ANALİZ-Mehmet TÜRK
Açık konuşmak lazım: Burada mesele ne reklam ne de prosedürdür. Burada mesele Amedspor’dur. Diyarbakır’ın sesi, Kürtlerin sesi yükseldikçe, sahada alınan galibiyetler çoğaldıkça, tribünlerin coşkusu Türkiye’nin dört bir yanına yayıldıkça birileri rahatsız oluyor. Ve bu rahatsızlık, disiplin talimatları arkasına gizlenmiş keyfi cezalarla dışa vuruluyor.
Bu çifte standart artık kronikleşmiş bir hal aldı. Aynı davranışı gösteren başka kulüpler ödüllendirilirken, Amedspor söz konusu olduğunda en ufak detaylar bile ceza sebebine dönüştürülüyor. TFF’nin “tarafsız" duruşuna güven kalmadığı gibi, bu uygulamalar Türk futbolunun adaletine de gölge düşürüyor.
Bir kulübün dili, kimliği ve kültürü hedef alınamaz. Kürtçe, bu ülkenin milyonlarca yurttaşının anadili. Bugün Amedspor’a bu gerekçelerle ceza vermek, aslında futbolun sadece sahada oynanmadığını, masa başında kurallarla değil önyargılarla yönetildiğini gözler önüne seriyor.
Ama unutulmasın ki: Amedspor ne sahada yalnızdır ne de tribünde. Bu cezalar, bu engellemeler ne takımı yıldırır ne de taraftarını. Tam tersine, her engel daha fazla kenetlenmeye, daha fazla direnmeye sebep olur.
Çünkü Amedspor, mücadelenin takımıdır, direnmenin sembolüdür.
TFF şunu bilsin ki; bu tutarsız cezalar tarihe not düşülüyor. Yarın bir gün kimse “biz adil davrandıkö diyemeyecek. Çünkü adalet kılıfına bürünmüş haksızlık, en çıplak haliyle ortada duruyor.