Diyarbakır’da yollar, son günlerde adeta ölüm saçıyor. Çınar ve Bağlar ilçelerinde meydana gelen zincirleme trafik kazalarında 8 kişi hayatını kaybetti, 17 kişi yaralandı.

Bir şehirde bir haftada yaşanan bu kayıplar, basit bir tesadüfün çok ötesinde; ihmallerin ve güvenlik önlemlerinin yokluğunun acı bilançosudur.

Yuvacık–Başaklı ve Karamus Mahallesi’ndeki kazalar, gözlerimizin önünde cereyan eden bir trajediyi ortaya koyuyor.

Sürücüler günlerdir daralan yollar, eksik şerit ayırıcıları, yetersiz uyarı levhalarını gündeme getiriyor, yetkililerden somut adımlar bekliyor.

Ancak bu uyarılar dikkate alınmadı.

Karşı şeride geçen araçlar, düzensiz yol çalışmaları ve işaretleme eksiklikleri, “kaza geliyorum diyor” dedirten bir tabloyu gözler önüne serdi.

Ve ne yazık ki, bu ihmallerin bedelini masum insanlar canlarıyla ödedi.

Diyarbakır-Batman ve Diyarbakır-Bismil yollarında meydana gelen kazaların bilançosu korkutucu: 8 ölü, 17 yaralı.

Bu rakamlar sadece sayılardan ibaret değil. Her bir ölü, geride yıkılmış bir aile, sarsılmış bir toplum demek.

Her bir yaralı, acı çeken bir insan, umudu yarım kalan bir hayat demek.

Ve tüm bunlar, altyapı ve denetim eksikliğinin somut göstergesi.

Bu kazalarda asıl sorulması gereken soru açıktır:

Eğer yollar güvenli hâle getirilseydi, şeritler doğru düzenlenseydi, uyarı levhaları eksiksiz koysaydı, bu faciadan kaçınılabilir miydi?

Cevap büyük olasılıkla “evet”.

Çünkü yaşananlar tesadüf değil, önlem alınmadığında kaçınılmaz hâle gelen bir felaketin ürünü.

Vatandaşlar artık sadece uyarı yapmakla kalmıyor; haykırıyorlar: “Derhal önlem alınmalı!”

Bu çağrı, yalnızca bir talep değil, yaşam hakkının korunması için bir zorunluluktur.

Kamu kurum ve kuruluşları, sorumluluklarının farkına varmalı, yol güvenliği için derhal harekete geçmeli.

İşaretlemeler, dubalar, levhalar ve kontrollü trafik düzenlemeleri, formalite değil; her gün işe gidip gelen insanların, evine dönmeye çalışanların canını koruyan hayati önlemlerdir.

Ne yazık ki, ihmallerin bedeli ağır.

Her kazadan sonra toplum sarsılıyor, aileler yıkılıyor, travmalar kuşaklar boyunca sürüyor.

Oysa alınacak basit tedbirlerle bu kayıpların önüne geçilebilirdi.

Bu, ihmalin bir “suç” hâline gelmesini önlemeyecek mi?

Elbette gelmeli.

Sorumlular hesap vermeli, yollar güvenli hâle getirilmeli ve aynı trajediler bir daha yaşanmamalıdır.

Diyarbakır yolları, artık sessiz bir çığlık atıyor:

“Önlem alın, insan hayatı pahasına oyun oynamayın!”

Eğer bir kez daha bu uyarılar dikkate alınmazsa, bir sonraki faciayı kimse durduramaz.

Artık göz yummanın, ihmallere sessiz kalmanın zamanı değil; ölümler ve yaralanmalar artık sadece rakam değil, her biri bir aileyi yok eden acı gerçeklerdir.

Kamu kurum ve kuruluşlarının görevi, önlem almak ve sorumluluğu üstlenmektir.

Yoksa her gün yolculuk, bir ölüm veya yaralanma riskine dönüşmeye devam edecektir.

Diyarbakır’ın acı bilançosu, hatırlatıyor: İnsan hayatı, yol çalışmasından daha değerlidir.