Güneş OCAĞA/ÖZEL HABER

Diyarbakır'da 1 milyon kişinin katılımıyla gerçekleştirilen tarihi Newroz Bayramı Kutlama Programı’nda Kürt sorununun çözümü ve barışın sağlanması için önemli mesajlar verildi. Kürt siyasetçi Leyla Zana ve DEM Parti Eş Başkanı Tuncer Bakırhan'ın yaptıkları açıklamalar, 2024 Newroz'un ana mesajları oldu. Zana, Abdullah Öcalan’ın 20 Mart 1993 tarihinde ilan ettiği ilk tek taraflı ateşkese vurgu yaparak, barış ve çözüm çağrısı yaparken, Bakırhan ise, iktidar ve muhalefete yönelik 6 maddelik çağrısında, 2013 yılındaki Newroz alanında okunan Öcalan’ın barış ve çözüm deklarasyonun arkasında olduklarını ifade etti.

Gazetemiz Güneydoğu Ekspres'e açıklamada bulunan Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Mehmet Kaya, Rosa Kadın Derneği Başkanı Suzan İşbilen, Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren ile Diyarbakır İş Konseyi Başkanı Mustafa Vural, Newroz'dan çıkan mesajları değerlendirdiler.

MEHMET KAYA: NEWROZ'DA ÜÇ BAŞLIK ÖNE ÇIKTI

Newroz'dan üç başlığın öne çıktığını ifade eden DTSO Başkanı Mehmet Kaya, "Birincisi, artık Kürt siyasetinin yani DEM Parti olarak, bundan sonra ittifaklar yapılacaksa çözüm süreçleri üzerinden yapılması gerektiği noktasında mesaj verildi. Diğer bir başlık ise, Kürtlerin birlikteliğinin zorunlu olduğu ve artık herkesin bu noktada adım atması gerektiğiydi. Üçüncüsü de, Öcalan'ın çözümde yeniden aktör olarak görülmesiyle ilgili yeni bir sürecin başlamasıydı. Bir de bu başlıkla ilgili, Kürt tarafından önemli bir zemin sağlandı. Artık Öcalan'ın Kürt siyaseti üzerinde tek güç ve müzakere yapabilecek, yıpranmayan aktör olduğu ortaya çıktı. Kürt siyaseti içerisinde farklı görüşler olsa da hepsi bu konuda hemfikirdir artık. Ortadoğu'daki sürece de müdahale edecek bir güçtür artık. Gerek Suriye'deki gerekse Irak'taki gelişmelere baktığımızda bunu görebiliyoruz. Kürt sorunu Türkiye'deki tüm sorunların önünde olduğu görüldü. Sadece Türkiye'deki bir sorun değil, Ortadoğu'daki baş aktör olan bir sorundur Kürt sorunu. Artık savaş bir çözüm değil, diyalog olmalı. Türkiye'nin Kürtlerle birlikte bir güç olmasının zorunluluğu olduğu da ortaya çıktı. STK temsilcileri olarak bizler de, bunlara katılıyoruz. Ortadoğu politikasında Kürtlerin tamamen düşman gören bir politikadan vazgeçilmeli. Kürtlerle işbirliği yapılmalı ve Ortadoğu'ya barış getirebilecek bir güç olarak görülmeli. Hükümetin, MHP'nin kendisine karşı yarattığı baskı sorununu biran önce aşıp bu konuda yol alması gerektiğidir" dedi. 

MUSTAFA VURAL: BARIŞ VE HUZUR ORTAMINA İHTİYAÇ VAR

Diyarbakır İş Konseyi Başkanı Mustafa Vural ise, şu değerlendirmeyi yaptı: "Newroz'dan çıkan mesaj sadece Kürt halkının değil, aynı zamanda Türkiye halklarının barış ve huzur duyduğu bir ortamdır. Barış, 'barışalım' demekle olan bir şey değil. Bununla ilgili çeşitli adımların atılması gerekiyor. Öncelikle silahların susması gerekiyor. Ardından barış zeminin korunabilmesi için Kürtlerin temel hak ve özgürlüklerinin bir yasal güvenceye bağlanması lazım. Devlet ve yine savaşın diğer bir tarafı olan kişilerin arasında bir mutabakat olması lazım. Tabi bu mutabakat yeni olabilecek bir şey değil, zaten istenilen şeyler belli. Makul ve mantıklı talepler kabul edilip anayasa güvenceye bağlanır. Günün iktidarı bugün vardır ama üç sene sonra yoktu. Dolayısıyla bu sadece günün iktidarının ağzından dökülen iki, üç cümle ile sağlanmaz. Dediğim gibi anayasa güvence şarttır."

