Haber/ Fuat Bulut

Birinci dereceden Arkeolojik Sit Alanı olan Dara Antik Kenti'ne, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından “Ziyaretçi Karşılama Merkezi ve Çevre Düzenleme İşi" kapsamında 5 milyon 910 bin TL bedelle ihalesi yapılan beton yapının inşaatı tamamlandı. Proje kapsamında betonarme yapının yanı sıra tarihi kaya mezarlarının bulunduğu yerde yapılan çevre düzenlemesinde parke taşları kullanıldı.

dara antik kent (1)

Mimarlar Odası’ndan tepki

Tarihi sit alanındaki bu yapıya tepki gösteren Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı Mimarlar Odası Mardin Şubesi, yaptığı yazılı açıklamada, “Arkeolojik sit alanları için geçerli olan kurallar alt üst edilmiş durumda. Antik kentimizin yerleşim alanlarında hayatını idame eden mahalleli ve antik kente gelen ziyaretçiler de ciddi anlamda rahatsızlık duymaktadır. Tarihi kent adeta kaderine terk edilmektedir” denildi. Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü ve Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun antik kente yapılması planlanan bu tür bir yapıya onay vermesinin bölgeye ve Dara Antik Kenti'ne vereceği zararların değerlendirildiği açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi:

"Bu durumdan antik kentimizin yerleşim alanlarında hayatını idame eden mahalleli ve antik kente gelen ziyaretçiler de ciddi anlamda rahatsızlık duymaktadır. Birinci Derece Arkeolojik Sit Alanı olan koca bir antik kentte bu şekilde bir projeye onay vermek akıl alır gibi bir durum değildir.”

Dara’nın tarihçesi

Bölgede Hasankeyf’ten sonra ilgi gören ikinci antik kent olan ve Mezopotamya’da ilk barajın kurulduğu yer olarak bilinen Dara, kayalara oyulmuş evleri ile görenleri büyülüyor.

Çoğu insanın bilmediği antik kent Dara, Mardin’in güneydoğusunda, Mardin-Nusaybin karayolu üzerinde bulunuyor. Kuruluş tarihi net olarak kesinlik kazanmasa da arkeolojik kaynaklar bu antik kentin Pers Kralı Darius tarafından M.Ö. 530-57 yıllarında kurulduğunu gösteriyor.

Dara’daki yapılarda su kanalları, sarnıçlar, zindan, yerleşim alanı olarak taşlara oyulmuş evler ve mezarlar dikkat çekiyor. Kayalara oyulmuş evler, mezarlıklardan 3-4 kilometre uzaklıktaki su kanaları ve mahpuslar için yapılmış zindan, kentin geçmişte ne kadar geniş bir alanı kapsadığını gösteriyor.

Bu tarihi kenti ortaya çıkaran kazılar 1986’da başlasa da kentin tümü henüz açığa çıkmamış. Kazılarda Pers ve Babil krallıklarına ait çok sayıda tarihi mezar gün yüzüne çıkartıldı. Eldeki verilere göre Dara, 8-10 kilometrelik alanı kapsıyor. Güney ve kuzeye açılan iki kapısı bulunan Dara’nın kalesi ise kentin kuzeyinde ve 50 metre yüksekliğindeki tepenin üstüne kurulmuş. Kent içerisinde zindan, depolar, kilise, saray, çarşı, tophane ve su bendi bulunuyor.

İnançlar kayalara yazılmış

Dara’nın girişinde kayalıklara oyulmuş mağara evleri bulunuyor. Evlerin kapılarındaki kimi semboller de tarihe direnerek günümüze ulaşmış. Evlerin kapılarında Hıristiyanlığın sembolü haç ve Meryem ana figürü dikkat çekiyor. Geniş bir alanda sıra sıra oyulmuş evlerin görüntüsü insanı büyülüyor. Kentin ortasında gösterişli kral mezarının yanı sıra evlerin kapılarında bulunan mezarların gösterişsiz olması kentte yaşayan insanlar arasındaki hiyerarşinin göstergesi adeta.

Kentin büyüleyen diğer bir yapısı ise kuzeyinden, güneye doğru inen kayalar oyularak yapılan su bendi. Günümüze kadar da bentten su akıyor. Kentin en ilginç yapılarından biri olan 40 metre derinlikteki zindanın inşası ise insanı dehşete düşürüyor. Kentte bulunan kalıntı ve su sarnıçlarına bakıldığında kentin 100 binin üzerinde bir nüfusa sahip olduğu tahmin ediliyor.

Savunma kenti olarak inşa edilmiş

Büyük İskender ve Dara’nın savaşına sahne olan kentin, bazı kaynaklarda bir savunma kenti olarak inşa edildiği de ifade ediliyor. Dara, tarih boyunca Nusaybin’den sonra ikinci önemli sınır kent olarak kabul ediliyor. Tarihi kaynaklara göre İpek Yolu, kentin içinden geçiyordu. Kentin kimi parçaları şuanda var olan köyün kurulmasında kullanılmış. Kazı çalışmalarına ışık tutacak, şemsiye motifli mozaik ile hayvan figürleri bulunmuştu.