ÖZEL HABER/Güneş OCAĞA-Ceren AKYIL

Güneydoğu Sanayici ve İş İnsanları Derneği (GÜNSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Şahismail Bedirhanoğlu, barış sürecine dair beklentileri gazetemiz Güneydoğu Ekspres’e değerlendirdi. Bedirhanoğlu’na yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:

*PKK'nin kendisini feshetmesiyle tarihi bir an yaşandı. Sizce bu gelişme, bölge halkı ve genel olarak toplum tarafından nasıl karşılanandı?

8-7 aydır hepimizi şaşırtan gelişmelere tanıklık ediyoruz. 40 yıldan fazla bir süredir devam eden şiddet ortamı vardı. Ancak bizi şaşırtan en önemli şey, Devlet Bahçeli’nin Meclis açılış konuşmasının ardından DEM Partililerin elini sıkmasıydı. Aslında o gün Meclis’te yaşananlar, bugünkü gelişmelerin işaretini vermişti. Ardından, Bahçeli’nin grup toplantısında yaptığı önemli bir açıklama oldu. Barış ve barışın aktörleri, böylesi riskler almazlarsa, barışı inşa etmekte ciddi şekilde zorlanırlar. Bu işler risk gerektirir ve Bahçeli de o riski aldı. Sonraki süreçte de şaşırtıcı gelişmeler yaşanmaya devam etti. Heyet art arda İmralı’ya giderek görüşmeler gerçekleştirdi. 27 Şubat’ta Abdullah Öcalan, PKK’ye kongreyi toplamasını ve silahları sonlandırmasını çağrısında bulundu. PKK da Öcalan’ın çağrısına kulak verdi ve nihayetinde örgütünü feshetti.

"BÖLGENİN TÜM KESİMLERİ SÜRECİ SEVİNÇLE KARŞILIYOR"

Daha önce benzer süreçler yaşadık; Habur, Oslo ve Çözüm süreçleri gibi. Ancak bir şekilde bu süreçler akamete uğramıştı. Bölgedeki insanlar olarak, hepimiz bu sürecin de diğerleri gibi sona erip eremeyeceği konusunda endişe taşıdık. Fakat PKK'nin kendisini feshetmesi ve silahları bırakmasıyla süreç önemli bir aşamaya geldi. Kürt meselesinin çatışma ve şiddetten arındırılmasına duyduğumuz sevinç büyük. Bölgenin tüm kesimleri bu süreci benimsiyor ve mutlulukla karşılıyor.

Günsi̇ad Başkanı Bedirhanoğ2

“DEMOKRATİK SİYASETİN YÜKÜ, MECLİS'İN OMUZLARINDA OLACAK”

*Bundan sonraki adımlar sizce neler olacak? Nelerin yapılması gerekir?

PKK'nın silahlarını teslim etmesinin ardından, hasta tutukluların serbest bırakılması için adımlar atılması gerekmektedir. Bu süreçlerin iki temel unsuru vardır. Birincisi dil ve üslup; incitici tutumlardan ve dil kullanımından kaçınılması, güven verici bir tutum sergilenmesi önemlidir. Örgüt kendisini feshettiğini ve silahları bırakacağını açıkladı. Devlet de buna karşılık olarak, hasta tutukluların serbest bırakılması, yeni bir yargı paketi ve demokratik reformlar gibi adımlar atmalıdır. Zaten bu konular hâlihazırda gündemde olan meselelerdir. Bu süreç için belirli bir yol haritası mevcuttur. Anayasa değişiklikleri söz konusu olabilir. Devlet Bahçeli, yeni bir anayasal vatandaşlık tanımının gerekli olduğunu ifade etmişti. Ancak önümüzdeki dönemde demokratik siyasetin yükü, Meclis'in omuzlarında olacak. TBMM, daha fazla mesai harcayarak aktif bir şekilde çalışacak ve Kürt halkının taleplerini demokratik yollarla karşılamak için çaba gösterecektir.

