Güneşin batışı, müthiş coğrafyası, kedisi, otlu peyniri, Ahtamar Adası, dağ manzarası ve kahvaltısı ile çoğumuzun aklında yer etmiş kadim kent Van. Temennimiz hep bu ve daha güzel güzelliklerle yer bulsun aklımızda.

Bir kaç yerde minicik haberle başka şekilde anıldı bugün. Çokta gündem olamadı coğrafyamızda ki çoğu haber gibi.

 Mültecilerdi haber konusu artık, Van mülteci kaçakçılığının geçiş güzergahı olarak anılır oldu. Gölde içinde 100 insanın öldüğü tahmin edilen geminin battığı haberiydi bu.

Kim bu mülteciler? Etrafımız ateş çemberi ile çevrili olunca yeni bir hayata göçmek isteyenlerin geçiş noktası ülkemiz toprakları.

Suriye, Irak, İran üzeri gelen Afganistan ve Pakistanlıların zorlu yolları aşarak ulaştığı umut toprakları.. Zaman zaman Akdeniz sularında bugün gibi Van Gölü’nün turkuaz sularında son bulan hayatların yolculuğu.

Üç beş kuruşa tamah edip insan hayatına fiyat biçenlerin aç gözlü bitmeyen hırsları ile son bulan hayatlar.

Dilini bilmediğin hiç tanımadığın coğrafyada yeni bir hayata yol almaya çalışırken biten, yiten isimsiz hayatlar.

Çokça tanıklığımız var bu hayatlara sınır boylarında meslekten kaynaklı.

İnsanın, insan hayatını paraya değişen kötülüklerine tanıklığım çeyrek asırdan fazla ama hala şaşırıyorum.

Bu kadar kötülük ve bu kötülüğün sıradanlaşması insan hayatının bu kadar önemsiz olmasına öfkem.

Alışmamalıyız; yaşam hakkını bu kadar hiçe sayanlara.

Sadece yaşamak istiyorlardı, ölümden kaçarken ölüme yakalanıyorlar, donarak, boğularak.