Güneş OCAĞA/Özel Haber

DİYARBAKIR - Toplum hayatını derinden etkileyen doğal afetlerden biri olan deprem, Mezopotamya bölgesi olan turizm illeri Hatay, Adıyaman, Urfa, Diyarbakır, Mardin ve Batman gibi illeri derinden etkiledi. Daha önce bir yıl içinde ilk bahar ve son bahar olmak üzere iki turun düzenlendiği, günübirlik 3 milyon turisti ağırlayan bu bölgelere şimdi ise neredeyse bir turist bile gelmiyor.

Yaşanan olumsuz sürece ilişkin gazetemize açıklamalarda bulunan Türkiye Seyahat Acenteları Birliği (TÜRSAB) Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Akyıl, “Tıpkı pandemi sürecinde olduğu gibi deprem algısını da kırmak için oteller ile tarihi turistik alanlara Turizm ve Kültür Bakanlığı’nın deprem sertifikası vermesi gerekiyor. Bu turistleri çekmek için bir güven belgesi” dedi.

mehmet akyıl (1)

“Deprem, yarım yılımızı elimizden aldı”

6 Şubat’ta yaşanan Maraş merkezli depremin turizm sezonunun başlangıcına denk geldiğini vurgulayan Akyıl, şöyle devam etti:

“Deprem öncesi bölgede turistleri ağırlamak için çalışmalarımızı tamamlamıştık. Tur firmaları, oteller, müzeler ve kentin esnafına kadar hazırlıklar tamamdı. Umudumuz oydu ki turistlerin gelip tarihi kentlerimizi gezip görmesiydi. Geçen yıl Diyarbakır’a bir milyonu aşkın turist geldi. Bu sezonki hedefimiz bu sayıyı yüzde 20 artırmaktı. Maalesef ki bu deprem süreci yarım yılımızı elimizden aldı. Fakat bizim için tabi ki de insanlarımızın canı her şeyden daha önemli. Bu süreçler geçici, fakat yaşanan can kayıpları bizi daha çok derinden etkiledi.”

“Bir turist bile yok”

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde şuan oteller ve kentte hiç turistin olmadığına dikkat çeken Akyıl, “Sağlık ve ticari anlamda gelen turistler var. Bunlar zaruri olanlar. Fakat kültürel geziler için grup halinde gelen turistler yok. Yaşanan deprem sürecinden dolayı turizm firmaları olarak da herhangi bir tur düzenleme girişimimiz olamadı. Sadece Newroz döneminde çok az bir canlılık oluştu diyebiliriz” dedi.

“TÜRSAB olarak Mezopotamya bölgesi için bir gezi rotasyonumuz vardı” diyen Akyıl, “Hatay’dan Adıyaman’a, Adıyaman’dan Diyarbakır’a kadar turizm turları düzenliyorduk. Hatay ve Adıyaman’daki büyük yıkımlar şuan bu bölgedeki turizmi derinden etkiliyor. Özellikle Adıyaman’daki Grand Isias Otel’in yıkılması, turistlerde büyük bir korku oluşturdu. İnsanlar haklı olarak can güvenliğinin olmadığını düşünerek turistik geziler düzenlemek istemiyor” açıklamasında bulundu.

“Otellerde herhangi bir hasar yok”

“Altın Üçgeni” olarak adlandırılan Diyarbakır, Urfa ve Mardin’de bu geziler için herhangi bir deprem korkusunun yaşanmaması gerektiğinin altını çizen Akyıl, şöyle devam etti:

“Buralardaki otellerde herhangi bir hasar yok. Deprem sürecinden otellerde incelemeler yapıldı. Hepsi de sağlam çıktı. Turistik gezi alanlarımızda da böyle. Buradan Kültür Bakanlığı’na sesleniyoruz; tıpkı pandemi sürecinde olduğu gibi deprem algısını da kırmak için oteller ile tarihi turistik alanlarda tekrar bir inceleme yapılıp deprem sertifikası verilsin. Bu turistlere sunmamız için bir güvence belgesi olur.”

TÜRSAB, mağdur üyelerine destek oldu

TÜRSAB üyelerinin de depremde maddi ve manevi zarara uğradığını dile getiren Akyıl, şöyle devam etti:

“11 ilimizde 700 acentemiz var. Depremde 5 üyemizi kaybettik. 60-70 üyemizin iş yeri yıkıldı. Devletin bölgedeki turizm seyahat acentelerine destek amaçlı yaptığı maddi programlar var. Fakat marketçiden restorancıya kadar büyük bir mağduriyet söz konusu. Bizler de TÜRSAB olarak, kendi üyelerimize destek amaçlı bir kampanya başlattık. İş yeri, evi hasar görmüş olanlara barınma ve ofis desteği, çocukları okuyan üyelerimize eğitim desteği sağlıyoruz.”

“Diyarbakır büyük ivme kazandı”

Son olarak Diyarbakır’ın tarihi ve turizm açısından ne kadar önemli bir yer olduğuna değinen Akyıl, “Diyarbakır 33 medeniyete ev sahipliği yapmış, çok değerli bir şehir. Daha önceki süreçlerde belki buraya dönük negatif bir bakış vardı. Fakat bu kentin 12 bin yıllık bir süreci var. Son yıllarda özellikle Zerzevan Kalesi’nin keşfi ve diğer tarihi yerlerin öneminin öne çıkmasıyla birlikte buraya büyük bir sirkülasyon oldu. Özellikle de kentteki STK’ların mücadelesi ve medyada daha çok görünür olması buraya büyük bir ivme kazandırdı” diye konuştu.