Psikolog Sevgi Türkmen, çocuğa karşı cinsel suçları önlemede kurumların, görevlerini yerine getirmesinin yanı sıra aile ve eğitim sisteminde aşırı katı şartlarla disipline etme yönteminden vazgeçilmesi gerektiğini söyledi. 

 Çocuklara yönelik cinsel suçlara dair her gün yeni olaylar basına yansıyor. Uzmanlar, bu suçlarda yaşanan artışın yanı sıra, istismara uğrayan çocuğun, yetişkinliğinde yaşadıklarını anlatmasının da verileri etkilediğini belirtiyor. Cinsel suçlardaki artışın en büyük nedeni de, istismarı önleyecek güce sahip kurum ve kuruluşların pasifliği ve görevini yerine getirmekten kaçınması.

 Psikolog Sevgi Türkmen, aile ve toplum yapısının çocuğun cinsel istismarındaki etkilerine değinerek, sorumlulara düşen görevleri hatırlattı. Öncelikle, istismarı önleme noktasında ortak bir mücadele yürütülmesi gerektiğine dikkat çeken Türkmen, çocukların birey olarak da güçlendirilmesinde aile ve okul eğitiminin önemine değindi. 

 'BASKI GÖREN ÇOCUK SESSİZ KALIYOR'

 Cinsel istismara uğrayan her çocuğun maruz kaldığı olayın “yaşanmaması gereken bir olay” olduğunu bildiğini, ancak bu saldırıya gücü oranında karşı koyabildiğini belirten Türkmen, “Çocuk istismar edildiğinde, o dakika bu durumun olmaması gerektiğini bilir. Bir kaygı gösterir, oradan uzaklaşma isteği duyar ama gücü oranında yapabilir. Bunu daha çok aile içinde rahat olan, kendini ifade etmesine izin verilmiş çocuklar yapabiliyor. Ailede baskı gören, ciddi bir ‘ahlak’ baskısı ile yetiştirilen çocuk, bu rahatlığı hissedemiyor. İstismara maruz kalan çocukta iki şey gelişiyor;  birincisi ailede rahat ise hemen kendini kurtararak, bu durumu aileye ifade edebiliyor. Baskı gören çocuk da kendini kurtarma ve uzaklaşma eğiliminde bulunuyor, ancak yaşadıkları karşısında sessiz kalıyor. İki farklı sonuç var, ama ikisinde de çocuk bunun olmaması gerektiğini, kendisine yapılanın yanlış olduğunu biliyor” dedi.

 AİLE İÇİNDE İSTİSMARIN NORMALLEŞTİRİLMESİ

Çocuk yaşta cinsel istismara maruz kalmış kişilerin yaş aldıkça, istismarı detaylarıyla hatırladığını ve anlamlandırdığını ifade eden Türkmen, yaşadıklarını ailesine anlatan çocuklarda bir rahatlama olduğunu, anlatamayan çocukların ise yaşadıklarını biriktirmesiyle ileriki yıllarda sorun yaşadığını kaydetti.

'ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER KONUŞULMALI'

 Çocuğa yönelik cinsel suçların sistematikleştiğini ancak, sadece kamuoyuna yansıyan bazı olaylar üzerinden gündemleşmesini eleştiren Türkmen, “Çocuk istismarının kamusal alanda tartışılıp, genel bir toplumsal duyarlılık oluşturup, kadın ve çocuk örgütleri, dernekler, siyasi partiler, hukukçular gibi tüm bileşenlerin ortaklaştığı bir eksende çözülmesi lazım. Bu olaylar sürekli yaşanıyor, yaşandığı an konuşuyoruz, herkes ah ediyor, vah ediyor, sızlanıyor, ‘böyle bir şey olamaz’ diyorlar. Sonra olay unutuluyor, sonra başka bir olay daha yaşanıyor, yine aynı şekilde tepkiler ortaya çıkıyor. Tepki tabi ki vereceğiz, bizim meselemiz artık tepki vermekten ziyade, bunun yaşanmaması için önlem olarak neler yapılabilir? ciddi bir şekilde bunu konuşmak lazım” ifadesinde bulundu.

İSTATİSTİK DEĞİL, ÖNLEM KONUŞULMALI'

 Çocuğa yönelik cinsel suçların istatistik verilerinin çocuğa bir faydasının olmadığını vurgulayan Türkmen, “Tek bir cinsel istismar örneğinin olması bile acil önlem almak için yeterli. Bunların istatistik çalışması bize bir şey vermiyor. Çocuk istismarı meselesinde istatistik çalışmayalım. Önlem almak için derhal kurumlar olarak çalışma yapılmalı. Yapılacak çok şey var, yapılacakları konuşmayıp istatistikler konuşulunca önleyemeyiz. Yapacaklarımız, yarın istismara uğrayacak bir çocuğun hayatını etkilemedikçe, ben sayı konuşsam ne olacak, konuşmasam ne olacak. Daha geniş katılımlı platformlarda çocuk hakları meselesinin tartışılması ve burada her türlü istismarın gündeme gelmesi, istismarın hangi kaynaklardan, nerelerden ortaya çıktığının tespit edilmesi, buna dönük önlem alıcı çalışmaların alınması gerek. Mesele benim yarın bir çocuğun istismara uğrama olasılığını düşürmek, geri çekmek” şeklinde konuştu. 

 AİLENİN ROLÜ

 Kurumlara düşen görevleri anımsatan Türkmen, aile rolüne de dikkat çekti. Türkmen, “Çocukları, ‘terbiye etmekten, katı ahlaki sistemler’ içerisinde yetiştirmekten vazgeçelim. Vazgeçelim ki kendilerini korusunlar, vazgeçelim ki herhangi bir şiddete maruz kaldıklarında kendilerini ifade etsinler. Koruma ve önlem çalışmalarını buralardan başlatmak lazım. Aileye karşı güçlü olan çocuk herhangi bir istismar ve şiddete karşı karşıya kaldığında daha güçlü kalabiliyor. Kendini savunuyor ve ifade edebiliyor. Cinsiyet rolleri referansıyla yetiştirilmemeli, kız çocuğuna ayrı, erkek çocuğuna ayrı davranmadan, ikisinin de eğitim hakları gözetilerek, ikisinin de varlıklarında kendi özelliklerini göstererek, onların gelişimini engellemeyecek bir yaklaşımla devam etmek gerek” önerilerinde bulundu.

 EĞİTİM SİSTEMİ

 Eğitim sisteminin çocuk psikolojisi üzerindeki etkilerine de değinen Türkmen, aşırı katı şartlarla disipline edilmeye çalışılan çocukların korku içinde büyüdüklerini ifade ederek, şöyle noktaladı: “Örneğin öğretmen onun açısından ses çıkarılamayacak, izin vermeden konuşulmayacak bir yapı olursa, dolayısıyla bu yetişkinlere karşı da böyle olur. Dışardaki yetişkinler de onun için böyle bir sembolde olur, böyle bir simgesel özellik taşır. O nedenle çocukların her alanda kendilerini rahat ifade edecek koşulları yaratmamız gerekiyor. Çocuklar güçlendikçe, yetişkinlerin çocuk üzerinde bir hak sahibi olmadığı iletisi her tarafa yayılabilir. Böylelikle çocuk kendi varlığıyla özgün bir birey olabilir.” (M.A)

Editör: TE Bilişim