İşportacılar Dağkapı Meydanı ve Gazi Caddesi boyunca saat 17.00’dan sonra kaldırımda ürünlerini sergilemeye başlıyor. Müşteri çekmek için söyledikleri sözlerle sokağa renk katıyorlar.

Eşofman, mont, tişört, elektronik alet, telefon kılıfı gibi birçok farklı ürün satan işportacılar, sokaklarda sattıklarıyla hayatlarını sürdürmeye çalışıyor. Ancak Dağkapı'nın işportacıları, yaz sıcakları biterken yağışlı havalarda nasıl iş yapacaklarını şimdiden düşünmeye başladı.

‘BU MALLAR ÇAKMANIN ORİJİNALİ’

Duvar’dan Evrim Deniz’e konuşan 4 çocuk babası 45 yaşındaki Ali, yaklaşık 6 senedir Dağkapı'da işportacılık yapıyor. Tek işi bu değil. Anlattığına göre güne yük taşımacılığıyla başlıyor ve akşam 17.00’den sonra Dağkapı'da tezgah açarak mont satıyor.

"Çok sayıda aile bizden alışveriş yapar. Kış yaklaşıyor ve anneler şimdiden mont siparişi veriyor" diyen Ali, sattığı ürünleri şöyle anlatıyor: "Daha uygun fiyatlı olan montlarımızın en pahalısı geçen sene 450 TL’ydi. Mağazalarda ise bu montlar 1500-2 bin lira arasında satılıyor. Orijinallerini arayan ise en az 5 bin lirayı gözden çıkarmalı. Bizim ürünlerimizin orijinalden bir farkı yok, kimse ayırt edemez. Bu mallar çakmanın orijinali..."

‘NE BİR GÜVENCESİ NE DE GELECEĞİ VAR’

28 yaşındaki Seyithan ise atanamamış bir öğretmen ve babasıyla birlikte işportacılık yapıyor. Seyithan, "Senelerce okudum. Ailenin tek okuyan çocuğuyum. Başlarda tüm aile için gurur kaynağıydım fakat şimdi 'boş' bir bölüm okuyup atanamayan biri olarak anılıyorum" diyor.

Sosyal bilgiler öğretmeni olduğunu belirten Seyithan, şimdiye kadar gerçekleşmeyen en büyük hayalini şöyle anlatıyor: "Hayalim bir sınıfa girip, 'Ben sizin yeni öğretmeninizim' demekti. Nasip olmadı..."

Öğretmen olarak tanınmak isterken işportacı olduğunu söyleyen Seyithan, şimdiden kış aylarında nasıl çalışacaklarını düşünmeye başlamış: "Babam 10 yıldır bu işi yapıyor, ne bir güvencesi ne de geleceği var. Kazandığımız para ile ancak günü atlatıyoruz."

‘KİMSE BİZİ ÖRGÜTLEME GEREĞİ DUYMUYOR’

Elektronik aletler satan İbrahim ise 55 yaşında. 20 yıldır Diyarbakır’ın her sokağında Irak’tan getirdiği ürünleri satan İbrahim, her yaş grubundan ve meslekten müşterisi olduğunu söylüyor.

İbrahim, "Şimdi bir mağazaya gidip bir kulaklık almaya çalışın, en az 400-1000 TL arasında. Ama ben bu ürünleri 100-300 TL arasında bir fiyata satıyorum. Bu ürünler aynı markanın üretimi olmasa da kalite aynı. Öğretmen de polis de öğrenci de benden alışveriş yapıyor. Garantisi de var ürünlerimin. Her gün aynı yerde stant açıyorum daha bugüne kadar şikayetçi olan olmadı" diyor.

İşportacıların Türkiye’de esnaf veya işçi olarak değerlendirilmediğini söyleyen İbrahim, "Şimdi kış geliyor, binlerce sokak satıcısı var Diyarbakır’da. Hadi yazın bir şekilde sıcaklar ile mücadele ediyoruz ama ya kışın? Senelerdir üzeri kapalı bir alan tahsis etmediler bize. Ama turistler açısından biz esnaflar, Amed sokaklarını renklendiren kişileriz. Bakın bu saatte buralar rengarenk çünkü her şey satılıyor. Esnafın sesi, şakası, açtığı müzikler buraya bir heyecan katıyor. Ama belediye bizi görmezden geliyor. 20 yıldır bu işi yapıyorum ama bırakın emekliliği sigorta bile hayal oldu. Kimse bizi işçi ya da insan saymıyor. Sosyalisti bile bize işçi gözüyle bakmıyor. Fabrikalarda, alanlarda işçi hakları diye dolaşıyorlar ama kimse bizi örgütleme gereği duymuyor."

‘GÜNDE 3 İŞ YAPIYORUM’

Telefon kılıfı satan 32 yaşındaki Hasan, günde üç iş yaptığını söylüyor. "Babam belediyeden ihraç edilince hayat bizler için çok zorlaştı" diyen Hasan, yaptığı işleri şöyle anlatıyor:

"Sabahın köründe uyanıyorum, öğlene kadar el arabasıyla eşya taşıyorum. Sonra öğleni atlatıp 4-5 saat el arabasıyla kağıt topluyorum. Son olarak da buraya gelip işi kardeşimden devralıyorum, telefon kılıfı satıyorum. Çok bir geliri yok ama en azından biraz para biriktirme derdindeyim. Günde 3 iş yapıyorum ama diğer gün, elde var sıfır. Üstüne kış da geliyor. Kış aylarında sokakta yapabileceğimiz iş çok zorlaşıyor, bazen günlerce para kazanamıyoruz.’’