ÖZEL HABER/Güneş OCAĞA-Mehmet Rumet SOYLU
Gazetemiz Güneydoğu Ekspres’e konuşan Diyarbakır İl Tarım ve Orman Müdürü Adil Alan, kente dair büyük hayalleri olduğunu belirterek, 2026 yılında hayata geçirecekleri yeni projeyle Diyarbakır’da hayvan sayısını ciddi oranda artırmayı hedeflediklerini söyledi.
DİYARBAKIR, GÜÇLÜ BİR HAYVANCILIK MERKEZİ
Diyarbakır'ın tarımın yanı sıra bir hayvancılık kenti de olduğunu vurgulayan Alan, "Diyarbakır denince genellikle tarım akla gelir. Oysa bu şehir, sadece bir tarım kenti değil; aynı zamanda güçlü bir hayvancılık merkezidir. Rakamlar da bunu açıkça ortaya koyuyor. Diyarbakır 16 bin 700 baş manda ile Türkiye’de manda yetiştiriciliğinde ikinci sırada, 611 bin büyükbaş hayvan ile beşinci sırada, 2 bin 397 küçükbaş hayvan ile dördüncü sıradadır. Bu veriler, Diyarbakır’ın hayvancılıkta sahip olduğu büyük potansiyeli göstermektedir. Artık bu alanda daha planlı, kapsamlı ve sürdürülebilir adımlar atmamız gerekiyor" dedi.
DİYARBAKIR, TÜRKİYE'DE ÖNCÜ ŞEHİR OLACAK
Türkiye'nin ithalata bağımlı olmaması için Diyarbakır'ın hayvancılık alanında başarılı bir noktaya gelip öncü şehir olabileceğini vurgulayan Alan, şöyle devam etti:
"Ülkemiz 2010 yılında et ithalatına başladı. Bunun temel sebebi, 2008’de yaşanan kuraklıktı. O dönemde devlet desteği yalnızca bitkisel üretimle sınırlı kaldı. Hayvancılık sektörüne gereken önem verilmedi. Bu durum, damızlık (anaç) hayvanların kesime gitmesine ve üretimin düşmesine neden oldu. Sonuçta, et ihtiyacımızı karşılamak için ithalata bağımlı hale geldik. Bugün Türkiye’de yaklaşık 40 milyon anaç koyun bulunuyor. Bu büyük potansiyeli değerlendirmek için kapsamlı bir proje hazırladık. Projemizi GAP İdaresi’ne sunduk ve yüzde 90 oranında kabul gördü. 2026 yılında bu projeyi hayata geçirmeyi planlıyoruz. Amacımız; sürdürülebilir bir hayvancılık modeli kurmak, ithalatı azaltmak ve kırsal kalkınmayı desteklemek. Diyarbakır, bu dönüşümde öncü bir şehir olacak."
KÜÇÜKBAŞ HAYVANCILIĞINDA VERİM ARTACAK
Projenin küçükbaş hayvancılıkta verimliliği artırmak için yeni bir model olduğuna dikkat çeken Alan, "Bugün koyunlarımız yılda sadece bir kez doğuruyor. Oysa koyunun gebelik süresi 5 ay. Geriye kalan 7 ay ise çoğunlukla boş geçiyor. Biz bu verimsiz süreci tersine çevirmek için önemli bir proje geliştirdik. Yeni sistemimizle koyunlar yılda üç kez doğum yapabilecek. Modelin işleyişi şu şekilde; 5 ay gebelik süreci, 3 ay dinlenme süresi, ardından yeniden çiftleşme ve gebelik. Bu proje ile yılda bir yerine üç kuzu elde etmek mümkün olacak" diye konuştu.
PROJE 25 BİN HAYVAN ÜZERİNDE DENENECEK
Bu projesini daha önce Mardin'de hayata geçirdiğini ve başarılı bir sonuç elde ettiğini aktaran Alan, "İlk uygulamamızı Mardin’de 5 bin koyun üzerinde, Dicle Üniversitesi ile ortaklaşa gerçekleştirdik. Deneme başarılı oldu. Şimdi bu projeyi Diyarbakır’a taşıyoruz. Projeyi 2026 yılında, Diyarbakır’da 25 bin koyun üzerinde uygulamayı planlıyoruz. Bu çalışmayı Dicle Üniversitesi, Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği, İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ile ortaklaşa gerçekleştireceğiz. Gerekirse Güneydoğu Anadolu Tarımsal Araştırma Enstitüsü'nü de projeye dahil edeceğiz. Bu proje sayesinde, hangi dönemde kuzuya ihtiyaç varsa, üretim o döneme göre planlanabilecek. Yani talep odaklı ve zamanlaması doğru bir üretim modeli hayata geçecek" diye konuştu.
“DİYARBAKIR’DA BÜYÜK POTANSİYEL VAR”
Bu projeyle iki yılda ekstradan 2 milyon koyun elde edileceğini belirten Alan, "Şu anda Diyarbakır’da yaklaşık 2,4 milyon küçükbaş hayvan bulunuyor. Bunun yaklaşık 1,5 milyonu doğurgan dişi koyun. Örneğin, biz projeyi 1 milyon koyun üzerinden de değerlendirdiğimizde, yalnızca iki yıl içinde ekstra 1 milyon kuzu elde etmiş olacağız. Bu da yılda 500 bin ek kuzu anlamına gelir. 500 bin kuzu, hem et arzında önemli bir artış sağlar hem de üreticiyi ekonomik olarak güçlendirir" dedi.
TÜRKİYE GENELİNDE UYARLANABİLİR BİR MODEL
Türkiye geneline uyarlanabilir bir model olabileceğini dile getiren Alan, "Bu sistemi Türkiye genelinde düşündüğümüzde; ülkemizde 40 milyon koyun var. Bu yöntemle yılda 20 milyon ek kuzu elde edilebilir. Bu da Türkiye’nin et ithalatına olan bağımlılığını ortadan kaldırır. Et fiyatları dengelenir, döviz yurt içinde kalır. Hatta Ortadoğu ülkelerine ihracat yeniden mümkün hale gelir" dedi.
YAYLALAR TEKRARDAN AÇILACAK
Yeni barış sürecin oluşturacağı huzur ortamıyla birlikte yaylaların tekrardan hayvancılığa açılacağını belirten Alan, "Ülkemizin girdiği yeni süreçle birlikte artık güvenlik endişesi taşımadan üretim yapabileceğimiz bir döneme giriyoruz. Artık yaylalarımız ve meralarımız açılıyor; hayvanlarımız yeniden doğal alanlarına kavuşacak. Bu durum, özellikle küçükbaş hayvancılık açısından büyük bir avantajdır. Mera kullanımı, yürüttüğümüz projenin başarısına yüzde 50 oranında katkı sağlayacaktır. Çünkü meralar, hayvancılıkta hem verimlilik hem de düşük maliyet açısından kilit rol oynar" dedi.