ÖZEL HABER/Güneş OCAĞA-Mehmet Rumet SOYLU

İnsan Hakları Derneği (İHD), 21-22 Haziran’da Diyarbakır’da düzenleyeceği “Barışa Giden Yol: Hafıza ve Adalet” başlıklı toplantıyla, çatışmalı süreçte yara alan Kürt ve Türk taraflarını bir araya getirerek karşılıklı empati geliştirmeyi hedefliyor.
Toplantıya dair gazetemiz Güneydoğu Ekspres’e özel açıklamalarda bulunan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Ercan Yılmaz, barışın toplumsallaşması için bu tür adımların hayati önemde olduğunu belirtti. Yılmaz, “Çatışmalı süreçte her iki tarafta da ciddi travmalar yaşandı. Bu toplantı, bu acıları konuşmak ve anlamaya çalışmak için önemli bir zemin sunuyor. Barış ancak toplumun geniş kesimlerinin katılımıyla ve karşılıklı empatiyle mümkün olabilir” dedi.

İHD BARIŞ İÇİN MÜCADELE EDİYOR

İHD’nin mücadele tarihine değinen Yılmaz, “Son dönemdeki gelişmelerle ilişkili görünse de, İHD olarak biz, bu sürecin aktörlerinden bağımsız biçimde, uzun zamandır ‘barış içinde yaşama hakkı’nı savunma mücadelesi yürütüyoruz. İHD 1986 yılında, Diyarbakır Şubemiz ise 1988 yılında kurulmuştur. Çatışmaların en yoğun yaşandığı bir bölgede faaliyet gösteriyoruz. Bu süreç boyunca birçok temel hak defalarca ihlal edildi. Vatandaşların anayasayla güvence altına alınan hakları neredeyse her gün çiğnenir hale geldi. Barış hakkının sağlanamaması, bu ihlallerin en temel nedenlerinden biridir. İddiamız şudur ki Türkiye’de Kürt sorunu demokratik yollarla çözüldüğü takdirde, ülkedeki insan hakları ihlallerinin büyük bir bölümü de sona erecektir. Çünkü Kürtlere yönelik baskı politikaları, zamanla tüm muhalif kesimleri hedef almaya başlamıştır” dedi.

Diyarbakır’da Önemli Zirve2-1

“BARIŞ TALEBİ TÜM TOPLUMUN ORTAK TALEBİ”

Barış talebinin tüm toplumun ortak talebi olduğunu vurgulayan Yılmaz, şöyle devam etti: “Barış talebi, yalnızca belli bir topluluğun değil, tüm toplumun ortak ihtiyacıdır. Bu nedenle, barışın sağlanması için atılacak her adım, insan haklarının korunması ve demokratikleşmenin güçlenmesi açısından hayati öneme sahiptir.”

“21-22 HAZİRAN TOPLANTISI BİR ADIMDIR”

Sürecin toplumun onayından geçmesi gerektiğine işaret eden Yılmaz, “21-22 Haziran tarihlerinde yapmayı planladığımız toplantı, barış sürecinin toplumsallaşması gerekliliğinden doğmuştur. Bizler, bu sürecin yalnızca karar vericilerle sınırlı kalmaması, toplumun da onay ve desteğini alması gerektiğine inanıyoruz. Bu nedenle, 1984’ten bu yana devam eden çatışmalı süreçten etkilenen insanları bir araya getirmeyi amaçlıyoruz. Bu toplantıyla, onların yaşanan süreci nasıl deneyimlediklerini, neler düşündüklerini ve barışın kendilerinde ne hissettirdiğini anlatmalarını istiyoruz. Amacımız, barışın yalnızca bir siyasi hedef değil, aynı zamanda toplumsal bir talep haline gelmesini sağlamak. Bu buluşma da bu hedef doğrultusunda atılmış anlamlı bir adımdır” ifadesinde bulundu.

