Diyarbakır’a bir buçuk saatlik uzaklıkta olan Kulp İlçesi’nin Akçasır Köyü’neydi bu seferki rotam. Sabahın erken saatlerinde Diyarbakır merkezden Kulp’a gitmek için yola koyuldum.

Yolculuk sağanak yağmurla geçti. İlkbaharın havalarının değişkenliğini bilir herkes. Kulp’a ulaştıktan sonra köye giden okul servislerini bekledim çarşıda. Saat bir gibi servis geldikten sonra yola koyulduk. Önce taşımalı eğitim alan öğrencilerin okullarına gidip öğrencileri aldık.


Kulp’a ilk gidişimdi ve yeni bir yerin verdiği heyecanı taşıyordum. Hava giderek soğuyordu. Etraf, Kulp’un göz alıcı dağlarının doruklarındaki yeni yapan kar taneleriyle beyazlaşmıştı. Öğrencileri aldıktan sonra köyün yolunu tuttuk. Kulp ve Akçasır köyü arası 41 kilometrelik bir yol vardı. Aslında güzel olan şeyler bundan sonra başladı diyebilirim. Yol aldıkça rakım yükseliyor, yollar engebeli oluyordu. Yol boyunca manzaranın güzelliğiyle mest oldum diyebilirim. Aslında yol güzel olduğu kadar da tehlikeliydi. Çünkü dağlardan geçen yollar virajlarla doluydu. Tabi ki servis şoförü olan Kerem tecrübeliydi. Çünkü o dağlarda büyümüş, coğrafya ve yola hâkimdi. Bir doruklara çıkıyorduk bir vadilere iniyorduk. Doruklara doğru karlı vadiler ise tomurcuklanan ve çiçeklenen ağaçlar karşılıyordu bizi. Ortalama köye varış iki saat sürdü. Öğrencileri evlerine bıraktıktan sonra sıra bana geldi Kerem çok yardımcı oldu, misafiri olacağım eve kadar götürdü.


Öncelikle Akçasır Köyü’nden biraz bahsetmek istiyorum. Zamanında Ermenilerin yaşadığı bir bölge aslında. Sewit küme evleri diye geçiyor kaldığım yer ama köyün ismi Akçasır. Civar köylerin ismi de Ermenice olması ayrı bir haber konusuydu ama zaman konusunda biraz sıkıntı yaşıyordum. Neyse köyden bahsetmeye devam edeceğim. Kaldığım bölge 5 haneli bir yer ve evler birbirinden çok uzak zaten genelde akrabalar aynı bölgede yaşıyor. 1050 rakımda 50 nüfusluk bir mezra düşünün. Geçimleri genelde ipek böcekçiliği ve hayvancılık. İnsanları çok sıcakkanlı. Köyde bir okul var. Okulun da 1 öğretmeni ve 6 öğrencisi var.

 
Asıl meseleye gelelim. Köye haber için gittim tabi. Köydeki öğrencilerin zorlu koşullarda eğitim alması, köyün muhteşem doğal güzelliği, köyde bulunan tarihi kilise ve Türkiye’de ipekböcekçiliğinin %60’nın karşılandığı Kulp’ta, yapılan işle ilgili haber. Genel olarak bu çerçevede ilerleyecektim. İki günlük bir zamanım vardı. 
Şimdi köye geldiğim ana gidelim. Saat üç buçuk gibi vardım. Köyün o doğal güzelliği biraz Dersim’i anımsattı diyebilirim. Dağların doruklarındaki karın erimesi ve yağmur sularının oluşturduğu bir çay vardı. Kalacağım yerde tam çayın kenarındaydı. Yolun verdiği bir yorgunluk ve sırtımdaki ekipmanla eve geçtik. Köydeki en büyük sorunlarından biri de elektrikti. Eve geçtiğimizde elektrikler yoktu. Direk odun sobasını yaktık ve içerisi ısınmaya başladı. Ev sakinleri elektriğin bazen günlerce kesildiğini söyledi. Yemek yedikten sonra köy sakinlerini ziyarete gittim. Çok sıcak karşıladılar beni, köye çok az yabancı insan geliyormuş. Gazeteci olduğumu söyleyince dertler anlatılmaya başladı. Bunları yazmam için bana görüş vermeleri gerektiğini söylerken de çekingen davranıyorlardı. Köydeki en büyük sorunlar ulaşım ve elektrik.


Kışın yağışlı havalarda elektrik tellerinin koptuğunu söyleyen köy sakinleri, yolların kötü olmasından kaynaklı ekiplerin günlerce gelemediğini ve elektriksiz kaldıklarını söyledi. Toprak kaymasının yoğun yaşandığı bölgede her yağış sonrası yolların ya kapandığını ya da yağışlardan kaynakları yollardan dere geçtiğini söylüyordu. Köylülerin genel sıkıntıları bunlardı. Birkaç kez dilekçe yazmışlar ilgili mercilere gitmişler ama dönüş sağlanmamış. Daha önce köyde yapılan bir köprü sorunu da vardı. Köprü yapılırken yönü köylülerin dut ağaçlarının bulunduğu araziye doğru yapılmış ve sel ve su taşkınlıklarında dut ağaçların bulunduğu yer zarar görmüş. Arazi sahibi köy sakini bu sorundan ötürü bu yıl daha az ipek böceği besleyeceğinin de özellikle altını çizdi. Baktığımızda duruma kent yaşamından kopuk olan ve yaşamın birçok alanında üretim yapan köylülerin bu sorunlarının çözümsüzlüğü gerçek anlamda üzücü. Bu sohbetten sonra çaylarımızı içtikten sonra eve geçtik.


Bana göre köydeki en büyük sorun çocukların zorlu koşullarda eğitim almaya çalışması. İlkokul öğrencileri sabahları okula gelmek için erken saatlerde uyanıp, saatler süren bir yol yürüyor. Kış aylarında şartlar çok daha zorluyor. Uzun ve uçurumlarla dolu yolları yürüyen çocuklar okula gelene kadar sırılsıklam oluyor. Konuştuğum öğrenciler okula gelene kadar çok yorulduklarını ve derse odaklanmakta zorluk çektiklerini söyledi. Yağışların şiddetlendiği zamanlarda eğitimlerine ara vermek zorunda kaldıklarını söyleyen çocuklar, sorunun çözülmesi için bekliyor. Tabi taşımalı eğitim gören öğrencilerinde yaşadığı zorlular ayrı, ortaokulun olmadığı köylerde öğrenciler Kulp’taki bazı okullara gitmek zorunda kalıyor ve her sabah altıda uyanıp bir buçuk, iki saatlik yolu gidip geliyor. Bu ayrıca çocukların eğitimini olumsuz yönde etkileyen sebeplerden. Çocukların velileri de bu durumdan oldukça şikâyetçi çocuklarını zor koşullarda okula gönderen veliler de çözüm bekliyor. Tıpkı diğer sorunlar için bekledikleri gibi.