İnsanı değiştirme fikri, belki de ilişkilerde en çok sınanan, en çok hüsranla sonuçlanan arzulardan biridir.
Birini sevmek, onunla yürümek, hayat kurmak isteriz ama aynı zamanda onun bazı yönlerinin “bizim istediğimiz gibi” olmasını bekleriz.
Bu beklenti kimi zaman iyi niyetlidir; onu daha mutlu, daha sağlıklı, daha başarılı biri haline getirme çabasıdır.
Ancak her değişim arayışı, karşılık bulmaz.
Çünkü sorunun temelinde şu yatar: Bir insan ne kadar değiştirilebilir ve en önemlisi, gerçekten değişmek ister mi?
İnsan, elbette değişir.
Zaten değişmeyen bir canlı türü değiliz.
Deneyimler, acılar, başarılar, ilişkiler, kayıplar, zaman…
Bunların her biri bizi dönüştürür.
Ancak bu değişim içten gelirse kalıcı olur.
Bir başkasının baskısıyla, tehdidiyle ya da hatırı için yapılan değişimler, kısa vadeli yüzeysellikten öteye gitmez.
Çünkü insan ancak kendi farkındalığıyla değişir.
O farkındalık gelmeden yapılan her müdahale, kişiliğin üstüne giydirilmiş geçici bir kostümden ibarettir.
Peki ya sevgimiz, ilgimiz ya da inancımız birini değiştiremez mi?
Evet, değiştirebilir.
Ama bunun ölçüsü, bizim arzumuz değil, karşımızdakinin hazır oluşudur.
Sevgi bir tohum gibidir. Ektiğiniz toprak kuraksa, istediğiniz kadar sulayın, bir şey filizlenmez.
Ama o toprak hazırsa, sizin ilginiz o değişimi hızlandırabilir.
Yani insanları değiştirmeyiz, onlar değişmeye karar verir; biz sadece yol arkadaşlığı yaparız.
Birini değiştirme çabasında ısrar ettiğimizde, çoğu zaman kendi sınırlarımızı da çiğneriz.
Çünkü başkasını dönüştürmeye çalışırken, farkında olmadan kendimizden ödün vermeye, sabrımızı zorlamaya, hatta kendi değerlerimizi ikinci plana itmeye başlarız.
Değiştirmeye çalıştığımız kişi direnç gösterdikçe bizde öfke birikir.
Ve sonunda ne onu değiştirebiliriz ne de ilişkiden tat alırız.
Bu yüzden belki de sormamız gereken en doğru soru şu: “Bu insan değişmese de, onunla birlikte yürümeye devam eder miyim?”
Eğer cevabımız evetse, o kişiyi olduğu gibi kabul etmeye gönüllü olmamız gerekir.
Cevabımız hayırsa, değişmesini beklemek yerine, kendi yolumuzu çizmenin daha sağlıklı olacağını bilmeliyiz.
Çünkü gerçek değişim; beklentiyle değil, kabulle başlar.
Ve bazen en büyük değişim, karşımızdakinde değil, onu değiştirme arzusunu bırakmamızda saklıdır.