Ahmet SÜMBÜL

DİYARBAKIR - Eskiden pek çok kültürde 21 Mart yılbaşı günü sayılırdı. Örneğin Babillilerin Akitu Bayramı, Hititlerin Purulliyas Festivali bir çeşit “Newroz” töreni idi. Daha yakın yüzyıllarda özellikle tarım topluluklarının “yeni yıl” başlangıcıdır. Bugün İran’da, Afganistan’da, Azerbaycan’da ve pek çok Orta Asya (Türkî) devletinde yeni yıl 21 Martta başlar. Zerdüştlerde, Alevilerde, Bahaîlerde Newroz kutsal gündür.

Kürt ve Fars mitolojisinde ise Newroz zalim Dehaq ve ona başkaldıran demirci Kawa ile anılır. Dehaq ve demirci Kawa'ya ilişkin birden fazla efsane vardır. Efsanelerin tamamında da Ninova'da zalim Dehaq ile ona başkaldıran demirci Kawa'nın savaşı ve özgürlüğün yaşandığı gün anlatılır.

Firdevsi ve Şehname

Newroz’dan bahseden en önemli metinlerden biri İranlı Şair Firdevsi’nin Şehname’sidir. 60 bin beyitten oluşan eser, ilk insandan III. Yezdigirt dönemine kadar ki İran tarihini söylence kalıbında aktarır.

Şahname'de Newroz efsanesi şöyle anlatılır: Cemşîd yedi yüz yıl hüküm sürmüş bir hükümdardır. Cemşid’in tahta çıktığı ve kılıcının bir güneş gibi parladığı gün Newroz diye anılır.

Halkına çok büyük hizmetler yapan Cemşid kendini tanrıyla karşılaştırmaya başlayınca her şey tersine döner. Tanrı Cemşid’in başına bela olarak Dehaq’ı gönderir. Dehaq çok zalim biridir. Omuzundan yılanlar sarkan, yılanlara tapan ve onlara küçük çocukları kurban vermeyi zorlayan kanlı bir kişiliktir.

Adeta iblisin vücuda gelmiş halidir. Aradan yıllar geçer. Halk Dehaq’ın zalimliklerinden bezmiştir. Sonunda Kawa adlı demirci Dehaq’ı alt eder ve Tahran yakınlarındaki Demavend Dağı’na hapseder. Başa Cemşîd’in oğlu Ferîdun geçer. Feridun’un tahta geçmesi olayı Mihrican Bayramı ile kutlanır. 

Şeref Han ve Şerefname

Kürt kültüründe Newroz’un ilk izi ise, Şeref Han'ın yazdığı Şerefname'de bulunur. Bitlisli Şeref Han, merkezi devletin Kürt topluluklarını yerleşik hayata geçmeye zorladığı yıl olan 1597’de kaleme aldığı Şerefname adlı eserinde Kürtlerden, Kürtlerin ülkesinden ve Dehaq’tan söz edilir.

Şeref Han şunları söyler: “Kürtlerin aslı ve çok olan toplulukları konusunda çeşitli sözler ve rivayetler vardır. Bu rivayetlerden biri, bazılarının öne sürdükleri gibi şudur: Kürtler, beyinlerinin alınıp Dehaq’ın iki omuzu üzerinde meydana gelen kansere benzer bir çıbana sürülmesi için öldürülmekten, boğazlanmaktan, başları kesilmekten kaçarak dağlara ve engin yerlere dağılan insanların soyundan gelmişlerdir.”

Ehmedê Xanê ve Mem û Zîn

Yazılı Kürt edebiyatının kurucusu sayılan Ehmedê Xanê’nin 1690 yılında kaleme aldığı ve 1450 yıllarında Cizre hükümdarlarından Emir Zeynuddin zamanında geçen olayları anlatan Mem û Zîn adlı eserinde ise şu dizeleri okuruz:

“Feleğin dönüşü mavi talihten/ gösterince Newroz’u yeniden/ o kutlu geleneğe göre/ tüm kentliler varıncaya dek askerlere/ terk etti kenti, kaleleri, evleri/ andırarak avcıları ve talancıları/ saf saf tepelere ve ovalara yürüdüler/ .../ Yılbaşına katılan bakireler, delikanlılar/ yüz yaşına varmış erkek ve kocakarılar/ geleneksel yol ve yordamla yılbaşını/ kutladılar, göklere dek yükselterek/ seslerini...”

