana olanlara. Hiç kimsenin şüphesi olmasın, güzel günler çok yakında. Kalın sağlıcakla. Hepinizi çok seviyorum.”
ÖZGÜR ÖZEL: SİLİVRİ'Yİ ÖZGÜRLÜKLER VE DEMOKRASİ MÜZESİ YAPACAĞIZ
Dilek İmamoğlu'nun ardından Özgür Özel Silivrililere seslendi. Özel şu ifadeleri kullandı:
Akrabalarımı ziyarete geldim buraya. Selanik doğumlu anneanneme, Üsküp doğumlu dedeme, Kırçova doğumlu babaanneme rahmet okumaya, onların akrabalarıyla kucaklaşmaya geldim. Bugün bu toplantıda güzellikleri konuşmak isterdik. Ne yazık ki internete Silivri yazıldığında bu ilçenin güzellikleri değil, hukuksuzluğa, haksızlığa bayraktarlık yapan bir cezaevi ismi ile anılıyor. Adı değişti, Silivri bu yükten kurtulamadı. Ama size söz veriyoruz; CHP iktidarında Ekrem Başkan'ın cumhurbaşkanlığında Silivri'yi özgürlükler ve demokrasi müzesi yapacağız. Hep birlikte gezeceğiz.
"BU AKŞAM SİLİVRİ SOĞUK DEĞİL"
Bugün Silivri'de, doğası güzel, denizi güzel, havası güzel, insanı güzel Silivri'de, gecenin bir vakti bu Silivri'nin olabilecek en büyük meydanını tıklım tıklım doldururken cümle alem duysun ki; biz buraya bir miting yapmaya değil eylem yapmaya, sonuç almaya geldik. Ve bu akşam artık Silivri muhaliflere gözdağı vermek için o tekerlemeye dönmüş söylemle bu akşam Silivri soğuk değil artık. Bu akşam sizin yüreklerinizle, mücadelenizle Silivri ısındı. Artık çok daha güçlüyüz.
ZEKERİYA ÖZ'Ü HATIRLATTI, SAVCILARA SESLENDİ
2008'de, 2011'de Silivri'de bu ülkenin şerefli askerlerine, vatanseverlerine, aydınlarına, gazetecilerine FETÖ kumpasları kurdular. Dönemin başbakanı o zaman kendisini o davaların savcısı ilan etmişti. Askerler tutsak edilmiş, gazeteciler süründürülmüş, tüm aydınlar susturulmaya çalışılmıştı. Tüm bunlar yapılırken dönemin başbakanının zırhlı araç verdiği, 'Arkasında ben varım' dediği, dönüp dolaşıp 'Ben bu davanın savcısıyım' deyip siper olduğu Zekeriya Öz diye bir savcı vardı. O gün o beyefendinin havasından yanına yaklaşılmıyordu. Kibirliydi. Kendince güçlüydü ve kimi isterse alıyor, en dokunulmazlara dokunuyor, onları sözde itibarsızlaştırıyor, Tayyip Erdoğan'ın siyaseten önünü açıyor, etrafında temizlik yapıyordu. Gün geldi 15 Temmuz darbesinde o Tayyip Erdoğan'ın ne istediyse verdikleri, etle tırnak oldukları altlarına verilen tanklarla milleti ezmeye, uçaklarla Meclis'i bombalamaya kalktıklarında adeta bir sıçan gibi Türkiye'yi ilk terk edenlerden birisi o kudretli Zekeriya Öz olmuştu.
Bugün de Tayyip Erdoğan'ın yetki verdiği, arkasında durduğu ve kendisi için siyasi operasyon yaptırdıklarına açıkça sesleniyorum; kanundan ayrı masumiyet karinesini ihlal eden, gizlilik ilkelerini ihlal eden, birtakım internet sitelerine yalanlarınızı, iftiralarınızı da gerçek gibi verdiğiniz ve birtakım gazeteler, televizyonlarla insanlara itibar suikastları yaptığınız bu süreçler asla ve asla unutulmaz. Eğer Zekeriya Öz'ün sonunu yaşamak istemiyorsanız, akıllı olun, hukuktan ayrılmayın, iftiracı olmayın.
"ERDOĞAN'A SESLENİYORUM; SAKIN YARIN 'ALDATILDIM' DEME"
O gün Zekeriya Öz'ün arkasında duran Erdoğan, her şey ortaya çıktığında 'Rabbim ve milletim beni affetsin' dedi. Buradan Erdoğan'a sesleniyorum; o günlerde, Ergenekon'da, Balyoz'da, askeri casuslukta kurulanlar ne kadar kumpassa bugün Ekrem Başkan'a ve arkadaşlarımıza kurulan en az o kadar kumpastır. Sakın yarın karşımıza çıkıp da 'Aldatıldım, kandırıldım, Rabbim ve milletim beni affetsin' demeyesin. Bu sefer bu aziz millet seni affetmeyecek. Bunun hesabını senden soracak.
