Kendine özgü maneviyatı, kalplere huzur veren ruhaniyeti ile İslam alemi için son derece farklı bir ayrıcalığı olan Ramazan ayındayız.

Kuran-ı Kerim'in indirildiği ay olan Ramazan, af, rahmet ve sevabın arttığı ay olarak da bilinir.

Öyle ki Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed, bir hadisinde bu ayın önemini şöyle tanımlar:

“Ramazan ayı girdiğinde cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar bağlanır.”

Bin aydan daha hayırlı olarak kabul edilen ve Kadir Gecesi’ni de içerisine alan bu ay, aynı zamanda ailede ve toplumda birleştirici bir role de sahiptir.

Bu aylarda sevgi ve hoşgörü gelişir.

İnsanlar arası kaynaşma ve dayanışma artar.

Sofralara bereket gelmekle birlikte kişisel açıdan manevi bir detoks imkânı da sağlar.

Tüm bu pozitif etkilere rağmen “rahmet ayı” olarak da nitelendirilen Ramazan’ın eskisi gibi tadının da tuzunun da kalmadığını üzülerek görüyoruz.

Eskiden sadece Ramazan ayında sokak sokak gezen sırtında çuvalıyla bina önlerinde erbane çalarak ilahiler okuyan, bunun karşılığında komşuların bulgur, pirinç, nohut, fasulye vb. tahıl yardımı yaptığı eski geleneklerden uzaklaşıyoruz.

Pandemi döneminde dünyanın faniliğini, ölümü yakınında hisseden zenginler de yok eskisi gibi.

Dünya ölçeğinde yaşanan ekonomik krizi ülkemizde ve memleketimizde daha derinden hissediyoruz.

Sadece Ramazan ayında değil, son 5-6 ayda kapı kapı dolaşıp temel gıda maddeleri dilenen insanları görüyoruz.

Borç yazdırdığı bakkalcı görmesin diye evine parmak ucuyla girenleri de duyuyoruz.

RobinHood’ları aramıyoruz ama rahmet ayında da merhamet diliyoruz fakirlere.

Allah fakirlerin ve zorda olanların yardımcısı olsun…

Saygılarımla