Ülkemizin coğrafi konumuna bağlı olarak iklim yapısının tarımsal faaliyetlere elverişli olduğu gerçeği herkes tarafından bilinmektedir. Bu yüzdendir ki birçok yabancı kaynak da Türkiye’yi “Tarım Ülkesi” olarak adlandırmaktadır. Ülkenin tarımsal ürün bakımından zenginliği bölgeler baz alındığında elde edilen hasatların çeşitliliği gözle görülebilir bir verimliliğin olduğunu göstermektedir. Bununla beraber ülkemizde birçok çiftçinin yanı sıra işin profesyonelliği ile ilgilenebilecek yüzbinlerce yetiştirilmiş Ziraat Mühendisi’nin bulunması görünürde yüksek verimliliği öngörse de durum pek de öyle değil maalesef…

Peki, bu durum ile ilgili neler yapabiliriz?

Öncelikle Türkiye’nin birçok bölümünde geleneksel olarak belirlenen tarımsal ürün tercihlerinin bir kısmı verimlilik bakımından bölgenin toprak yapısına uygun pazar değeri olan işlenebilir ürünlerden seçilmelidir. Bu durum ülkemizde bulunan birçok mikro klima bölge ikliminin ürünleriyle de desteklenmelidir. Üretimin yapıldığı bölgelere devlet eliyle aynı ürünün işlenebileceği bir tesis kurulmalı, ürün işlendikten sonra hem iç pazara hem de dış pazara sunulmalıdır. Şöyle düşünelim; Adana’da yetiştirilen portakal bahçelerinin yakınına “Portakal Suyu Üretim Tesisi” adında bir tesis kurmuş olalım. Böylelikle ilk etapta bölgede birçok kişiye istihdam sağlamış olduk. Daha sonra üretilen portakal suyunun öncelikle iç pazara bununla birlikte eş zamanlı olarak dış pazara satışa sunduk. Ülke içinde vatandaşlarımıza yarar sağlamak amacıyla (fiyat bilgileri temsili olarak verilmiştir.) 1 litre portakal suyunu 5 ₺ karşılığında, dış pazara ise 1 $ karşılığında satışını gerçekleştirdik. Böylelikle hem ülkemizdeki alım gücünü desteklemiş olduk, ayrıca dış pazarda yer alarak ülkemize döviz girmesini sağlayarak kalkınmaya katkıda bulunduk. Bu ürünler bölgelere göre çeşitlenlendirilebilir.

Diyarbakır’da mercimek, Bursa’da şeftali, Giresun’da fındık gibi. Örneğin; ihraç ettiğimiz 1 kg fındık değerinin yaklaşık 10 katı pahasına ithal ettiğimiz ünlü fındık ezmesi markasının trajedisi böylelikle azalmış olup kazanan hammadde sahibi olan ülke olur. Gerekirse hazine malı olan tarıma elverişli bazı arazilerin Ziraat Mühendisleri tarafından üretimi arttırmak amacıyla işlenmesi hususunda Tarım ve Orman Bakanlığı’nın eliyle kapsamlı bir proje hazırlanmalıdır.

Sonuç olarak bu anlatımlara karşı sizin de kafanızda şöyle bir soru belirmedi mi?

“Bunca zenginliğe rağmen neden daha çok kazanan olmayalım?”

Durumun devlet tarafından hazırlanan proje ve teşviklerle desteklenip hayata geçirilmesi gerekmektedir. Eğer böyle bir durum söz konusu olursa, ki olmalıdır artık, ben dahil tüm Ziraat Mühendisleri elini taşın altına koyarak ülkemize hizmet etmeye hazırız. Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan atılacak büyük adımları bekliyoruz.