ÖZEL HABER/Güneş OCAĞA-Ceren AKYIL
Diyarbakır Barosu, kentteki doğal yaşam alanlarının korunması adına önemli bir adım atmaya hazırlanıyor. Baro, Dicle Nehri kenarında artan yapılaşmaların önüne geçmek amacıyla hukuki süreç başlatacağını duyurdu. Diyarbakır Barosu Çevre Komisyonu Başkanı Ahmet İnan, gazetemiz Güneydoğu Ekspres'e yaptığı açıklamada, Dicle Nehri’nin Bismil ilçesinden başlayarak Hevsel Bahçeleri’ne kadar uzanan bölümünün, resmi olarak 'nehir' statüsünde bulunmadığını söyledi. Bu durumun, nehir çevresindeki yapılaşmayı kolaylaştırdığını belirten İnan, “Statü eksikliği nedeniyle Dicle kıyısındaki yapılaşmalar hız kazandı. Oysa bu alan, hem doğal hem de kültürel açıdan korunması gereken bir yer. Biz de Diyarbakır Barosu olarak bu duruma karşı hukuki girişimde bulunacağız. Yürütülecek bu süreç Diyarbakır’da bir ilk olacak. Amacımız sadece yapılaşmayı durdurmak değil, aynı zamanda Dicle Nehri ve çevresinin ekolojik bütünlüğünü de korumak" dedi.
🔵Diyarbakır Barosu'ndan bir ilk: Dicle Nehri için hukuki süreç başlatılıyor
— Güneydoğu Ekspres (@ekspreshaber_) August 15, 2025
🔗https://t.co/QVvRuvmzHd pic.twitter.com/HX7Oauh7Tc
HEVSEL BAHÇELERİ'NİN İÇENE KADAR YAPILAŞMA MEVCUT
Dicle Nehri kenarındaki betonlaşmalara dikkat çeken İnan, "UNESCO’da yer alan Dicle Nehri’nin Hevsel Bahçeleri ile birleştiği yerler UNESCO dünya mirası koruma listesinde. Bunun gereği olarak burası bir koruma bölgesi ve bir çivi dahi çakılamaz. Toprağa kazma ve kürekle girilemez. Ama maalesef Hevsel Bahçeleri'nin içinde kafeleşmeler ve beton yapılaşmalar görüyoruz. Sürekli Dicle Nehri'nin peyzajıyla oynandığını görüyoruz. 2 sene önce iş makineleriyle Dicle Nehri'nin akış yönünün kum birikintileriyle değiştirilmeye çalışıldığını ve belirli adacıklar oluşturulmaya çalıştıklarını gördük. Bunun hakkında suç duyurusunda bulunduk ve basında geniş yankı uyandırdı. Aynı zamanda On Gözlü Köprü Dicle Nehri ile Hevsel Bahçeleri'nin birleştiği yerdir. Orada etrafında Dicle Nehri'ne sıfır kafeler ve kaçak ruhsatsız yapılar görüyoruz" dedi.
"NEHRE SIFIR ŞEKİLDE BİR İŞGAL VAR"
Dicle Nehri'ne sıfır şekilde bir işgalin söz konusu olduğunu vurgulayan İnan, şunları söyledi:
"Kayyım döneminde kanunun arkasından dolandırılarak ruhsat oluşturulmaya çalışıldı. Ama kıyı kanunu uygulama yönetmeliği gereği akar suların bir koruma ve yapılaşmaya mesafesi vardır. Fakat bunun dikkate alınmadığını, nehre sıfır şeklinde bir işgalin olduğunu görüyoruz. Yani hem uluslararası kanunlar gereği hem de ulusal kanunu gereği bunlar hukuka aykırıdır. Hukuka aykırı olduğu gibi kamunun ortak kullandığı mesire alanlarının ortak yaşam alanlarının hafızanın oradaki tarihin ticarete açılarak metalaştırılarak yıpratılmasıdır. Değersizleştirilmesi ve yok edilmesidir. Belediye oradaki yapıları yıkabilir. Burada kanun belediyenin arkasındadır. Ama işin kent uzlaşısı boyutu var. Oraya gidip dinlenen bir halk ve turist potansiyeli de var. Oradan geçimini de sağlayan, rant da sağlayan gruplar var. Farklı görüşlerde de olsanız oraya gidip belediyenin yıkım ekipleriyle 300-400 zabıtayla oradaki mekan sahipleriyle tartışarak, basına konu olarak değil. Bunun kent uzlaşısı şeklinde yapılması gözetiliyor. Ama eğer kent uzlaşısında adım atmayan ve işgalde direnen alternatif sunamayan mafyacı şeklinde yaklaşıp oraya gelen halkı soymaya çalışan bu zihniyet ısrar ederse, belediye hukuki yetkisini de kullanmak zorunda."
