NERMİN ZENGİN

İçinde çok fazla odalar bulunduğu için bir zamanlar otel olarak kullanıldığı dahi söylenir bu burcun. Daha önceleri iç kaledeki burcun üzerinde patlatılan ramazan topunun son zamanlarda bu burcun üzerinden patlatıldığını eski Diyarbakırlılar bilirler.

Zaman zaman evsizlere yuva olan bu burcun efsanesi, çok çeşitli şekilde anlatılsa bile en meşhuru şöyledir:

“Diyarbakır'ın bir zamanlar Bizans yönetimi altında kaldığını tarih kitapları yazar.. İşte Bizanslılar bu kente girmeden önce bu şehrin büyüleyici güzelliğini seyyahlardan, tacirlerden dinler ve hayran kalırlar. Ah ne etsek şu şehri Amidi Bizans topraklarına atsak diye hayaller kurarlarmış.

O dönem Bizans imparatoru Constantin Dukas, Urfa kalesi Tekfuru'na bir haber gönderir. Tekfur Tavadanos'tur. Kendisinden Diyarbakır kalesini alınmasını ister. Tavados bu çetin işi başaramayacağını bilir ama, emir büyük yerden gelmiştir.

O zamanın şartlarına göre oldukça büyük ve güçlü bir ordu hazırlar, günler sonra Diyarbakır kalesinin önüne gelir. O zamanlar surların dipleri bir atın atlayıp geçemeyeceği kadar derin ve büyük çukurlarla çevriliymiş. Sadece kapıların arkasında açılır kapanır birer köprü bulunur, bunlarda bazen açılır, kapanır, bazen de hiç açılmazmış. Açılmazmış çünkü Tavadanos gibileri şehri ele geçirmek isteyenler şehre girsin istenmezmiş.

Ordusuyla Diyarbakır surlarını kuşatan Tavadanos ordusunun kalabalığına ve gücüne güvenir. Tutar bir elçi gönderir kaleye ve derki: ‘Kan dökülsün istemiyorum gelin güzellikle şehri teslim edin, bakın ordumu siz surların üzerinden görebiliyorsunuz.’

Şimdi masa başlarında yapılan bu tür teklifler o zamanlar böylesi elçiler tarafından yapılırmış. Bu teklif o zamanlar Diyarbakır'da yaşayanlara iletilmiş.

Yönetimde yetkili ve etkili olan yedi kardeş vardır ki, efsaneye göre bunların isimleri şöyledir: Tolga Bey, Baybars, Koç Ali, Ayhan, Gün Böre, Sarı Saltuk ve Ertunga. Bunlar hemen kendi aralarında bir toplantı yaparlar ve bazı kararlar alırlar. Bu kararların içinde gizledikleri bir planları vardır ki, bunu açığa vurmazlar. Açığa sadece şunu çıkarırlar ve kendilerine teklif getiren Tekfur'un elçisine bildiriler: ‘Anladık ki kaleyi artık koruyamayacağız ve size teslim edeceğiz. Neyleyelim ki kader böyleymiş. Yalnız bir şartımız var. Bizler şimdiye kadar henüz kimsenin ayağına gitmedik. Bunu Tekfurunuz'da bilir, Konstantin Dukas'ta. Tekfurunuz zahmet olacak ama, kalenin anahtarını bizden teslim almak üzere bizzat kendisi buyursun gelsin ki ona teslim edelim.’

Tavadonus'un sevincine değecek yoktur. Öyle ya, kan dökülmeyecek, kaleden mukavemet yapılmayacak.

Hemen yanına seçkin silahşorlarını ve kumandanlarını alır ve kaleye yönelir. Eh nede olsa bir merasim yapılarak, anahtar teslimi deyip de geçmeyin. Bu çok büyük bir olaydır. Tavadov'un zafer hanesine yazılacağı için buna silahşorları ve kumandanları da şahit olmalıdırlar.

Onlar böyle alayla kaleye doğru gelirlerken yedi kardeş burcundaki yedi kardeş ise hazırlıkların yapmışlar ve hepsi de beyazlara bürünmüşler. Kefeni andıran bu beyazlara bürünmeye kalenin içine bulunanlar bir anlam verememiş ama vardır bir hikmeti demişlerdir. Kahramanlar ölüme gülerek giderler tıpkı bu yedi kardeş gibi...

Tekfur kaleye girmiş ve hemen anahtarı istemiş. Sabırsız hali ayan beyan belli oluyormuş ki Tolga bey şöyle demiş: ‘Tekfurunuz merak buyurmasınlar, söz verdik kalenin anahtarını ikindi ezanı okunurken teslim borcumuzdur, eh biz müslümanız ve merasimimiz de böyle anlarda yapılır. Hem ezan vakti de girmiştir, müezzinin eli kulağındadır. Okudu okuyacak’ demiş ama.. Tekfur, hakimane bir tavırla yanındakine: ‘Söyle fazla uzatmasınlar anahtarı hemen teslim etsinler ki biz de ne yapacağımızı bilelim!’

Derken ikindi ezanının sesi Ulu Camiden yükselmiş. Kardeşlerin en küçüğü olan Ertunga hızla kalenin üzerinden aşağıya inip ve mahzende önce planlanan şeyi yapmış. Ne mi? Kalenin bazı yerlerine yerleştirdikleri dinamitleri topu ateşlemiş.

Korkunç bir patlama sesi afakı sarmış. Tekfur ve beraberindekiler hemen orada can vermişler. Tabii yedi kardeşte hakkın rahmetine kavuşmuşlar ama, kaleyi korumakla görevli askerler şaşkınlıktan yararlanarak Tekfurun ordusunu perişan etmişler ve yedi kardeş efsanesi böylesi zaferle yazılmış...

Editör: Fuat BULUT