NERMİN ZENGİN - ÖZEL

Diyarbakır, Anadolu'dan Mezopotamya'ya giden yolların kesiştiği bir merkezde bulunması nedeniyle stratejik önemini her dönem korumuş, tarih boyunca önemli bir ticaret merkezi olma özelliğini sürdürmüştür.

Şehirde; çok sayıda bedesten, çarşı ve değişik ticaret merkezleri yapılmıştır. Geçmişte ipekçilik, çinicilik camcılık, pamukçuluk ve dokumacılık gibi zanaatlerin oldukça gelişkin olduğu bilinmektedir. Darphane kirişhane, macunhane, boyahane ve tabakhane gibi birçok üretim tesisinin var oluşu o dönemde kent ekonomisinin gelişmiş olduğunu göstermektedir.

EVLİYA ÇELEBİ: ZANAATKARI BOL BİR KENT

Diyarbakır'ı 1655-1656 yıllarında ziyaret eden ünlü seyyah Evliya Çelebi, Seyahatname'de kenti "zanaatkârı bol bir kent" olarak tanımlamış ve çarşı sayısının 676 adet olduğunu belirtmiştir. Seyahatnamede ayrıca çarşılar, bedestenler, hanlar, hamamlar, camiler ve İçkale'deki saray konusunda ayrıntılı bilgi verilmiştir.

Evliya Çelebi'nin gözü ile 1650'li yıllardaki Diyarbakır şöyledir:

"Diyarbekir çarşılarında, evvela Hasan Paşa Pazarı, Espahi (Elbise) Pazarı, Aktarlar Pazarı, Kuyumcular Çarşısı, Demirciler Pazarı, Çilingirler Pazarı, Kavaflar, Palancılar, Kazazlar, Bezzazlar, velhasıl 66 değişik sanat erbabının dükkanları mevcuttur. Amma Bezzazlar Pazarı ile Sipahi Pazarı gayetle mamurdur. Sanayiinden, kılıcı, gaddaresi, baltası, taberi, hanceri bıçağı, mızrağı, külüngü, kırmızı bezi, sahtiyanı, papuçları, mesheleri ve çizmeleri meşhurdur."

Çelebi'ye göre; kazancılar ile demirciler çekicini ve hallaçlar da tokmağını sêgah ve hüseyni makamlarında vururlarmış. Kendileri de hem işlerler, hem nağmeler okurlarmış. Bunu duyan çevre esnaflar hayran olurmuş. Kuyumcuları da gümüş işçiliğinde emsalsizmiş.

TÜM SEYYAHLARIN DİKKATİNİ ÇEKMİŞ

1815 yılında Diyarbakır'a gelen ünlü seyyah J.S Buckhingam ise kent içindeki esnafın büyük bir bölümünün; şal dokuma, el beceri aletleri, her renkten pipo, altın ve gümüş tabakalar yaptığın kaydetmiştir.

Buckhingam, kentte bin 500 şal dokuyan tezgâh, 300 deri imalatçısı, 100 demirci, 50 ağızlık ve pipo yapımcısı bulunduğunu, imalatçıların başlıca hammaddelerinin ipek ve pamuk olduğunu, bu hammaddelerinin ipek ve pamuk olduğunu, bu hammaddelerin yerelden temin edildiğini anlatmıştır.

1619 yalında kente gelen bir başka seyyah Polonyal Simeon da buradaki çarşılardan şöyle söz etmiştir: "Bursa'daki gelincik ve Edirne'deki Ali Paşa hanları gibi kemerli çarşılarında, emsali yalnız İstanbul'da bulunan çok usta kuyumcular, zernişancılar, bıçakçılar, papuçcular, çizmeciler ve diğer zenaat erbabı çalışırlar."

Fransız seyyah P Avril ise 1654 ve 1686 yıllarında kente gelmiş ve ticaretin oldukça gelişmiş olduğunu gözlemlemiştir. Avril'e göre, kentte ipek endüstrisi oldukça ileridir. Kırmızı pamuklu bez ve sahtiyan (ince deri) önemli ticaret ürünüdür. Avril, ticaretin Musul ve Bağdat'a karayoluyla ayrıca Dicle nehrinde keleklerle yapıldığından söz eder.

ANDOLU’DA EŞİ BENZERİ YOK

1660 yılında kente gelen gezgin M. Poullet, anlatımlarında çarşı ve pazarlarla ilgili şunlara değinmiştir: "Diyarbakır'ın çarşı ve pazarı o kadar büyük ve o kadar güzeldir ki; Anadolu'da eşine rastlanmaz. İran'dan, Moğolistan'dan Polonya ve Moskova'dan buraya kadar gelip kendi memleketlerine ipek, pamuk ve fevkalade güzel çeşitli deri mamuller götüren tacirlerin sayısı çok kabarıktır"

Geçmişte kentte bulunan han; hem konaklama mekanı, hem de ticaret yapılan birer pazar alanı olarak kullanılmıştır. Hasan Paşa Hanı, Deliller Hanı, Çifte Han, İpekoğulları Hanı, Rüstempaşa Hanı, Tütün Hanı, İbrahim Paşa Hanı, Melek Ahmet Paşa Hanı, Sipahi Hanı, Kayseriye Hanı bu ticaret merkezlerinin en önemlileridir.

Editör: Nermin ZENGİN