ÖZEL HABER-Ceren AKYIL
Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” sonrası Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), “Demokratik toplumu inşa etmek için halkımızla buluşuyoruz” kampanyası başlattı. Diyarbakır’da 22 Nisan’da başlatılan “Demokratik toplumu inşa etmek için halkımızla buluşuyoruz” kampanyası kapsamında da DEM Parti ev ziyaretlerine devam ediyor.
Gazetemiz Güneydoğu Ekspres’e konuşan DEM Parti Diyarbakır İl Eş Başkanı Gülşen Özer, süreçle ilgili kampanyaların son durumunu değerlendirerek önemli açıklamalarda bulundu.
“HEDEFLENEN HANE SAYISININ YARISINI AŞTIK”
Özer, Öcalan’ın çağrı yaptığı 27 Şubat sonrasında çalışmalara başlanıldığını ifade ederek, “Biz toplamda 250 bin haneyi hedeflemiştik. 250 bin haneden yaklaşık yarısını aştık. Aslında kampanya çalışmalarımız 27 Şubat’ta ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ geldikten hemen sonra başladı. 8 Mart, Newroz, anmalar gibi bu kampanyalar dışında birebir kapı kapı dolaşarak yapıldı. O zaman zaten bütün şehri taradık. Genel merkezin gönderdiği mektupla birlikte, o mektuplar üzerinden ev ev hane hane dolaştık. Her ilçenin verileri gün gün artarak geliyor o yüzden şu an net bir sayı veremem. Ama yarısını aşmış durumdayız” dedi.
“İNSANLARA SÜRECİN TERAPİSİ GİBİ OLUYOR”
Yapılan ziyaretler sonrası geri dönüşlerin olumlu ilerlediğini vurgulayan Özer, “Halk daha çok bilincine varmış durumda. Ama ilk mesaj geldiğinde insanlarda bir boşluk yaratıldı. Geçmişteki süreçlerde sekteye uğratılma endişesi ve kaygı vardı. Çünkü geçmişteki süreçte insanların yarası var. İnsanların hem kaygısı hem de umudu vardı aslında. Ama en çokta çocuklarına kavuşma umudu var. Cezaevlerinde farklı metropol ve ülkelerde bulunanların bile kavuşma umudu var. Sonuçta birçok insan yurtdışına gitmek zorunda kaldı. Gerilla da bu halkın çocuklarıdır. Benim değilse komşumuzun çocuğudur. Komşunun değilse akrabasının çocuklarıdır. Yani toplumun çocuklarıdır. Bu hayal onları sevindiriyor fakat içlerinde buruklukları da var. Acaba gerçekten böyle bir barış sağlanabilecek mi gibi düşünceleri var. Barış sağlanacaksa hepimiz elimizi taşın altına koymaya hazırız. Evlere gidildiğinde oturulup konuşulduğunda bu anlaşılıyor. İnsanlara sürecin terapisi gibi de oluyor. İnsanlar konuştukça rahatlıyor. Onlara cevap oldukça kaygıları da azaldığı için görüşmelerin çok olumlu geçtiğini söyleyebilirim. Önce ailelere gidiliyor. Sözlü olarak oturulup sohbet ediliyor. Sonra mektubun genel merkezden gelindiğini dile getirip her eve mektubu bırakıp çıkıyorlar” diye konuştu.