Devrimci Kawa Efsanesi

Newroz'un tarihsel kökenine inildiğinde günümüzden yaklaşık 4 bin yıl gerilere dayanan bir geçmişinin olduğu görülmektedir. Bu dönemde Gutilerin tapınaklarda Zagmuk adında bir bayram yaptıkları bilinmektedir. Zagmuk da ‘Yeni gün’ anlamındadır.

Zagmuk bayramı törenlerinde ateşler yakılır ve kral halkın arasına girer. Daha sonraki yüzyıllarda Zagmuk geleneğinin Zerdüştlükte de ortaya çıktığı görülür ve bu tören gelenekleri Gutiler’den sonra Hurriler, Kassitler, Mitaniler, Urartular ve Medler zamanında da korunur.

Bugün Newroz efsanesi olarak bilinen ve baharın gelişini, direnişi ve özgürlüğü simgeleyen Demirci Kawa ile ilgili dilden dile dolaşan efsanelerden bazıları şunlar:

1. Efsane

Uzun yıllar önce, daha yeryüzünde kimsenin olmadığı dönemlerde Zervan isimli tanrının iki oğlu olmuştur. Birinin adı Hürmüzdür ve bereket ve ışık saçan anlamına gelmektedir. Diğerininki ise Ehriman’dır, kötülük ve kıtlık saçan anlamındadır. Fırat ve Dicle’nin yaşam bulduğu, Ahura Mazda’nın kutsadığı topraklarda Hürmüz hep iyinin ve uygarlığın temsilcisi, Ehriman da onun karşıtı olmuştur.

Hürmüz, dünyada kendisini temsil etmesi için Zerdüşt’ü gönderir ve yüreğini sevgi ile doldurur. Zerdüşt ise buna karşılık oğullarını ve kızlarını Hürmüz’e hediye eder. Ehriman bu durumu kıskanır ve yüzyıllar boyunca sürecek olan iyilerle savaşına başlar. Tüm iyilere, Zerdüşt’ün soyuna ve iyiliklere Medya coğrafyasındaki yaşamı çekilmez bir duruma getirir. Ehriman bazen gökten ateşler yağdırır bazen fırtınalar koparır ve iyiliğe ve iyilere hep zulüm eder. En sonunda da içindeki nefreti ve kötülük zehrini zalim Kral Dehaq’ın beynine akıtır ve onu bir bela olarak Asur ve Med halkının üzerine salar.

Dehaq’ın bildiği tek şey kötülük etmektir. Dehaq halkının kanını emerken beynindeki zehir bir ura dönüşür ve onu ölümcül bir hastalığın pençesine düşürür. Dehaq acılar içinde kıvranarak yataklara düşer ve hastalığına bir türlü çare bulanamaz. Dönemin doktorları acılarının dinmesi ve yarasının kapanması ve hastalığının iyileşmesi için yaraya genç ve çocukların beyinlerinin sürülmesini önerirler. Böylece Kürtlerin yaşadığı coğrafyada aylarca hatta yıllarca süren bir katliam başlar; her gün zorla anne ve babalarından alınan iki gencin kafası kesilip beyinleri merhem olarak Dehaq’ın yarasına sürülür. Bu katliam sürerken, sıra Med halkının çocuklarına gelir. Gençler öldükçe Fırat’ın, Dicle’nin, Mezopotamya halklarının hali perişan ve içler acısıdır. Halk çaresiz ve güçsüz düşmüştür.

Sıra Kawa'nın en küçük oğluna gelir!

Gençler katledilirken sıra bir gün daha önce bu şekilde 17 oğlunu kaybetmiş olan Kawa adındaki demircinin en küçük oğluna gelmiştir

Kawa, 20 Mart'ı 21 Mart'a bağlayan gece sabaha kadar demir ocağının başında sabahlar ve oğlunu zalim Dehaq’ın katlinden kurtarmak için çareler düşünürken imdadına göğün yedinci katındaki iyiliğin temsilcisi Hürmüz yetişir. Ninowa'lı Kawa'nın yüreğini sevgi ve umutla doldurur ve bileğine güç, aklına ışık verir. Ona Zalim Dehaq'tan kurtuluşun yolunu öğretir.