"SAVAŞ ORTAMI EKONOMİYİ GERİLETTİ"

Çözümsüzlük politikasının ve barışın sağlanmamasının Türkiye ve Diyarbakır ekonomisine olumsuz yansıdığına da dikkat çeken Vural, "2011'de başlayan ve 2013'teki Newroz'a kadar uzanan bir çözüm süreci vardı. Bu sürecin ekonomimize ve ihracatımıza olumlu yansımalarını iş dünyası olarak siyasetçilerle yaptığımız toplantıda da açıkladık. Önceki süreçte olumlu veriler var. Ama bugün Diyarbakır ihracatı, 2013 yılında yapmış olduğu ihracat rakamına ulaşmış değil. Diyarbakır'da sanayiler kuruldu, Tekstil Kent açıldı, yatırımlar yapıldı, bütün bunları göz önünde tutarsak, 2023 yılı sonu verileri 2013 yılını ona katlaması gerekiyordu. Ama olmadı. Çünkü barış ortamı sağlanmadı ve Kürt sorunu çözüme kavuşmadı. Bu çözümsüzlük politikası ekonomiye çok kötü darbeliyor. Umuyor ve diliyorum ki 2024 yılı Newroz'u barışa vesile olsun. Devlet ve hükümet bu çağrıya kayıtsız kalmasınlar. Bizler de bu kentteki STK temsilcileri olarak eğer bir süreç başlayacaksa içinde yer almaya hazırız. Hakem heyeti veya aracı olarak da başlayacak sürecin içinde yer almaya hazırız. Yeni bir sürecin ve barışın olmasını istiyoruz. Umuyorum ki barış tohumları yeniden filizlenir" diye konuştu.

NAHİT EREN: UMUYORUZ Kİ İKTİDAR KANADI OLUMLU ADIMLAR ATAR

Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren ise, "Bu Newroz'da bir kez daha gördük ki, Kürt toplumu demokratik barışçıl bir çözüm talebinde bulunuyor. Tuncer Bakırhan, 2013 deklarasyonuyla başlayan sürece vurgu yaptı. Leyla Zana'nın da yeniden siyaset arenasına çıkması ve oradaki kitleye 1993 yılında Abdullah Öcalan'ın ilan ettiği tek taraflı ateşkesle açılan barış yolunun bugün yine toplumun isteyip istemediğine dair sorması da çok olumluydu. Diyarbakır Newroz’unda çok açık bir şekilde yeni bir sürecin başlatılması gerektiği ortaya çıktı. Çatışmaların susması, ölümlerin durdurulması ve barış ortamının tekrar sağlanabilmesi umudu hepimizi heyecanlandırıyor. Tabi burada çıkan mesaja iktidar kanadı nasıl bir karşılık verecek. Bu çağrıya gerekli cevap verilecek mi? Umuyoruz ki seçimlerden sonra, iktidar kanadı da olumlu adımlar atar" dedi.

“HİÇBİR ANNENİN GÖZYAŞI DÖKMESİNİ İSTEMİYORUZ”

Rosa Kadın Derneği Başkanı Suzan İşbilen de şu değerlendirmeyi yaptı: "Rosa Kadın Derneği'nin de bileşeni olduğu Kent Koruma ve Dayanışma Platformu olarak bir ay önce Kürt meselesinin çözümünde tek çözümün denenmemiş barış ve müzakere olduğunu belirtmiştik. Newroz alanında gerek Sayın Leyla Zana, gerekse Sayın Tuncer Bakırhan'ın çağrılarını, Türkiye emekçi halkların ortak yürek sesi olarak okudum. Alanda bir milyonu aşan kadın çocuk yaşlı genç insanların, hep bir ağızdan barış ve müzakere talebindeki samimi, içten ve ortak duygu onaylanması olduğu bir kez daha görüldü. Kürt meselesinin çözümünde güvenlikçi politikaların hiç kimsenin talebi olmadığı da görüldü. Rosa Kadın Derneği olarak hiçbir annenin göz yaşı dökmesini istemiyoruz. Annelerin yaktığı ağıtlar farklı dilde de olsa göz yaşlarının rengi aynıdır. Yüreklerde bıraktığı acı ortaktır. Ayrıca güvenlikçi politikalar toplumda da şiddet olgusunu artırmaktadır. Bu nedenle şiddeti en çok yaşayan kesim yine kadınlar olmaktadır. Çatışma ve çözümsüz politikalarından toplum olarak yorulduk. Barışı içinde huzurlu yaşamak herkes gibi Kürt halkının da yaşaması gerektiğine inanıyorum."

Muhabir: Güneş OCAĞA