Bu süreç geçtiğimiz sefer şöyle söylüyorlardı; 'Ordunun içinde bir yapılanma var, bu yapılanma darbe yapacak. Biz darbeye karşı demokrasiyi savunuyoruz. Şimdi bırakın darbe yapacaklara karşı demokrasiyi savunmayı daha bir yıl önce Silivri Belediye Başkanı'nı seçmişken İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nı seçmişken, millet kararını vermişken birileri bu karardan rahatsız oldular ve yaptıkları, giriştikleri bir işle hem geçmiş seçimin seçilmiş belediye başkanına hem de gelecek seçimin cumhurbaşkanı adayına milletimiz takdir ederse bir sonraki cumhurbaşkanına Ekrem İmamoğlu'da darbe girişiminde bulundular. Bu darbenin karargahı Beştepe'dir, silahı yargıdır. Bu silahın mühimmatı yalandır iftiradır.
19 Mart günü İstanbul’a gelip Saraçhane’ye gittik. Oradan sizlere, özellikle de gençlere çağrıda bulunduk. O gün Saraçhane’yi dolduran siz gençlere, üniversite gençliğine, her yaştan demokrasinin yanında duranlara yürekten teşekkür ediyorum.
"BOĞAZİÇİ'NE KUMPAS KURUYORLAR"
O darbeyi siz püskürttünüz. Şimdi bir hesaplaşma, bir hazımsızlık yaşıyoruz. O gün Beyazıt Meydanı’nda gençlerin önüne çekilen bariyerler yıkılıp geçildi. İstanbul Üniversitesi koşup geldi. Yıldız Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi koşup geldi. Darbeciler neye uğradıklarını şaşırdılar. Şimdi o Boğaziçi’ni, o öğrencileri cezalandırmaya kalkıyorlar. Boğaziçi’ne kumpas kuruyorlar. Yaptıkları iş, Boğaziçi’ni tahrik etmek. Boğaziçi’nin haklı tepkilerini, sanki ortamı öğrenciler terörize ediyormuş gibi göstermeye çalışıyorlar.
Buradan, vicdan sahibi, televizyonları başında bizi izleyen değerli insanlara sesleniyorum; Bakın, Boğaziçi’nde neler oluyor? Yazıklar olsun ki; ne TRT, ne merkez medya, ne de diğer kanallar... Sözcü TV, Halk TV, Tele1 ve Now TV dışında bu yaşananların özünü anlatmıyor.
Anadolu'nu güzel insanları, AK Partililer, MHP'ye oy veren temiz insanlar size sesleniyorum. Üniversiteli öğrencilerin itiraz ettiği Nurettin Yıldız denen adamın lafı şudur; 'Buluğ çağından önce bir çocuk evlenebilir. Çocuklar arası nikah da olabilir, büyükler küçüklerle nikah da yapabilir. Mesela 7 yaşında bir kız çocuğu 25 yaşında bir erkekle nikahlanabilir' diyen namussuz bu.
Efendim Boğaziçililer polisimizi 5 metre çukura ittirmişler. Kardeşim bir kere böyle bir görüntü yok. Külliyen yalan. Ayrıca sen böyle karanlık bir adamı getirip de dayarsan, orada arbede çıkarsa, gece boyunca orada itiş kakış olursa bu olanlardan Boğaziçi'nin pırıl pırıl çocukları mı bu adamı buraya getiren kara zihniyetli adamlar mı mesul? Yazıklar olsun.
2019 SEÇİMLERİNİ HATIRLATTI
Recep Tayyip Erdoğan her seferinde, kumpas davaları görülürken diyordu ki 'Arı kovanına çomak soktuk, temiz eller operasyonu yapıyoruz, yargıya saygı duyun.' O yargının ne kadar hukuktan ayrı, kötü, kul hakkı yiyen bir yargı olduğu 15 Temmuz ve sonrasında çıktı. 2019 seçimleride diyordu ki; 'Çünkü seçimi çaldılar, hırsızlık var, yolsuzluk var daha neler çıkacak' ve diyordu ki '43 sandık görevlisi FETÖ'cü ve 13 bin oy fark hırsızlıkla oldu, seçimler yeniden yapılacak o zaman göreceksiniz Osmanlı tokadını.' Ve sonra neyi gördük? 43 sandık görevlisi yargılandı. Bir tane bile FETÖ'cü çıkmadı, hepsi beraat etti. Hırsızlık dediler, 'oylar çalındı' dediler haziranın 23'üne tekrar sandık koydular. Hep birlikte gördüler ki Osmanlı tokadı atmaya niyetlenenler İstanbul'dan demokrasi tokadı yediler. 806 bin fark yediler.
