Bir 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nü daha geride bıraktık. Yine tonlarca istatistik ve hak mağduriyetleri ile geçiştirdik. Bu hak mağduriyetleri noktasında en fazla canı yananlar ise Diyarbakır başta olmak üzere bölgede bulunan gazetecilerdir. Maalesef buradaki gazetecilerin haklarını savunmak hiçkimsenin aklına gelmiyor. Hele basın örgütlerinin aklına hiç gelmiyor.

Özelikle gazetecilik cemiyetleri bölgede ne işe yarıyor? Allah aşkına birileri çıkıp bu cemiyetlerin ne işe yaradığını gazeteciler için ne iş yaptığını bana izah etsin. Çok ön yargısız bir şekilde dinleyeceğim ve ikna olmaya çalışacağım. Ama maalesef bu cemiyetlerin öyle bir derdi de yok.

Tek dertleri koltuklarını sağlamda tutmak. Diyarbakır'da Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın (TGS) sadece temsilciliği var. TGS'nin Diyarbakır'da şubesi dahi yok ama Diyarbakır'da TGS'nin temsilcisi olan Mahmut Oral bütün cemiyetler kadar çalışıyor. Nerede bir hak mağduriyeti varsa Mahmut Oral orada. Nerede bir açıklama varsa hiç fikrine bakmadan hemen geçip en ön safta yer alıyor.

Hepimizin yanında kaygısız bir şekilde mücadele ediyor. Peki bu Mahmutlar'ın sayısını niye çoğaltmıyoruz. Bölgede 10 tane Mahmut Oral gibi çalışan gazeteci olsa vallahi hak mağduriyetleri ortadan kalkar.

Ama maalesef herkes bir yerlere çöreklenmiş, kankalarını yanına almış "aman ne kimse bize dokunsun, ne de biz kimseye karışalım" mantığı ile yıllardır bu işi götürmeye çalışıyorlar.

Ama Allah var, çok da haklarını yemeyelim yılda bir ödül törenleri düzenliyorlar. Batıdan birkaç cilalı gazeteciyi çağırıp onlara ödül veriyorlar. Diyarbakır'daki ödülleri de yine aynı masalarda okey oynadıklarına verip bir yılı tamamlıyorlar. Okey masalarında yanlarında oturmayanları cemiyetlere üye bile yapmıyorlar.

En çok da koltuklarını kaybetmekten korkuyorlar. "Ya bu üye yaptıklarımız çoğalıp sonra yönetimi bizden alırsa, peki kim bu cemiyetlerin kaymağını yiyecek?" Bu mantıkla yıllardır aynı zihniyetlerle bölgedeki gazeteciliği yok etmek için büyük bir çaba sarfediyorlar. Bu söylediklerim sadece Diyarbakır için de değil. Van, Mardin, Batman, Şanlıurfa gibi çevre illerde de aynı durum söz konusu.

Valiliklerin korumasına girip gazetecilik yaptıklarını zannediyorlar. Valilikler de arada bunlara bir yerler veriyor, gidip okey oynasınlar diye. Ben bunları ilk defa yazmıyorum, yıllardır yazıyorum.

Bu cemiyetler içinde çıkıp gazetecileri tehdit edenler dahi var. Neyse bunları daha sonra daha detaylı bir şekilde anlatırım. Ama şimdilik çalışamayan, hak mağduriyetlerine uğrayan, mobinge maruz kalan gazeteci arkadaşlarımızın gidebilecekleri maalesef çok az yer var.

Bu üst kesim her yere çöreklendiği için de hak mağduriyetlerine uğrayan gazeteciler bunları karşılarına almaya korkuyor. Çünkü herhangi bir yere iş başvurusunda bulunduğun da, karşısında yine bunlardan birini veya okey arkadaşını görecektir.

Dolayısıyla bu sistemli bir şekilde faşizme doğru adım adım ilerliyor. Bunun önüne kimler geçebilir? Bunun önüne cesaretli, korkmayan, kolektif dayanışma içerisinde gazeteciler geçebilir. Bizim kendi meslek örgütlerimizin bu eleştirileri dikkate alıp ciddi özeleştiri vermeleri gerekiyor.

Yoksa bana dokunmayan yılan felsefesinin bölgede işe yaramadığını defalarca test edip gördük.