“SAHA ÇALIŞMALARI İÇİN DİVAN KURULDU”
Özer, halk toplantılarına yöneticilerin ve komisyon üyelerinin de aralarında olduğu bir divan oluşturarak gittiklerini ifade ederek, şöyle devam etti:
“Aslında bu programa biz daha önce kongre çalışmaları kapsamında başlamıştık. Fakat asıl başlanan tarih ise 20 haziranda başladı. 1 ay boyunca devam edecek ama uzatılabilme ihtimali de var. Ama genel merkezin belirttiği tarihten bu yana bütün ilçelerimiz kendi programlarını hangi mahallelerde hani köyde toplantı olacağını detaylandırarak bize bildirdiler. Bizlerde il yöneticileri parti meclisleri, milletvekilleri ve MYK’lar hepsi divan oluşturup nerede ve hangi akşam hangi ilçede toplantı varsa divan oluşturarak gidiyoruz. Divan ise halkla süreci tartışıp sürecin kaygılarını ve beklentileri soru cevap şeklinde halk toplantıları yapıyor. Bir anne özellikle çok güzel konuştu; ‘Bütün halkın içinde sadece belediyelere odaklanan insanlar var. Bu sürecin dedikodusunu yapan insanlar vardır. Ama bu süreçte ilk önce barışı sağlamamız lazım. Barış olmadan hiçbir hizmet olmaz barış olmadan belediye olmaz. Barış kardeşlik olmaz.’ demişti. Bu açıdan ilginç sorular ve cevaplar da halkın içinden geliyor.”
“HER AKŞAM HALK TOPLANTILARI GERÇEKLEŞTİRİYORUZ”
Bütün kesimlere ulaşmayı hedeflediklerinin altını çizen Özer, “Sadece bizden yana olan kesim için değil. Tüm halka ulaşmaya çalışıyoruz. Bu süreç herkesi ilgilendiriyor. AK Partilisini, HÜDA Par’lısını, CHP’lisini ve siyasetle ilgilenmeyen kesimleri de ilgilendiriyor. Çünkü hepimiz bu kazanın içinde kaynıyoruz. Her kesimi de toplantıya çağırıyoruz. Hedeflenen sayının üstünde bir performans sergiledik. Çünkü hafta içi hafta sonu fark etmeksizin her akşam ilçelerde halk toplantıları var. Toplantılar kapalı alanlarda değil sokaklarda yapılıyor. Parklarda, meydanlarda, kafelerde. Toplayabildiğimiz kesimleri nerede toplayabilirsek oralarda gerçekleştiriyoruz” dedi.
“ÇATIŞMA VE ÇÖZÜM SÜREÇLERİNDE ÇOCUK” KONFERANSI DÜZENLENECEK
29 Haziran’da “çatışma ve çözüm süreçlerinde çocuk” adlı konferans düzenleneceğini duyuran Özer, son olarak şunları kaydetti:
“Savaşlarda en çok masum olan çocuklardır. Çocuğun hesabı yoktur. Bir hesabı olmayan çocuğun acımasız savaş ve kaos ortamında büyümesi derinden etkiler ve geleceğini karartır. Bir çocuğun sağlıklı büyümesi için oradaki ortamın ekonomisi, sağlığı, eğitimiyle şartsız verilmesi gerekirken, günümüzde birçok çocuk beslenme sorunu ile karşı karşıya. Çocuklar bizlere emanettir. Bu ülkeyi yönetenler çocukların her şeyinden sorumludur. Ama bütçe savaşa girince çocuklara bir şey kalmıyor. Üstelik çocuk savaşın içinde ya ölüyor ya da sağlıksız bir şekilde büyüyor. Genel merkez çocuk komisyonlarımızla birlikte bu anlamda bütün STK’ları dolaşıp bu çalışmayı duyurup çocuklar için daha fazla ne yapabiliriz düşüncesiyle harekete geçtik. Savaş herkesi etkiler ama çocukların ve gençlerin geleceğine dair kaosların ortadan kaldırılması için sorumluluk alıyoruz. Her bireyin sorumluluğu bu olmalıdır. Bu konferansta savaştaki çocuklar nelerden etkilenir, çocukların geleceği için daha çok neler yapılabilir, savaşta mağdur olan çocuklara nasıl bir hukuki ve psikoloji süreç için nasıl destek sağlanabilir bu tür konuları konuşacağımız bir program olacak. Bütün din dil ırk fark etmeksizin herkesin barış sürecine el atması gerekiyor. Bir topluma barış getirmek insanoğlunun huzur içinde yaşaması bir ibadettir. Hacca gitmekten bile daha hayırlıdır.”