Artık haberlere okumak bile istemiyorum. Çünkü önüme düşüyor tek tek bölgeden, diğer illerden, doktor, öğretmen, kiminin babası, eşi, çocuğu, abisi ve covid-19 ölümleri. O Turkuaz tabloda eksik, yanlış ve az diye tartışılıp durulan sayıların birer sayıdan ibaret olmadığına dair hikayeler düşüyor ekrana. Kimimiz okuyup geçiyor, kimimiz umursamaz eda ile ahkam kesmekle meşgul, Işıkları hiç sönmeyen hastanelerin doluluk kapasiteleri yazılıyor, plazma arayanların mesajları, yoğun bakım yatağı arayan hasta yakınları doktorların tweetleri.

Penceremden izlediğim arkası gelmeyen düğün konvoyları, vestiyerde biriken düğün davetiyeleri, gitsen bir dert, gitmesen sitem halleri. Ekranlarda hala iyi gidiyoruz açıklamaları faz3 tartışmaları. Bak canım kardeşim, canım halkımız ölüyoruz diyorlar bilmem farkında mısın, senin umursamaz hallerin, burnun açık gezmelerin, işin gücün yokken sokakta tatilde salınmaların farkında mısın, her gün çember daralıyor.

Sadece sitemim sana değil kardeşim, tedbir almayan sen üç kuruşluk kar adına sesini çıkarmayanlara da sitemim. Sadece ne halkla ne devletin yasağıyla olmuyor anladık. Geçim derdi büyük boynum kıldan ince kabul ama  ya o boş kalabalıklar; bari sen otur ve iki gözüm. Bak emeklisin hala maskesiz sokaktasın, bak genç arkadaşım okulun kapalı işin yok bı otur bana bir şey olmaz deme, 15 yaşında kaybedildi, bir hafta önce bir çocuğumuz, 27 yaşında ve bir yaşında bebeği olan kaybetti hayatını buralarda. Bir alın aklınızı başınıza anlaşıldı el elde el boştayız. O zaman sen dikkat et iki gözüm; otur işin yoksa evde, çıkacaksan tak maskeni, ayarla mesafeni yıka elini yanmasın içimiz dışımız.

Türk Tabipler Birliği açıklama yapıyor 8 günde, 8 doktor hayatını kaybetti. Yetkililer, ‘2 pik geldi’ diyor, bizimse hala maskelerimiz çene altında.