DEM Parti, “10 Yargı Paketi, toplumsal beklentiyi karşılamaktan uzaktır” diyerek, şerh koydu. Konu ile ilgili DEM Parti tarafından yapılan açıklamada 10. yargı paketinin henüz meclis gündemine gelmeden halkta büyük bir beklentiye yol açtığına dikkat çekildi. Açıklamada “Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un ‘Ceza adaletini daha etkin sağlayacağız, infaz eşitliği adına önemli düzenlemeler yapacağız, hasta mahpuslarla ilgili olumlu gelişmeler yasa kapsamında yer alacak, hiçbir mahpusun cezaevinde hayatını kaybetmesini istemeyiz, konutta infaz usullerinden daha çok kişi yararlanacak, Covid Yasası'ndaki eşitsizlikleri düzelteceğiz.’ gibi sözleri bu beklentinin en temel sebebidir” denildi.
“PAKET, BEKLENTİLERİ KARŞILAMADI”
“Türkiye'de her infaz düzenlemesi kamuoyunda yoğun ilgiyle karşılanmakta” diyen DEM Parti açıklamasında “Mahpuslar, aileleri ve geniş halk kesimleri bu tür yasal değişiklikleri adaletin yeniden tesisi yönünde bir fırsat olarak görmektedir. Bunun temelinde, Türkiye’de adalet sistemine yönelik derin bir güven bunalımı ve ceza adaletinde yaşanan yapısal kriz yatmaktadır. Toplumsal adaletin en fazla sorgulandığı yerlerden biri olan cezaevleri, toplum vicdanındaki adalet duygusunun aynası haline gelmiştir. İşte bu sebeple 10. yargı paketinin özellikle de ceza infaz sistemini etkileyen maddeleri büyük bir umutla beklenmiş ancak paket bu beklentiyi karşılamamıştır” görüşüne yer verdi.
“TOPLUMSAL UZLAŞI VE BARIŞ ARAYIŞLARINI DESTEKLEME YETENEĞİNDEN YOKSUNDUR”
Teklifin önemli eksiklikler taşıdığı ifade edilen açıklamada “2/3147 Esas No’lu Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; hukuk devleti ilkesi, infazda eşitlik ve toplumsal barışın tesisi açısından önemli eksiklikler taşımaktadır. Teklif, yargı sistemindeki yapısal sorunları çözmek, adalet duygusunu güçlendirmek ve barış sürecine katkı sağlamak yerine; mevcut ayrımcı ve eşitsiz uygulamaları derinleştiren bir yaklaşımı benimsemektedir. Özellikle siyasi mahpuslara yönelik istisnai ve dışlayıcı düzenlemeler, eşitlik ilkesine aykırı olup; toplumsal uzlaşı ve barış arayışlarını destekleme yeteneğinden yoksundur. Teklif; salt cezalandırma eğiliminden, ayrımcı infaz rejimine; çocuk adalet sisteminden, liyakat sorunlarına kadar birçok bakımdan yetersizlikler içermektedir” denildi.
“YALNIZCA CEZALANDIRMA MANTIĞINA DAYANMAMALI”
Açıklamada “Toplumsal ihtiyaçlarla uyumlu bir hukuk anlayışı yalnızca cezalandırma mantığına dayanmamalı; aksine, suçun kök nedenlerini ortadan kaldırmayı, ahlaki ve politik dönüşümü esas almayı ve toplumsal katılımı merkeze almayı hedeflemelidir. Sürecin gerektirdiği hukuk, hapishanelerde sorunların yoğunlaştığı hasta ve yaşlı mahpusların tabi olduğu infaz rejimini; adalet ve eşitlik ilkeleri doğrultusunda aşmaya yönelmelidir. Oysa teklife, geçmiş dönemlerin baskıcı ve ayrımcı izleri hâkimdir. Teklifte, yurttaşı ceza tehdidiyle, caydırma ve korku ile disipline etmeyi amaçlayan bir iktidar anlayışının yansımaları görülmektedir. Ancak bu sürecin yol alması; her şeyden önce, geçmiş iktidar ve hâkimiyet pratikleriyle hesaplaşma ve kronik sorunların temel nedeni olan inkârcı iktidar yapıları ile ayrımcı infaz rejimlerinin aşılmasına bağlıdır” ifadeleri yer aldı.
“MUHALEFET ŞERHİ DÜŞÜLMÜŞTÜR”
Açıklamanın devamı şöyle: “İfade etmek gerekmektedir ki teklif, Türkiye’de tarihî bir dönüm noktasını ifade eden mevcut sürecin gereklerine cevap verememektedir. Barış ve demokratikleşme süreci; kapsayıcı, eşitlikçi ve adil bir hukuk anlayışına dayanmak zorundadır. Buna karşın, kanun teklifinin mevcut hâli, Türkiye’nin tarihsel ve toplumsal dinamiklerine ve bu dinamiklerden doğan beklentilere uygun bir barış iradesini desteklemekten yoksundur. Türkiye halklarının en acil ihtiyacı, kararlı ve cesur bir barış iradesidir. Dönemin gerektirdiği siyasî ve hukukî ölçüyü tayin edecek olan da bu iradedir. Tüm bu nedenlerle, demokratik hak ve özgürlüklerin genişletilmesi gerekirken daraltılmasına yol açacak olan bu düzenlemeye tarafımızca muhalefet şerhi düşülmüştür.”