Çok tarihi bir seçimi daha geride bıraktık. 31 Mart'a yapılan seçimleri Ekrem İmamoğlu kazandı; ancak Cumhur İttifakı seçimde hile ve hırsızlıkların olduğunu iddia ederek seçimin tekrarlanması için çok yoğun baskı yaptı. Bu baskılara dayanamayan YSK, çok ilginç ve kimsenin ikna olmadığı sebeplerle seçimi tekrarlatma kararı aldı. Bu kararın ardından Diyarbakır başta olmak üzere nereye gittiysek kimlerle konuştuysak herkes rahatsız olduğunu söyledi. Seçime son bir hafta kala ben de İstanbul'da çalıştım, haberler yaptım ve halkın nabzını tutmaya çalıştım.

İstanbul'un birçok ilçesine giderek özelikle HDP'li Kürt seçmenlerle konuştum. Öcalan'ın seçime birkaç gün kala gelen mesajı kamuoyunun en önemli gündem maddesi olmuştu. Birçok taraf Öcalan'ın "3. yol" mesajını "Kürtler seçimi boykot etsin" diye anladı. Kürtler öyle anlamış mıydı peki? Öyle anlamadıklarını ısrarla ve altını çize çize anlatmaya çalıştılar. Ben anladım ama özelikle CHP'li bazı kesimler anlamakta zorlandı.

İlk başlarda hepsi Kürtleri eleştirmeye başladı. Ben onlara da söyledim Kürtler bu seçimde çok ciddi bir mesaj verecekler diye. Hatta Büyük Ada'da konuştuğum bir HDP'li yönetici, seçime dair çok net bir mesaj vererek AK Parti’yi hiçbir şekilde desteklemeyeceklerini dile getirdi. Diğer konuştuklarım da bu minvalde açıklamalar yaptı. Hiçbir HDP'li yönetici de seçimi boykot edeceklerine yönelik imalı da olsa bir mesaj vermedi.

HDP'lilerin sandığa gitmeyecekleri yönündeki algı da tamamen fiyasko ile sonuçlandı. Gün içerisinde HDP İstanbul İl Binası’na gittim ne var ne yok diye. Çok sessizdi eşbaşkanlar gelmemişti ve sadece birkaç genel başkan yardımcısı vardı. Basındaki arkadaşlar da çekirdek çıtlayıp gelişmelere bakıyordu tabi ben de onlara katıldım. Hiç kimsenin en ufak bir şüphesi dahi yoktu.

Çekirdek çıtlayıp seçim sonuçlarını takip etmeye başladık. Bu defa diğer seçimlerden farklı olarak AA'nın dışında ANKA da CHP'den aldığı verileri anlık olarak geçiyordu. AA, saat 19,30'da verileri aktarmaya başlayacağını açıklamıştı ancak ANKA'nın verilerine göre İmamoğlu atı alıp Üsküdar'ı geçti bile. Daha AA verileri açıklamaya başlamadan Cumhur İttifakı adayı Binali Yıldırım çok moralsiz bir şekilde açıklama yaptı ve İmamoğlu'nu tebrik ederek yenilgiyi kabul ettiğini açıkladı. Seçim ilçeler de yenilenmiş olsaydı eğer AK Parti İstanbul'da bir kaç yer dışında ilçe de kazanamayacaktı.

Peki bu yenilginin en önemli sebepleri nelerdi?

Birçok sebebi var, ekonomik sebeplerden tutun da kültürel ve toplumsal sebeplere kadar. Ama Cumhur İttifakı’nın karşı tarafı sürekli terörize ederek her örgütle bağlantılı gibi göstermesi ve son düzlükte ise ilginç işlere girmesi seçmende net fikirler oluşturdu. Kürtlerin oylarının yaşamsal önemde olduğunu anlayan Cumhur İttifakı’nın bir anda Öcalan'ın mesajını Anadolu Ajansı'nda manşet vermesi, Osman Öcalan ile yapılan haberler, Barzani'nin Türkiye'ye getirilerek mesajlar verdirilmesi, "Aslında Kürtler de insandır" boyutuna kadar gelen korkunç göndermeler çok net görüldü. Bu mesajları gören Kürtler de yoğun bir şekilde sandığa gitti ve tercihini yaptı. Kim ne derse desin bu seçimin galibi Ekrem İmamoğlu'na kazandıran Kürtlerdir.

