Meclis’te yasak, seçimde serbest Türkiye’nin başkentinde, üstelik halkın oylarıyla seçilmiş parlamentoda trajikomik bir tiyatro sahnesi izledik geçtiğimiz günlerde.

Bir yanda “21 Şubat Anadil Günü” nedeniyle günün anlamına binaen anadilleri ile iki kelam etmek isteyen vekiller, diğer yanda geçmişte Erkan Yolaç’ın yıllarca TRT’de reyting rekorları “Evet-Hayır” yarışmasını andıran ve ikide bir butona basıp kürsü dokunulmazlığı bulunan vekillerin sesini kısan TBMM Başkanvekili  MHP’li Celal Adan’ı izledik başrolde. 
Bu sahnede Allah’ın bahşettiği dil, mikrofonda bir türlü duyulmadı. 

MHP’li Adan ne Kürtçe, ne Lazca, ne de Özbekçe konuşulmasına izin vermedi. 

Üstelik Allah’ın bahşettiği dile getirilen bu yasak, MHP ve AK Parti sıralarından alkış aldı.
Muhafazakar kimliklerinden ödün vermeyen bu vekillere Kuran-ı Kerim’in dil ilgili ifadelerine; özellikle de Rum suresi 22’nci ayetine bakmalarını öneririm. 
Onları vicdanlara havale etmek, hesap günü geldiğinde Rüz-ı Haşr’da yaradanla baş başa bırakmaktan başka çaremiz yok.


Gün gelir, koydukları yasaklardan elbet utanırlar bir gün!

Peki Ankara’da bu yasağa alkış tutanların, 31 Mart yerel seçimlerinde Diyarbakır, Hakkari, Batman, Mardin, Şırnak, Van, Bitlis’te gösterdikleri adayların Kürtçe, Zazaca, Arapça propagandalarına, caddeleri, üst geçitleri, bilboardları süsleyen ifadelerine ne demeli?

Ya da İstanbul’da “Diyarbakırlılar Buluşması”nda puşi takıp seçmenlere Kürtçe hitap eden eski Bakan ve şimdiki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Murat Kurum’a ne demeli?
Daha da ötesine gidip Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2015 seçimlerindeki Diyarbakır ve Batman mitinglerine Diyanet’in mealini Kürtçe bastırdığı Kuran-ı Kerim’le çıkmasını nereye koymalı?

Bu ikiyüzlü siyaset değil de nedir?

Bırakın isteyen istediği dilde siyaset yapsın!
Bırakın aday olanlar da vekil olanlar da doğumdan sonraki ilk dil olarak kabul edilen anadilini özgürce konuşsun…