ANALİZ - Fuat BULUT
Aylar sonra yenilenen stattaki atmosfer tarifsizdi. Tribünler doldu, erbaneler çaldı, pankartlar açıldı.
Yirmi bin insan, barışın diliyle takımına kavuştu. Sahanın ruhu “kardeşlik”ti. Fakat hakem düdüğü çaldığında o ruhu boğacak bir karanlık yayıldı.
Çünkü hakem Yiğit Arslan, düdüğüyle yalnızca maçı değil, adaleti de katletti.
Her kritik pozisyonu Amedspor aleyhine çevirdi.
Erzurumspor’un sert faulleri, tribünleri kışkırtan hareketleri, kalecinin tribünlere şişe fırlatması, oyuncuların milliyetçi sembollerle taraftarı tahrik etmesi görmezden gelindi.
Ama Amedspor’un her nefesi düdükle cezalandırıldı.
Sonuç mu?
87. dakikada tartışmalı bir penaltı ve heba olan emekler…
Amedspor galibiyete yürürken, hakem elleriyle oyunun kaderini yazdı.
O an, stadın tüm enerjisi söndü. 20 bin insan hakeme değil, aslında sisteme isyan etti.
Bitiş düdüğüyle saha karıştı. Erzurumsporlu bir futbolcu “bozkurt” işaretiyle soyunma odasına gitti. Bu, sadece bir el hareketi değildi; Diyarbakır’ın kalbine atılmış bir hançerdi.
Tribün ayağa kalktı, sahaya girmek isteyenler oldu.
Kaleci Veysel Sapan’ın, maç boyunca tahrik eden rakip kaleciye müdahalesiyle kavga daha da büyüdü.
Yumruklar, tekmeler, hakaretler… Soyunma odası koridorlarında da Amedspor oyuncuları ve yöneticileri darp edildi.
Oysa bu kent yıllardır sporu barışın dili yapmak için uğraşıyor. Rakip takımları çiçeklerle karşılayan, fair play’i ilke edinen bir Amedspor gerçeği var.
Buna rağmen hâlâ ikinci sınıf muamelesi görüyor Diyarbakırlılar. Dün yaşananlar da bunun kanıtıydı.
İroniye bakın ki, çözüm sürecinin ruhu tribündeydi.
Diyarbakır Valisi Murat Zorluoğlu, ilk kez tribünde yerini aldı. Aynı protokolde DEM Parti Milletvekilleri Ömer Öcalan ve Serhat Eren, Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Serra Bucak, DEM Partili ilçe belediye eş başkanları, STK temsilcileri yan yana oturuyordu.
Yıllardır ilk defa bu kadar sembolik bir tablo ortaya çıktı.
Ama hakem de, milliyetçi reflekslerle oynayan futbolcular da bu ruhun yanından bile geçmedi.
Oysa çözüm süreci sadece Meclis odalarında, raporlarda, komisyon toplantılarında yaşanmaz.
Çözüm süreci stadyumda da sınanır.
Çünkü spor alanları, bu ülkenin barometresidir.
Eğer orada adalet yoksa, dışarıdaki barış da pamuk ipliğine bağlıdır.
TBMM’de kurulan 51 kişilik komisyon, nasıl ki mağdurları dinliyorsa, aynı hassasiyeti yeşil sahalara da taşımalı.
Hakemlere, futbolculara, federasyon yetkililerine bu sürecin önemini anlatmalı.
Çünkü çözüm süreci, sadece siyasetin değil, sporun da meselesidir.
Eğer milliyetçi reflekslerle hareket eden futbolculara ve taraflı düdük çalan hakemlere bu hassasiyet öğretilmezse, her maç yeni bir provokasyona dönüşür.
Unutmayalım: Futbolun katili yalnızca hakem değil, bu adaletsizliği görmezden gelen sistemdir.
Sporun barış dili olmasını isteyen Amedspor’un çabaları her defasında sabote ediliyorsa, burada sadece futbol konuşulmaz.
Burada, bu ülkenin eşit yurttaşlık meselesi konuşulur.
Diyarbakır, yıllardır “barışın sesi” olmaya çalışıyor. Ama dün yaşananlar, sporun hâlâ nefretin sahnesi yapılmak istendiğini gösterdi.
Artık bıçak kemiğe dayandı.
Yeşil sahalara da çözüm süreci gerek.
Çünkü adalet olmadan barış olmaz, barış olmadan da futbol olmaz.