İmamoğlu ve CHP'nin de artık bu mesajları çok net algılaması lazım. Toplumun bir kesimi ne der diye hep gölge aralarına sıkıştırılarak söylenen cümleler artık en aydınlık ifadelerle dile getirilmelidir. Demirtaş'ın cezaevinden çıkartılması, diğer HDP'li siyasilerin cezaevinden çıkarılması artık CHP'nin de en önemli politikası haline gelmelidir. Kürtler bu seçimde Erdoğan'a balkon konuşması yaptırmadı ama bu Kürtlerin çantada keklik olduğu anlamına gelmez. Bundan sonra demokratik bir ittifak anlayışı gelişmezse tüm kazanımlar tekrar kaybedilebilir.

Kürtlerin bu seçimden itibaren girdiği 3. yol çok kararlı ve rakipleri için çok 'tehlikeli' bir yoldur. İstedikleri partiye kazandırıp istedikleri partiye kaybettirme yolu bundan sonraki seçimler için de oldukça önemli bir hale geldi. İmamoğlu ve CHP'nin bu seçimi kazanması diğer seçimleri de kazanacağı anlamına gelmez. Onun için her CHP'li söze başlarken önce Kürtlere ve HDP'lilere teşekkür ederek başlamalı. AK Parti'nin de yaşanan tabloya iyi bakıp ona göre özeleştirisel yeni bir siyaset anlayışı geliştirmeleri gerekiyor.

Balkon Konuşması

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti'nin tek başına ilk kez iktidar olduğu 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra geçen 17 yılda ilk kez bir seçim sonrası balkona çıkmadı. Her seçim sonrası balkon konuşmaları ile beklenen Erdoğan bu defa balkona çıkmadı ve sadece Twitterdan mesaj yayımlamakla yetindi.

İmamoğlu'nun büyük farkla kazandığı İstanbul seçimlerinin ardından Erdoğan, seçime ilişkin açıklamasını Twitter hesabından yaptı. Erdoğan, paylaştığı mesajında, "İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yenileme seçimi sonuçlarının İstanbul'umuz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Milli irade bugün bir kez daha tecelli etmiştir.

Gayrı resmi sonuçlara göre seçimi kazanan Ekrem İmamoğlu'nu tebrik ediyorum. Bundan önce olduğu gibi önümüzdeki süreçte de demokrasiden, hukukun üstünlüğünden, ülkemizin barış, refah ve istikrarından taviz vermeden, Cumhur İttifakı'nın ilkeleri çerçevesinde, birlik ve beraberlik içinde, 2023 hedeflerimize yürüyeceğiz" dedi.

Erdoğan, 3 Kasım 2002'den bu yana düzenlenen seçimlerin neredeyse hepsinde balkon konuşması yaparken, 2007 referandumu ve 2009 yerel seçimleri sonunda basın toplantısı düzenlemekle yetinmişti.

Erdoğan, 31 Mart yerel seçimleri sonrası yaptığı balkon konuşmasında AK Parti'nin sandıktan birinci çıkmasına dikkat çekerek, "AK Parti olarak 3 Kasım 2002 seçimlerinden bugüne kadar girdiğimiz tüm milletvekili, cumhurbaşkanlığı, mahalli iradeler seçiminden ve halk oylamalarından bizi hep birinci olarak çıkartan milletimin her bir ferdine şükranlarımı sunuyorum. Milletimiz bugün bizi 15. defa sandıkta birinci yaptı" demişti. Erdoğan nasıl ki çözüm sürecini bitirirken "Buz dolabına kaldırdık" dediyse Kürtler de yeni gelişmelere kadar balkon konuşmasını buz dolabına kaldırdı.