"DİCLE NEHRİ'NE TARIM ZEHRİ ATILIYOR"
Dicle Nehri'ne tarım zehri atıldığını ifade eden İnan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Dicle Nehri'ne atılan atıklar tarım zehridir. Dicle nehri etrafındaki tarımsal arazilerden nehre karışıyor. Fabrika atıkları endüstriyel atıklar, hafriyat atıkları bunlar hepsi nehirde birikiyor. Dicle kadim bir nehir olup insanların ilk toplumsallaştığı tarım devriminden Neolotik Çağ'dan bu yana insanoğlu o nehirle var olabilmiş, o nehrin suyunu içmiş, o suyu tarımda ve taşımacılıkta kullanmış. Taşıma zamanını tespit ederek astronomide de kullanmış. Böylesi bir nehri bizim bu hale getirmemiz utanç vericidir. İnsanlığın kendisine olan en büyük ihanettir. Bunu halk değil oradaki büyük endüstriyel tarımcılar ve fabrika sahipleri yapıyor. Toplum yüzde biri yapıyor, yüzde 99’u da cefasını çekiyor. Orayı yok eden sermaye sahiplerini işaret etmek lazım."
"DİCLE NEHRİ'NİN BİR BÖLÜMÜ NEHİR STATÜSÜNDE DEĞİL"
Dicle Nehri'nin nehir statüsünde olmadığını da dile getiren İnan, "Bu önemli bir bilgidir. Bismil’den Hevsel Bahçeleri'nin içine kadar Dicle Nehri, nehir statüsünde değil. Statüde olmaması etrafındaki yapılaşmayı kolaylaştırıyor. Nehir statüsü olmadığı zaman koruma potansiyeli azalıyor. Dicle Nehri, Bismil'den Diyarbakır'a kadar tanımsızdır. Bununla ilgili bir çalışma başlatıyoruz. Oranın da nehir statüsüne alınması için en azından korunma potansiyeline alınması için yeni bir süreç başlatacağız. Buradan duyurmak istiyoruz ki zor bir süreç olacak. Hukuki bir atılım yaparak, Diyarbakır'da bir ilk gerçekleştireceğiz. Dicle Nehri'nin öncelikle nehir statüsüne alınarak yasal zeminde kuvvetlendirilmesi gerekiyor. Fakat şöyle bir şeyde var. Dicle Nehri ve Hevsel Bahçesi UNESCO miras koruma listesinde yer alıyor ve bu en güçlü koruma statüsüdür. Bir yeri kanuni olarak belli bir koruma statüsüne almak yetmiyor. Önemli olan bu yaratılan potansiyeli kullanmaktır. Orada kanuni olarak potansiyeli sağlarken, pratikte oranının yereli orada yaşayan halk ve STK'lar yerel yönetimler burada bir direniş hattı yaratmalı. Oraya her müdahale edildiğinde kamuoyu yaratmak ve Meclis'e taşımak gerekir. Sahaya çıkmadan kanunun hiçbir önemi kalmıyor. Bu da önemli bir husustur" dedi.