ERDOĞAN'A 'AHTAPOT' YANITI
Şimdi o Erdoğan çıkmış bugün 'Ülke güvenliğini tehdit eden, uluslarası ayağı olan, kolları Anadolu'ya uzanan ahtapot tipinde bir suç örgütü ortaya çıktı' diyor. Hayatımda duyduğum en büyük iftira. Önce kendini savcının yerine koyuyordu şimdi hakimin yerine koymuş. Bundan 55 gün önce '1 ay sonra birbirinin gözünün içine bakamayacaklar, neler çıkacak neler' diyordu Erdoğan. Şimdi 30 değil, 55 gün geçti. Silivri'deyim. Akrabalarımın gözünün içine bakıyorum. Yarın sabah Ekrem Başkan'ın yanındayım. Her perşembe olduğun gibi birbirimizin gözünün içine bakıyoruz ve bir tek kanıt yok. Yalanları ispatlayacak bir tek kanıt yok ve eğer cesaretiniz varsa bütün iftiraları başta TRT'den, yandaş kanallardan günde 10 saat yayınlayanlara söylüyorum; ben arkadaşlarıma güveniyorum. Biz seçtiklerimize güveniyoruz. Silivri evlatlarına güveniyor. Cesaretiniz varsa yargılamayı TRT'den yayınlayın da görelim.
Erdoğan'ın iddia ettiği bir tane kanıt çıkmadığı gibi yalancı şahitler, gizli tanıkların söylediği her şey boşa çıkmıştır. Biliyorsunuz Çınar, Ladin ve Meşe diye üç odun buldular onlara bir sürü iftira attırdılar. Ardından MASAK raporu kağıt peçete gibi döküldü. Söyledikleri yerden bir tane kanıt çıkmadı. Şimdi çaresiz kaldılar. Arkadaşlarımızı teker teker gecenin bir vakti, sabahın bir köründe nereye gittiklerini bilmeden alıp savcılara götürüyorlar.
MEHMET ŞİMŞEK’E: PEŞİNİ BIRAKMAYACAĞIZ
19 Mart’ta darbe yapılabilsin diye, bu darbenin mali ayağı Mehmet Şimşek iki yıldır ülke ülke gezip para biriktiriyordu. Bu darbe başarılı olsun, bu darbeden sonra dolar fırlamasın diye tam 60 milyar dolar rezervi yaktılar. Kendisine sorulunca da dedi ki; ‘Böyle günler için biriktirmiştik.’ Buradan, güya bu iktidarın itibarlı bakanı Mehmet Şimşek’e bir kez daha hatırlatıyorum ki; dünyanın neresine gidersen git, senin peşini bırakmayacağız. Senin bir darbeci olduğunu bütün dünyaya anlatacağız. Türkiye’deki değil, Silivri’deki Türkiye’deki bütün çiftçilerin bankalara ve diğer kuruluşlara olan borçlarını kapatabilirdik. Faizlerini ödeyebilirdik. Bir o kadar daha paramız kalırdı. Onu da çiftçilere dağıtabilirdik.
O para millet için harcansaydı, bugün en düşük emekli maaşı olan 14 bin 500 lira yerine, emeklilere 30 bin lira maaş verebilirdik. Ve bunu 10 yıl boyunca sürdürebilirdik. O parayla atanmayan 1 milyon öğretmeni atayabilirdik ve üç yıllık maaşlarını peşin ödeyebilirdik. O parayla 12 milyon işsizimize her ay 15.000 lira işsizlik maaşı ödeyebilirdik. Ama onlar bu parayı çiftçiye, işçiye, emekliye, gençlere, işsizlere vermek yerine, Ekrem İmamoğlu’na darbe yapmak için harcadılar.
"BU MİLLET EKREM BAŞKAN'I CUMHURBAŞKANI YAPACAK"
Bu memleketin varını yoğunu Ekrem Başkan'a darbe yapmak için harcayanlara şunu söylüyoruz; korkunun ecele faydası yoktur. Artık buradan Erdoğan'a sesleniyorum. Silivri'nin duvarlarını bu millet yıkacak. Seçim sandığı gelince bu millet Ekrem Başkan'ı cumhurbaşkanı yapacak. And olsun ki o Silivri'nin üstündeki dikenleri telleri söküp atacağız. And olsun ki o kalın duvarları yıkacağız. And olsun ki Silivri'yi müze yapacağız. Bu rezillikleri unutmayacağız. Unutturmayacağız.
Hiç kimse 'İmamoğlu'nu hapse attık, kurtulduk sanmasın. Milletin desteğini kaybedenler devletin arkasına sığınmasın. Kimse Ekrem Başkan ve arkadaşlarımız unutulur diye plan yapmasın. Hesap yapmasın. Ne olursa olsun o sandık gelecek, ne olursa olsun o hesaplar bozulacak."