Merhabalar değerli okuyucularım, kısa bir aradan sonra tekrar beraberiz. Bugün aile içinde ve eğitimde özel çocukların durumundan bahsedeceğiz.Umarım bu yazım da siz değerli okuyucularıma faydalı olur.

Yazıma geçmeden önce yaz tatili boyunca ara ara gittiğim rehabilitasyon merkezinde hocalarımızdan duyduğum üzücü bir durumdan bahsetmek istiyorum. Birçok veliden çok özür diliyorum ama çocuklarını başlarından atmak için gönderdiklerini, çocuklarının üstüne başına dikkat etmeden, düzeltmeden ilgisiz bir şekilde gönderdiklerini duydum. Çok üzücü, kendi çocuğuna bu şekilde ilgisiz davranmak. Bu davranışı sergileyen veliler varmış ne yazık ki. Down sendromlu çocuklar, yaşıtlarına göre daha geriden gelmektedir. Bu durumda dolaylı olarak onların sosyal, bilişsel ve eğitim hayatını etkileyebiliyor. Biz eğitimcilere ve özellikle ebeveynlere bu konuda bir hayli sorumluluk düşüyor.

Öncelikle aileden kaynaklı sorumluluklardan bahsedelim. Nedir bu sorumluluklar? Çocuk zaman zaman kendini o aileye yük gibi hissedebilir. Ailenin göstermiş olduğu sabır ve merhametle, diğer çocuklarından ayırmayarak çocuğun bu psikolijiden çıkmasına yardımcı olur. Ailenin her daim çocuğuna destek olup bu konuda bilinçlenmeye ve her şeyden önemlisi birçok ailenin kendisiyle aynı durumda olduğunu unutmaması gerekir.

Burada bir parantez açmak istiyorum. Toplum olarak bize de bu konuda anlayış göstermek düşmektedir. Sosyal hayatımızda özel gereksinimli çocuklara denk geldiğimiz durumlar oluyordur ve bu durumlarda karşımızdakini kıracak, incitecek girişimlerden tamamen kaçınılması ona karşı fedakâr, anlayışlı ve sevgi dolu yaklaşılması topluma adapte olmalarını sağlayacaktır. Diğer çocuklara nasıl davranıyorsak onlara da öyle davranmalıyız. Dışarıda veya herhangi bir yerde gördüğümüz zaman pür dikkat bakmamız, aşırı ilgi göstermemiz ya da görmezden gelmemiz onları olumsuz etkiler. Unutmamalıyız ki çocuklar her şeyi hissediyor. Çocuktur anlamaz, unutur deriz fakat maalesef ki unutulmuyor. Bu toplum içinde istenmeme, hor görülme hatta aile içinde bile diğer kardeşlerden farklı görülmesi ve her daim yüzüne vurulması çocukta tramvaya dahi dönüşebiliyor. Ailesi tarafından sevilmeyen, istenmeyen bu bir kusurmuş gibi her daim yüzüne vurulan bir çocuğun psikolojisini ne yaparsak yapalım düzeltemiyoruz. Ailenin bu konuda bilinçlenmesi lazım.

Evet, aile içinde çok zor bir durum, sabır isteyen bir süreç olabilir. Yorulabilirler, sıkılabilirler ama karşılarındaki çocuğa saygısızca davranamazlar. Bir çocuğun ruhunu öldürmek de cinayettir. Bu durumda olması onun suçu değil, onun hatası değil öncelikle bu unutulmamalı. Ayrıca ailenin de göstermiş olduğu ilgiyle ve alınan eğitimle ilerlemiş çok fazla başarı öyküsü vardır. Bu yüzden ailenin etkisi çok önemli. Eğitimcilere düşen rol ise bu çocukların en ufak başarılarında desteklenmesi ve elde ettikleri başarılarının üstüne bir tuğla daha kurulması sağlanmalıdır. Küçük başarıları bile desteklenerek daha başarılı olma isteği için ortam sağlanmalıdır. Böylece özel gereksinimli çocukların kendilerine olan güvenleri sağlamlaşacak ve başarma azimleri, duyguları, istekleri olumlu yönde çoğalacaktır.

Ne demişler: FARKLIYIZ AMA BİZDE VARIZ…