Ermenice ismi Dikranagerd, Roma-Bizans kaynaklarında Amid, Kürtçe ismi Amed olan Diyarbekir ya da Diyarbakır adıyla müsemma şehirde doğup büyüyen Silva Özyerli, Diyarbakır Ermenilerinin yok olmaya yüz tutmuş likör kurma kültürünü zengin bir anlatıyla okurlara sunan kitap yazdı.

Özyerli’nin hafızasında canlanan Diyarbakır hikâyeleri, yazarın uzun yıllara dayanan araştırmalarının ve tecrübelerinin meyvesi olan eşsiz likör tariflerine eşlik ediyor. 
Amida’nın Ruhu: Diyarbakır’dan İstanbul’a Likörlü Hayat, likörün coğrafi ve tarihsel hikâyesine ışık tutarken, Diyarbakır’ın unutturulmaya çalışılan geçmişini ve insan hikâyelerini yeniden gün ışığına çıkarıyor.


Likör yapımı ve likör kültürü üzerine kapsamlı bir çalışma içeren Amida’nın Ruhu, bu literatürün nadir örneklerinden biri olarak karşımıza çıkıyor.
Diyarbakır Ermenilerinden İstanbul’u mesken tutmuş olmasına rağmen yüzü şehri Diyarbekire dönük olan Silva Özyerli; ilk kitabı Amida’nın Sofrası’nda da şehrin insan hikayeleriyle örtüşen mutfağından canlı örnekler sunmuştu.


Şehri’nin sofra kültürü, asırlardır Diyarbekir coğrafyasında yaşayan halkların birlikte var ettiği ortak değerlerdir. Diyarbekir’de doğup büyüyen, ve İstanbul’da yaşasa da memleketini daima içinde taşıyan her fırsat buldukça heyecanla koşup gelen Silva Özyerli, Diyarbakır yemekleri hakkında uzun yıllara dayanan araştırma, keşif, deneme ve üretimlerinin meyvesi olan Amida’nın Sofrası ilk kitabında tüm birikimini alanının en özgün kitaplarından birini ortaya koyarak sunmuştu okurlarına.


Özyerli, kendi yaşamından, aile geçmişinden, eski kuşak Diyarbakırlılarla yaptığı görüşmelerden, yazılı kaynaklardan yaptığı araştırmalardan yararlanarak, bugün bazıları yaygın olarak bilinse de önemli kısmı yok olmaya yüz tutmuş veya değişip dönüşmüş, bir kısmı ise tamamen unutulmuş yemekleri eskiden pişirildikleri halleriyle gün yüzüne çıkararak adeta insanlara yeniden hatırlatarak bir nevi yemek-sofra-mutfak harmanı eşliğinde hafıza tazeleme örneği sunmuştu.


Her iki kitapta da yazarın kendi aile tarihinde iz bırakmış acı tatlı olaylarla harmanlayarak geliştirdiği anlatım tarzı, pek çok yerde öyküye, edebiyata yaklaştırıyor ve damakta doyumsuz bir tatlar bırakıyor.


Özyerli’nin ördüğü anlatı, halkların kadim şehri ve çevresinin yüz yılının ve dahi öncesinin tarihine alternatif bir bakışın taşıdığı imkânlara da işaret ediyor. Tabii ki bu yönüyle ilk kitapla “Yemekli Diyarbakır Tarihi” üst başlığını sonuna kadar hak ederken, ikinci ve yeni kitabıyla da likör ve hikâyelerine zarif edebi dokunuşlar yapıyor.


Amida’nın Sofrası ilk yayınından sonra beş yıl içinde beş baskı yaparak unutulmaya yüz tutmuş lezzetlerin yeniden hatırlanıp gündemleşmesine de vesile olmuştu.
Her iki kitabın da yazarın dışındaki emektarlarını unutmamak gerekir. Erkin Ön’ün harika fotoğraf seçkisi, Rober Koptaş’ın editörlüğü ve elbette Aras yayınlarının titiz işçiliği yine bir prestij kitabının okurla buluşmasını sağlamış.


İşte Silva Özyerli 27 nisan cumartesi günü saat 15.30’da Diyarbakır Tanıtma Kültür Yardımlaşma VAKFI’nın Suriçindeki kültür sanat evinde okurları ve hayranları ile buluşarak Amida’nın Ruhu’nun ilk imza ve söyleşini yapacak.


Çok özel Likör workshoplara da katılan yazar Silva Özyerli’in yemekli-likörlü bu likör kitabının kendi şehrindeki ilk imza ve söyleşisini bende merak ediyorum. DİTAV’ın “Amida Akademi Buluşmaları-Söyleşileri” başlığı altındaki bu programında suriçinin tarihi dokusu içindeki avluda orada olacağım.

26 nisan 2024 Diyarbekir / Şeyhmus Diken