"YENİ BİR VATANDAŞLIK TANIMI KÜRTLERİN TALEBİDİR"

Anayasada yapılacak yeni bir vatandaşlık tanımı ve Kürtçe eğitim gibi talepler, Kürt toplumunun isteklerindendir. Devlet bu talepleri görmekte ve toplumsal yaraların sarılması için karşılık vermelidir. Ancak bununla kalmayıp, somut adımlar atılması gerekir. Devletin bu süreçte mesajlarla değil, gerçek adımlarla ilerlemesi çok önemlidir ki zaten dediğimiz şeyleri görmektedir.

*Bu sürecin barışla sonuçlaması bölge ve Türkiye ekonomisine katkısı ne olur?

40 yıldan fazla süredir devam eden bir çatışma süreci vardı ve devlet bu duruma önemli kaynaklar harcıyordu. Ayrıca bu çatışmanın yarattığı olumsuz etkiler de vardı. Bölgeye yatırım yapmaya cesaret eden kimse yoktu, sadece iş insanları bölgeye yatırım yapıyordu. Çünkü dünyada çatışma ve şiddetin olduğu bir bölgeye ne yatırımcı gelir ne de finans akışı sağlanır. Bu nedenle, bölge ekonomisi ciddi şekilde olumsuz etkileniyordu. Ancak yine de organize sanayimiz vardı, yatırımlar mevcuttu ve bölge insanı büyük bir direnç gösterdi. Tüm bu çatışma ortamına rağmen, insanlar yatırımlarını yapmaya devam etti ve ekonomiyi, turizmi ve pek çok alanı her şeye rağmen iyi bir noktaya getirdik. Şu an Diyarbakır, tarım, tekstil ve turizm alanlarında önemli bir potansiyele sahip. Eğitim ve sağlıkta da oldukça iyi bir seviyedeyiz.

"BÖLGE TARIM POTANSİYELİYLE TÜRKİYE ORTALAMASININ İKİ BUÇUK KATI"

Tarım alanında Diyarbakır, yüzde 60, Urfa yüzde 65, Mardin yüzde 55 ve Batman ise yüzde 50 gibi büyük bir potansiyele sahip. Bu oranlar, Türkiye ortalamasının iki, iki buçuk katı kadar daha fazla ekilebilir araziye sahip olduğumuzu gösteriyor. Bu da bölgenin tarım açısından ne kadar önemli bir yer olduğunun açık bir kanıtıdır. Ancak, bölgedeki en büyük sorun dışarıdan yatırımcı çekemememiz. Dış yatırımcılar, büyük finansal kaynakları da beraberinde getirir. Bölgede faaliyet gösteren iş insanları, kıt sermayelerle ekonomiye katkıda bulunmaya çalıştı. Ancak, Kürt sorununun çözülmesiyle birlikte dışarıdaki olumsuz algılar kırılacak ve yatırımcılar, Diyarbakır’a gelip turizm, enerji ve tarım gibi alanlarda yatırımlar yapacak.

"GÜVENLİĞE HARCANAN BÜTÇE ARTIK REFAHA AYRILACAK"

Devletin güvenlik politikaları nedeniyle, komşularla sınır ticareti yapamıyoruz. Oysa sınır ticareti, dünyadaki en önemli ticaret türlerinden biridir. Bu sorun yalnızca bölgeyi değil, tüm Türkiye’yi ekonomik anlamda olumsuz etkiliyor. Güvenliğe ayrılan bütçeler, artık güvenlik sorununun çözülmesiyle birlikte başka alanlara yönlendirilebilecek. Bu sayede, bölgeye büyük yatırımlar yapılacak ve bölgedeki vergilerle birlikte refah düzeyi yükselecek. Şimdi, sırada yatırım ve demokratik reformlarda.

Muhabir: Güneş OCAĞA / Ceren AKYIL