“BARIŞIN ÖZNELERİ KONUŞMALI”

Ortak acılarla yüzleşme zamanı olduğunu dile getiren Yılmaz, “Bugüne kadar birçok çalışma, çalıştay ve forum düzenlendi. Ancak bu süreçlerde, asıl özneler yani doğrudan etkilenen insanlar çoğu zaman göz ardı edildi. Oysa çocuğunu, özgürlüğünü, işini kaybeden; işkence gören, köyü yakılan, zorunlu göçe maruz kalan insanların bu sürece dair söz söylemesi gerekiyor. Çünkü eğer bir barış inşa edilecekse, öncelikle bu mağduriyetlerin tanınması, telafi edilmesi ve bu acılarla yüzleşilmesi gerekiyor” diye kaydetti.

“SÜREÇ HER İKİ TARAFI İLGİLENDİRİYOR”

Bu durumun sadece Kürt toplumunu ilgilendirmediğini belirten Yılmaz, şunları söyledi:
“Aynı zamanda kendini Türk olarak tanımlayan, ancak savaşın yarattığı ortamdan dolayı mağduriyet yaşayan kesimler de var. Yaşamını yitiren asker ve polislerin aileleri, çatışmalar nedeniyle engelli kalan güvenlik görevlileri ve PKK eylemlerinde hayatını kaybeden sivillerin yakınları da bu acının bir parçası. Tüm bu kesimlerin bir araya gelip yaşadıkları travmaları paylaşması, acıların aslında ne kadar ortak olduğunu ortaya koyacaktır. Belki de bu karşılıklı empati, sürecin toplumsallaşmasını sağlayarak kalıcı barışa giden yolu açacaktır.”

“TOPLUMSAL BARIŞ HERKESİN GÜVEN İÇİNDE YAŞAMASIYLA MÜMKÜNDÜR”

Toplumsal barışın gerekliliklerine de değinen Yılmaz, “Bizce Kürt meselesi, Diyarbakırlı bir ailenin çocuğunu gözünü kırpmadan Trabzon’a okumaya ya da çalışmaya gönderebildiği; orada Kürt olduğu için başına bir şey gelmeyeceğinden emin olduğu gün çözülmüş olacaktır. Aynı şekilde, Yozgatlı bir ailenin çocuğunu Diyarbakır’a gönderdiğinde endişe duymadığı, güven içinde yollayabildiği bir ortamda da gerçek anlamda toplumsal barıştan söz edebiliriz.
Bu noktaya ulaşmak elbette kolay değil. Yaklaşık yüz yıldır süregelen bir devlet politikası ve bunun toplumda bıraktığı derin izler var. Bu nedenle bu ilk adım oldukça zor ve sancılı. Ancak amacımız, bu konuda yol açıcı olabilmek, mağdurların ne hissettiğini duyurmak ve farklı kesimlerden insanların bir araya gelerek sorunları açıkça konuşabileceğini göstermek” dedi.

“BU TOPLANTI İLK GİRİŞİM”

Bu yaptıkları toplantının bir ilk girişim olduğunu belirten Yılmaz, “Zamanla daha ılımlı bir iklimin oluşacağına inanıyoruz. Süreç ilerledikçe benzer çalışmaların sadece Kürt coğrafyasında değil, Karadeniz’de, Ege’de, İç Anadolu’da da yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü bu mesele yalnızca Kürt halkını değil, Türkiye’nin tamamını etkileyen bir meseledir. Dolayısıyla, çözüm de Türkiye’nin her yerinde konuşulmalı, tartışılmalı ve sahiplenilmelidir” diye ifade etti.