21 Mart sabahı, gün doğduğunda, Kawa oğlunu kendi eliyle Dehaq’a teslim etmek ister ve zulmün ve kötülüğün kalesi olan Dehaq'ın sarayına girer. Oğlunu zalim Dehaq’ın huzuruna çıkarırken yanında getirdiği çekicini Dehaq’ın kafasına vurur. Dehaq’ın ölü bedeni Demirci Kawa’nın önüne düştüğü anda kötülüğün alevi Ninowa’da söner. Kısa sürede bütün Ninowa ve bölge halkı isyan eder ve ateşler yakarak saraya yürürler. Zulme karşı isyanı başlatan Kawa, demir ocağında çalışırken giydiği yeşil, sarı, kırmızı önlüğünü isyanın bayrağı, ocağındaki ateşi ise özgürlük meşalesi yapar.

Ninowa  cayırcayır yanarken meşaleler elden ele dolaşır, dağ başlarında ateşler yakılır ve kurtuluş coşkusu günlerce devam eder. Zalim Dehaq’tan kurtulan halklar 21 Mart’ı özgürlüğün, kurtuluşun ve halkların bayramı olarak kutlar. Demirci Kawa; başkaldırı kahramanı, Newroz ise  direniş ve başkaldırı günü olarak tarihe geçer.

2. Efsane

(Bazı kaynaklara göre) Diğer bir Kawa efsanesine göre, günümüzden 2500-2600 yıl öncesinde çok ama çok zalim Dehaq adlı Asur’lu bir kralın altında yaşayan Kawa adında bir demirci vardı.

Bu kral tam bir canavardı ve efsaneye göre her iki omzunda da birer yılan bulunuyordu. Her gün bu iki yılanı beslemek için Kürtlerden iki kişiyi sarayına kurban olarak getirtip aşçılarına bu iki çocuğu öldürtüp beyinlerini yılanlarına yemek olarak verdiriyordu. Aynı zamanda bu canavar kral ilkbaharın gelmesini engelliyordu. En sonunda bu zulümden bıkan ve bir şeyler yapmak isteyen  Armayel ve Garmayel adlı iki kişi kralın sarayına mutfağa aşçı olarak girmeyi başarırlar ve Kralın yılanlarını beslemek için beyinleri alınarak öldürülen çocuklardan sadece birini öldürüp diğerinin gizlice saraydan kaçmasına yardımcı olurlar. Böylece ellerindeki bir insan beyni ile kestikleri bir koyunun beynini karıştırarak yılanlara vererek her gün bir çocuğun kurtulmasını sağlamış olurlar.

İşte bu kaçan kişilerin Kürtlerin ataları olduğuna inanılır ve bu kaçan çocuklar Kawa adlı demirci tarafından gizlice eğitilerek bir ordu haline getirilirler. Böylece Kawa'nın liderliğindeki bu ordu bir 20 Mart günü zalim kralın sarayına yürüyüşe geçer ve Kawa kralı çekiç darbeleri ile öldürmeyi başarır. Kawa etraftaki tüm tepelerde ateşler yakar ve yanındakilerle birlikte bu zaferi kutlarlar. Böylece Kürt halkı zalim kraldan kurtulmuş olur ve ertesi gün ilkbahar gelmiş olur.

3. Efsane

Bir başka efsaneye göre Asur kralı Dehaq Mezopotamya ve Ortadoğu’nun tek hâkimidir. Medler, Persler, Urartular, Huiler, Babiller, Elamlılar, Dehaq’ın hükümranlığı altında yaşamaktadırlar.

