Her kentin bir vicdanı vardır. O vicdan bazen bir anneye, bazen bir işçiye, bazen bir yaşlıya bakarak kendini ele verir.

Diyarbakır’ın vicdanı ise bugünlerde daha sessiz, daha ürkek ama en çok da bize emanet olan canlarda saklı: Sokak hayvanlarında.

Bu kentin her mahallesinde, her sokağında gözümüzün içine bakıp hâl diliyle konuşan bu canlar…

Bir kap su, bir tutam sevgi, bir damla merhamet bekleyenler…

Onlar Allah’ın sessiz emanetleri.

Ve Diyarbakır, yıllardır geciken büyük bir adımı nihayet atıyor.

Büyükşehir Belediyesi, uzun süredir hem hayvanseverlerin hem de kent halkının beklediği bir kararla kolları sıvadı.

Yenişehir’in Yaytaş Mahallesi’nde tam 195 dönümlük dev bir alan, sokak hayvanları için doğal yaşam merkezi olarak belirlendi. Bu sadece bir proje değil; çaresiz canlar için bir nefes, kent için yıllardır biriken vicdan borcunun ödenmeye çalışılmasıdır.

Bugün kentin tek barınağı 17 dönümlük dar bir alanda nefes almaya çalışan 900’den fazla hayvanla dolu.

Kapasite 500’dü…

Fakat sokakta terk edilen, sakatlanan, hastalanan, saldırıya uğrayan canlar arttıkça o kapıdan geri çevirmek mümkün olmadı.

Hayvan bakımevinin duvarları yıllardır ihtiyaca yetmiyor; çalışanlar ve gönüllüler imkânsızı başarmaya çalışıyordu.

Şimdi ise önümüzde bambaşka bir fotoğraf var.

Veteriner İşleri Dairesi Başkan Vekili Vahap Saçaklı’nın verdiği bilgiye göre, bu dev alanda 14-15 bin civarında hayvan barınabilecek.

Evet, yanlış duymadınız: 15 bin!

Bu, sadece Diyarbakır için değil, Türkiye için de örnek bir ölçektir.

Artık her hayvan için 10 metrekarelik özel alanlar, padoklar, gölgelikler, su noktaları olacak. Her biri güvenle yaşayacak, rehabilite edilecek, kısırlaştırılacak ve doğal döngü içerisinde yaşamlarını sürdürecek.

Bu sayede hem kontrolsüz çoğalma engellenecek hem de sürekli şikâyet konusu olan sokak köpeklerinin kent yaşamındaki yoğunluğu doğal dengede azalacak.

Bazı meseleler vardır ya; bir kentin kendisiyle yüzleşmesidir.

Bu proje tam olarak böyle bir yüzleşme.

Sokaktaki köpeğe tekme atanla, onu besleyip sarıp sarmalayan arasında bir çizgi vardır.

İşte o çizgi, bir toplumun merhamet eşiğini gösterir.

Bizim eşiğimiz ne yazık ki yıllarca düşük kaldı.

Ama bugün Diyarbakır o çizgiyi yukarı çekiyor.

Bu şehir yalnızca insanı değil; kediyi, köpeği, kuşu, toprağı, ağacı da sahiplendiğinde büyür.

Bu şehir, dili olmayanın, derdini anlatamayanın hayatını koruduğunda güzelleşir.

Evet, bu proje bir altyapı çalışmasıdır ama aslında çok daha fazlası:

Bir merhamet çağrısıdır.

Sessiz canlara verilen bir sözdür.

Kentin geleceğine bırakılan temiz bir izdir.

Çocuklara “Bu şehirde iyilik ölmedi” deme biçimidir.