YÜZLEŞME VE DİYALOG PROGRAMI

Kimlerin toplantıda yer alacağını da açıklayan Yılmaz, “Toplantımızın katılımcı profili, bu ülkenin çok çeşitli acılarına tanıklık etmiş insanlardan oluşuyor. Konuklarımız arasında çatışmalarda babasını kaybetmiş bir askerin çocuğu, PKK tarafından alıkonmuş bir asker, çocuğu halen cezaevinde olan bir Kürt yurttaş, 30 yılı aşkın süre hapishanede kalmış bir başka Kürt yurttaş ve sokağa çıkma yasakları sırasında yakınlarını kaybeden aileler yer alıyor. Mümkün olduğunca farklı kesimlerden gelen, mağduriyet yaşamış bireyleri bir araya getirerek geniş bir kitle oluşturmaya çalıştık” diye konuştu.

TOPLANTI İKİ GÜN SÜRECEK

Toplantının iki gün süreceğini söyleyen Yılmaz, “Birinci gün, bu savaşın yalnızca mağdurlarının konuşacağı bir gün olacak. Gerçek öznelerin seslerini doğrudan duyacağız. Açılış konuşmaları ve basın katılımı yalnızca bugünün başlangıcında gerçekleşecek; ardından toplantı, daha rahat bir ortam sağlamak amacıyla basına kapalı olarak devam edecek. İkinci gün ise, mağdur aileleri dinleyen sivil toplum örgütleri olarak bizler, ‘bu süreçte ne yapabiliriz?’ sorusuna yanıt arayacağız.
Pazartesi günü de toplantımızın sonuç bildirgesini hazırlayarak kamuoyuyla paylaşacağız”

Diyarbakır Büyükşehir Eş Başkanı Bucak’tan Japonya bilgilendirmesi
Diyarbakır Büyükşehir Eş Başkanı Bucak’tan Japonya bilgilendirmesi
İçeriği Görüntüle

“SÜREÇTE SABIR VE ADALET GEREKLİ”

Kürt meselesinde kalıcı çözüm için sabır ve adaletin gerekli olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Kürt meselesinde aceleci davranmamak, sürecin sağlıklı ilerleyebilmesi açısından büyük önem taşıyor. Çünkü bu sorun, tarihsel olarak derinleşmiş ve çok boyutlu hale gelmiş devasa bir meseledir. Kürt sorunundan kaynaklanan sayısız alanda hak ihlali, adaletsizlik ve toplumsal kırılma yaşanmıştır. Tüm bu alanları insan hakları, demokrasi ve hukuk temelinde çözmek istiyorsanız, önünüzde uzun ve zahmetli bir yol olduğu açıktır. Ancak süreç aceleye getirilirse, atılan adımlar kalıcı olmaz; ilerleyen yıllarda benzer sorunlar yeniden ortaya çıkar.
Örneğin, geçmişle yüzleşilmeden gerçek bir barış süreci inşa edilemez. İnsanlar yaklaşık 30 yıldır kaybedilen yakınlarının akıbetini öğrenmeye çalışıyor. Cumartesi Anneleri ve diğer hak arayıcıları, kayıplarının nasıl, nerede, kimler tarafından öldürüldüğünü bilmek ve etkili, bağımsız bir yargı sürecinin işletilmesini talep ediyor. Bu adalet arayışı karşılık bulmadan, barışın toplumsallaşması da mümkün olmayacaktır” dedi.

“DEMİRTAŞ VE DİĞERLERİ BIRAKILMALI”

Demirtaş ve diğerlerinin serbest bırakılması barışa olan güveni güçlendireceğine işaret eden Yılmaz, “Bugün Selahattin Demirtaş, Leyla Güven, Bekir Kaya gibi siyasetçiler yalnızca kendi politik tutumları nedeniyle değil, aynı zamanda Kürt sorununun demokratik çözümünde rol üstlendikleri için cezaevindeler. Bu isimlerin içeride tutulmaları ne sürece ne topluma bir fayda sağlar. Tam tersine, dışarıda olmaları ve siyaset yapmaya devam etmeleri, halkın bu sürece olan inancını güçlendirecek; demokratik çözüm umutlarını büyütecektir” diye konuştu.

Muhabir: Güneş OCAĞA / Mehmet Rumet SOYLU