Zalimliği ile ünlenen Asur kralının omzunda iki yılan çıkar. Bu yılanların Dehaq’a zarar vermemesi için şeytan her gün iki Med gencinin beyninin yılanlara verilmesini önerir. Bunun üzerine her gün iki Med gencinin beyni yılanlara verilmeye başlanır. Ancak hızla gençler azalmakta ve de halk bu duruma tepki göstermeye başlamaktadır. Gençlerin hızla yok olmasını engellemek için halk, Dehaq’a ikinci beyin olarak kestikleri hayvanların beynini vererek zulmü biraz yumuşatmaya çalışırlar. Dehaq’tan kurtardıkları ikinci gençleri dağlara gönderip orada saklamaya başlarlar. Dağlarda toplanan bu gençler daha sonra bugünkü Kürtlerin atalarını oluştururlar…

Dehaq’ın omzundaki yılanlarının beyin yeme sırası demircilik yapan Kawa’nın oğluna gelir. Demirci Kawa yiğit, cesur ve iyi yürekli biridir. Oğlunun ve halkının böyle katledilmesini kabullenmez. Çevresindeki insanlarla konuşur ve onlara Dehaq'ın zulmünden kurtulmanın tek yolunun onu öldürmek olduğunu anlatır.

M.Ö. 612 yılında demirci Kawa örgütlediği Med halkıyla birlikte Dehaq'ın sarayını basarak balyozla Dehaq’ın kafasını parçalayarak öldürür. Dağda yaşayanlara haber vermek için de sarayın avlusunda büyük bir ateş yakarlar. Bu ateşi gören dağdaki gençler evlerine geri dönerler. Ve her yıl, 21 Mart’ta büyük ateşler yakarak, özgürlüklerine kavuşmalarını kutlarlar. Demirci Kawa’nın zalim Dehaq’ın sarayını başına geçirdiği gün olan 21 Mart tarihini o günden sonra başta  Medler olmak üzere tüm Ortadoğu halkları bayram olarak kutlamaya başlarlar. Demirci Kawa ve Dehaq efsanesi, yüzyıllardan bu yana dilden dile anlatılır.

Asur Kralı zalim Dehaq ve onun sarayını yerle bir eden demirci Kawa ile ilgili aktarımlar tamamen birer efsanedir. Efsanelerde bir şekilde kulaktan kulağa, nesilden nesle aktarılır ve içinde gerçeklik payı da vardır.

Efsanede anlatıldığı gibi 21 Mart’ı başta Kürtler ve İranlılar olmak üzere birçok Ortadoğu halkı iki bin yıldır bayram olarak kutlamaktadır.

Newroz ve Nevruz tartışması

1985’te milliyetçi tarihçi Abdülkadir Çay Nevruz/ Ergenekon Bayramı adlı kitabında Nevruz’un aslında bir Orta Asya geleneği olduğunu, ancak bayram olarak kutlanmasına Cumhuriyet’le birlikte başlandığını, hatta Mustafa Kemal’in 1925’te Ankara’da bir Nevruz kutlamasına katıldığını belirtmişti.

1990'lı yıllardan itibaren Newroz'un kitlelerce alanlarda kutlanması ardından devlet, Abdülkadir Çay'ın kitaptaki tezleri uyarınca. 1991’de bir genelge yayımladı. Buna göre bütün illerde “Nevruz, Türk Ergenekon Festivali” kutlanacaktı. Ardından “resmî Nevruz ateşleri” yakıldı. Sivil, asker bürokratlar, ateş üstünden atlamaya başladılar.

Ardından “Nevruz” söylencesi Türk-İslam sentezine uyarlandı. 1995’ten itibaren Diyanet İşleri Başkanlığı camilerde Nevruz Hutbesi okuttu. Hükümetler “Nevruz Masalları”, “Nevruz Yarışı”, “Nevruz Sergisi” gibi etkinliklerle resmi 'Nevruz' kutlamaları düzenledi.

Doğu ve Güneydoğu'da kutlanan resmi 'Nevruz'lara pek rağbet olmazken, alanlarda kutlanan 'Newroz'lara ise yüzbinler katıldı. Geçmişte kutlamalarda acıların da yaşandığı Newroz sadece Kürtler tarafından değil, birçok halk tarafından da kutlanan ve özgürlüğün, kurtuluşun, kıştan çıkan toprağın yeniden yaşam bulduğu baharı müjdelediği bir sembol aynı zamanda.

Kürtlerde dirilişi, Ortadoğu halklarında yeni günü simgeler. Newroz, yüzyıllardır, değişik adlar altında ve değişik ritüellerle Kürtler, bazı Kafkas ülkeleri ve Türkmenistan, Azerbaycan gibi cumhuriyetlerde de kutlanıyor. 

Editör: TE Bilişim