Hayatımın en güçlü ilham kaynağı olan annemin, her zaman kulağımda yankılanan bir sözü vardır: “Hayatındaki insanlar seni ileriye taşımalı.”
Geçtiğimiz günlerde Rojin Kabaiş için Diyarbakır’ın kalbi sayılan Sur’da sokak röportajı yaparken bir kez daha bu şehrin sessizliğini hissettim.
Demokrasi, sadece sandıktan çıkan sonuçlarla değil, bu sonuçların ardından şekillenen iletişim kültürüyle de yaşar.
Türkiye siyasetinde bazı şehirler vardır; yapılan her ziyaret, söylenen her söz ülkenin yönünü belirleyecek kadar anlam taşır.
Bir binanın camı kırılmışsa ve uzun süre tamir edilmezse, oradan geçen insanlar o kırığı görmezden gelir.
Bazı semboller vardır ki, onları ticari bir malzemeye dönüştürmek yalnızca kötü bir zevk değil, aynı zamanda toplumsal hafızaya saygısızlıktır.
Eylül ayı hepimizin zihninde bir geçiştir. Yazın tatlı sıcaklığıyla vedalaşıp serin rüzgârı hissetmeye başlarız ama sonbahar tam anlamıyla kapıya dayanmış sayılmaz.
Son yıllarda pek çok tanışma uygulaması, Türkiye’de özellikle genç kuşak arasında hızlıca yaygınlaştı.
Hayatın en ilginç, en çelişkili yılları kuşkusuz 20’li yaşlar. Bir bakıyorsun, çocukluk ile yetişkinlik arasında sıkışmışsın. Kimileri nişan hazırlığında, kimileri mezuniyet telaşında…
“Allah seni kötü niyetli arkadaşlardan uzak tutsun…"? Annelerin çocuklarına sık sık ettiği bu dua, aslında hayata dair en güçlü uyarılardan biridir.
Diyarbakır’da düzenlenen “Umut Hakkı” yürüyüşü, sadece bir kitlesel eylem olmanın ötesinde, Türkiye’nin en yakıcı meselelerinden biriyle yeniden yüzleşme çağrısı niteliği taşıdı.
Sosyal medyanın hayatımıza girişiyle birlikte, gündelik alışkanlıklarımız da baştan sona değişti. Artık birçoğumuz, kahvaltı masasında gazeteden çok telefon ekranına bakıyoruz.
Bu bağlantı sizi https://www.guneydoguekspres.com dışındaki bir siteye yönlendiriyor.