Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM), “Toplumsal barışın inşasında hukukun rolü” adlı panel düzenledi. Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Salonu’nda (DTSO) yapılan panele Prof. Dr. Sevtap Yokuş, “Türkiye’de barışa dönük anayasal arayışlar” başlıklı oturumla sürdü.

Çözüm süreçlerinin ezberlerini bozan bir dönemle karşı karşıya olduklarını söyleyen Sevtap Yokuş, “Numan Bey’le konuştuğumda da onu hissettim. Herkese dayatılan bir şey oldu. Hükümet ötesi, partiler ötesi, örgütler ötesi bambaşka bir yerden geliyor. Peki, demokrasiye evrilebilir mi? yoksa şimdilerde literatürde yeni bir ifade var. Otoriter çözüm yolu mu aranıyor. Demokratikleşme ile insan hakları, yeni anayasa demokratik bir anayasa ile taçlandırma olmadan böyle mi olacak yoksa Türkiye’nin geçmiş dönem çözüm birikimi, demokratik anayasa talepleriyle ilgili gerçekten bir demokratikleşmeye, kalıcı bir barışa ilerler mi ya da yeni bir anayasa ile taçlandırılabilir mi. Baştan söyleyeyim son sözümü; bu bize bağlı. Her birimize bağlı. Ne kadar talep edeceğimize bağlı. En çok ama en çok muhalefete iş düşüyor. Bir süreç yaşanır ama bunu demokrasi ve demokratik bir anayasa ile taçlandıralım talebi. Bu hemen mi olacak. Hayır. Çünkü çok kritik bir dönemden geçiliyor. Kurumsal kutuplaşmanın çok zor olduğu dönemden geçiliyor. Geçiş dönemi adaletiyle bu mümkün. Ama eninde sonunda eğer kalıcı, gerçek bir barış isteniyorsa demokratik anayasa ihtiyacı doğacaktır” dedi.

‘EZBERLERİ BOZUP SÜRECİ DOĞRU ANLAMALIYIZ’

Kürt sorunun çözümü ve barışın kalıcı hale gelmesine ilişkin temel 3 meselenin her daim dile getirilmesinin önemli olduğunun altını çizen Sevtap Yokuş, “Anayasal yurttaşlık, anadil-kültürel haklar ve yerel demokrasi. Avrupa Yerel özerklik Şartı’na taraftır Türkiye. Bütün yapması gereken o sözleşmeyi aynen uygulamak. Bu mümkündür. Dil haklarını tanımamak artık ayıptır. Anayasal yurttaşlık. Barış içinde yaşayacaksak bunun tanımı neden esirgensin. Bunlar hiç zor değil. Bunlara ilişkin uzunca bir süre o kadar çok çalışma yapıldı ki. Bütün kurumlar, STÖ’ler bu konuda çalıştı. Her birinin çok değerli çalışması var, hepsi hazır, böyle bir birikimde var. Bütün yapmamız gereken o ezberleri bozup süreci çok doğru anlayıp. Yapabileceklerimizi hem STÖ olarak hem bireysel olarak buraya katmak. Her bir çaba çok değerli. Bizlerin katkısıyla çok umutluyum bu sefer. Neden çok umutluyum çünkü bu biraz belki kötü olacak ama barışta bize bırakılmadı. Bizim ötemizde bir şey var. Bizim yapmamız gereken oraya katkı sunmaktır” ifadelerini kullandı.

‘UZLAŞIYA DAYALI ANAYASI OLMALI’

“Türkiye’de barışa dönük anayasal arayışlar” başlığına dair değerlendirme yapan Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem ise, bu sürecin diğer örneklere benzemeyen süreç olduğunu söyledi. Bu sürecin biricikliğine uygun metadoloji bulunması gerektiğini söyleyen Erdem, “Yöntem aşamalı anayasa yapım yöntemidir. Türkiye toplumu Osmanlı’dan bugüne bir özgün anayasa yapamamıştır. Her şey yukarıdan aşağıya yapılmış. Geniş tabanlı bir anayasamız olmamıştı” diye belirtti.

Erdem, bugüne kadar 19 kez anayasanın değiştiğini söyledi. Bu süreç içinde iki kez yeni anayasa girişimi olduğunu belirten Erdem, 2007 ve 2013 yılında yapılan anayasal değişiklik girişimlerine değindi. Bu klasik yöntemlerle geniş tabanlı, uzlaşıya dayalı yeni anayasa yapamadıklarını belirten Erdem, bölünmüş toplumlar için önerilen “Aşamalı anayasa yapım yöntemine” değindi. Çatışma kadar uzlaşmanın da olması gerektiğini belirten Erdem, “Yepyeni bir anayasa mümkün mü değil mi bilmiyoruz. Devlet Bahçeli yasal reformlardan söz etti. PKK’nin açıklamasının hemen ardından Mehmet Uçum’un açıklaması da öyleydi. Sonuç istiyorsak sabırlı olmamız lazım. Müzakere tarafların geri adım atmasıyla nihayete eren bir şeydir. Biz haklarımızın maksimum güvenceye alınmasını istiyoruz” dedi.

Ardından Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Serra Bucak ve CHP Diyarbakır m-Milletvekili Sezgin Tanrıkulu sürece dair konuştu.

Panel soru-cevap ile son buldu.

Kaynak: MA