ÖZEL HABER - Faruk BALIKÇI / Veli BALTACI

Onlar Diyarbakır’ın çekçekçileri. Ağır eşya hamalları aynı zamanda. Her sabah çekçeklerini bir köşeye bırakıp müşteri beklerler. Akşam ezanı okununca evlerinin yolunu tutarlar. O gün iş çıkmışsa eve ekmek götürür, iş yoksa boyunları bükük dönerler. Hepsinin de ayrı bir hikâyesi, bir derdi vardır. En büyük hayalleri emekli olmak, ancak artan hayat pahalılığı karşısında artık sigortalarını da yatıramaz duruma gelmişler.

Yaş ortalamaları 50. Yani mesleğinin son jenerasyonları. Ağır yükün altında ezilmiyorlar, ama izlerini taşıyorlar. Taşıdıkları ağır yükler birçoğunun vücudunda hasar bırakmış. Çekçekçi Murat Uyanık, “Sırtımda ve boynumda yedi fıtık var. Tedavi gördüm. Doktorlar ağır yük kaldırmayacaksın diyorlar. Mecburum, ta ki bir gün fıtığım patlayana kadar işime devam etmek zorundayım” diyor. Bir başkası ise, “Yaş ilerledi ağır eşya kaldırmakta zorlanıyorum. Ağır yük kaldırınca o akşam yatamıyorum. Zor oluyor gazeteci abi” diyor.

Simit Yiye, Yiye Bağırsak Kalmadı5

Diyarbakır’ın merkez Bağlar İlçesi Dört Yol Kavşağı, çekçekçilerin ekmek teknesi. Ardı sıra dizmişler iki tekerli yük arabaları. Bir köşede oturmuş müşteri bekliyorlar. Hayat pahalılığının arttığı bugünlerde yaşam koşullarını ve sorunlarını dinlemek için röportajımızı kabul ediyorlar.


SİMİT YİYE, YİYE BAĞIRSAK KALMADI”

35 yıldan beri çekçekçilik yapan 7 çocuklu 57 yaşındaki Feridun Tahan anlatıyor. Kendisini en çok kahreden, “Okumayan oğlum da baba mesleğini yapıyor. Şu an işte çalışıyor. İki oğlum ise üniversite bitirdi. Biri Kahramanmaraş’ta Coğrafya öğretmenliğini, diğeri burada Turizmi bitirdi. İkisi de işsiz. Oysa üniversiteyi kazanınca çok keyfim gelmişti. Ben bu işi yapıyorum onlar yapmayacak diye çok mutlu olmuştum. Ancak hayallerim yıkıldı. Kendimi aç bıraktım onları okuttum. Baba mesleğini yapmasınlar diye. Hayatla mücadele ediyoruz. Ama bir yere kadar. Ne emekliliğim var ne de geleceğimiz.

Simit Yiye, Yiye Bağırsak Kalmadı4

Sigortamı 2006’dan beri yatırdım. Ama emekli olamıyorum. Aybaşı geldi mi faturaları ödeme zamanında elde bir şey kalmıyor. Simit yiye, yiye bağırsak kalmadı. Lokantada bir öğün yemek yesen 150 TL. O zaman evdeki ne yiyecek? Onları düşünüyoruz. Kırmızı et mi onu boş ver. Bayramlarda ya görürüz ya görmeyiz. Ancak arada bir tavuk alıyoruz. Şimdi artan hayat pahalılığıyla cepte bir şey kalmıyor. Mücadele ediyoruz. Ne olursa olsun kendimizi her şeye de hazırlıyoruz. 57 yaşındayım. Önceleri ağır yük kaldırdığımda kaldırdığım da sanki sırtımda bir kilo taşıyordum. Şimdi ağırlığı zor kaldırıyorum. O akşam yatamıyorum. Olmuyor abim olmuyor. Ne yapalım” diye konuştu.

Simit Yiye, Yiye Bağırsak Kalmadı6


“ÖLMEK YAŞAMAKTAN DAHA İYİDİR”

40 yıldır bu mesleği yapan Ahmet Ökmen’in sağ omzu, geçirdiği trafik kazası nedeniyle hasarlı. Çaresiz mesleğini sürdürmüş. Ökmen, 2 bin sigorta günü olduğunu ifade ederek, “Artık sigorta primini yatıramıyorum. Eve bakamıyorum nasıl sigortamı yatırayım ki. 57 yaşındayım. Birkaç yıl sonra çalışamam. Ortalama günlük 200-300 TL kazanıyorum. On gün çalış bir teneke yağ alamıyoruz. Geçinmek zor. Yeşil kartlıyım ilaç almıyorum. 100-200 lira veremem. Kırmızı et bizim için hayal olmuş. Eve nasıl et girsin? Ancak tavuk alıyorum. O da pahalı olmuş. Ne diyebilirim ki devlet sıkıntılı, millet sıkıntılı. Ölmek yaşamaktan daha iyidir. Aybaşı geldiğinde su, elektrik borcunu ödemekte güçlük çekiyoruz. Eskiden ekonomik olarak daha iyiydi. Hayat pahalılığı belimizi kırdı” dedi.

Simit Yiye, Yiye Bağırsak Kalmadı3


“FITIĞIM PATLAYANA KADAR ÇALIŞMAK ZORUNDAYIM”

25 yıldır bu işi yapan 45 yaşındaki Murat Uyanık, günde 300-400 kazanmaları halinde idare ettiklerini ancak altına düştüğü takdirde sıkıntı yaşadıklarını ifade ederek, şöyle konuştu:

“Sabah 8’de geliyorum akşam ezanına kadar çalışıyorum. Karanlık çökünce evin yolunu tutuyoruz. Kırmızı eti ancak bayramlarda akrabalarım dağıtıyor. Boyun ve sırtımda 6 fıtık var. Tedavi gördüm. Doktorlar yapma diyor bu işi ama mecbur kalıyorum. Bir gün fıtığım patlayana kadar çalışmak zorundayım.” 
Şevket Duran da 30 yıldır çekçekçilik yapıyor. Sıkıntılarının çok olduğunu ifade ederek, “Bazen siftah bile etmiyoruz. Elimiz boş eve dönüyoruz. Kırmızı et bizim için hayaldir. Zorla tavuk alıyorum’’ diye konuştu.

Muhabir: Faruk BALIKÇI / Veli BALTACI