Normal mecrasında Türkiye 2023 Haziran’da seçimlere gidecek ama muhalefetin gayri ciddi seçim talepleri bir yana Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gerçekleştirdiği hamleler hem seçim için hem de iktidar olmanın getirmiş olduğu yıpranma payının ortadan kaldırılmasına yönelik olarak yorumlamak mümkündür.Muhalefetin erken seçim için gayri ciddi talepleri dedik, çünkü muhalefet ciddi olsa cumhurbaşkanı adayını çoktan açıklamış olacaktı. Ve yine iktidarın erken seçime gitmeyeceği ciddiyeti karşısında sürekli “erken seçim istiyoruz” diyerek ortaya çıkması muhalefetin ciddi olmadığını göstermektedir, diye düşünüyoruz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde iktidar cephesi elbette seçim için hazırlık yapmaktadır ve bu anlamda ekonomi alanında atılan adımlar ve alınmak istenen tedbirler, ekonomik sıkıntıların giderilmesi içindir ki, her iktidar ekonomik sıkıntısız olarak önündeki seçimlere girmek ister.

Özellikle son bir ayda döviz kurlarında görülen yükselme ve altın piyasasının Türk ekonomisinin aleyhinde ulaştığı en yüksek nokta, ülke ekonomisinin her alanını menfi olarak etkiledi ki bunun sonucunda “Karaborsa”ya varan stokçuluk= fırsatçılık ortaya çıktı. Bu menfi gelişmeler vatandaşın cebini ve mutfağını direkt olarak etkiledi, sıcak olan cepler soğumaya başladı. Hal böyle olunca vatandaş önünü göremez oldu; hayata dair plan ve programları belirsiz bir hal aldı.

Hükümet yaşananların farkındaydı ve derinden planlar hazırlamak için hazırlıklara başlaya dursun, muhalefet ülkede yaşanan bu tabloyu iktidar aleyhine işlemek istedi ve buna göre konum aldı. Başta CHP olmak üzere İYİ parti, HDP ve diğer muhalifciklerden ülkenin adeta “yangın yerin döndüğü” havasını yaratmaya başladı. Muhalefet elbette muhalefetliğini yapacak ama zaten yaşananlardan vatandaşın morali epey bozulmuştu deyim yerindeyse. Ancak muhalif cepheden art arda gelen açıklamalar vatandaşın psikolojisini daha da bozdu; kafasını fazlasıyla karıştırdı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde ekonomi alanında iyileştirilmeler yapılmaya başlandı. Artan yüzde 36’lık enflasyon oranına karşı vatandaşın korunması gerekiyor ki bunu fark eden cumhurbaşkanı asgari ücrette yaptığı artışla bu alanda çalışanları bir nebze rahatlattı. Sıra memur ve işçiye gelmişti. Bugün itibarıyla (3 Aralık 2022) memur ve işçiye yapılacak olan artışa gelmişti sıra. Sayın Erdoğan’ın inisiyatif alarak yapılan artışla toplam artış yüzde 30’u geçti. Emekli taban maaşı ise 2500 TL oldu.

Yapılan artışlar hizmet sektöründe çalışanları biraz rahatlatmış gibi. Bu artış iyi olmakla beraber, vatandaşın asgari ücret beklentisi 5 bin TL ve memur ve işçilerin artış beklentisi hiç olmasa yüzde 36 idi. Fakat ülkemizin içinde bulunduğu durum, özellikle milli bekayı ilgilendiren sorunlarla mücadelesi, vatandaşın da bildiği bir gerçek olması hasebiyle bu zor şartlarda yapılan artışı hoşgörü ile karşıladı demek mümkün.

Hizmet Sektörü İhya Edilmeli

Atılan bu adımlar ve atılacak olan diğer adımların olabileceği dikkate alarak iktidar cephesinin seçime giden yolda birer hamle olarak yorumlayabiliriz. Ancak bu hamleler bir erken seçim için mi yoksa tarihinde yapılacak olan seçim için mi ön kestirmek zor. Ancak yapılmak istenen iyileştirmeler hangi seçim için olursa olsun, vatandaşın hayatını olumlu yönde etkileyeceği açıktır.

Olumlu etkilenen vatandaşların aynı zamanda birer seçmen olduğunu elbette herkes farkında. İktidar seçim hazırlığı vatandaşların ekonomik şartlarını iyileştirmek suretiyle onlardan oy alma noktasına gelmeye çalışacaktır. Adeta maaşlara yapacağı artışla onları ihya etmek isteyecektir. Muhalefet ise elbette iktidara gidecek olan oyların azalması için vatandaşların ekonomik yönden mutlu olmamasını ister. Bu durum, Türkiye’de siyasetin gerçek karakterini ortaya koymaktadır. Özellikle kutuplaşmış siyasi ortamda bu, böyledir. 1950-60 döneminde CHP-DP arasındaki kutuplaşma siyasetinin tekerrürü tarihi sanki bugün CHP-AK Parti arasında yaşanmaktadır. Bundan memleket olarak kazançlı çıktığımız söylenemez. Nasıl 60 yıl önce yaşanan kutuplaşmadan memleket zarar gördüyse, en büyük zarar boşa akıtılan siyasal enerji diye niteliyoruz, bugün de yapılan kısır tartışmalarla benzer yaşanmaktadır.

Halbuki müreffeh bir toplum olmamızı iktidarı da muhalefeti de amaç etmeli. Bu düzeye varmış bir toplumda sağlıklı siyasetin zemini oluşur. Bu zeminde hem iktidar doğru politikalar uygulayabilir hem muhalefet tutarlı politikalar geliştirebilir. Ancak görünen o ki Türkiye’de hala muhalefet iktidarın yanlışlarını bekleyerek politikalar geliştirmeye çalışıyor. Buna bağımlı muhalefet demek mümkün.

Siyasetin yerli yerine oturmuş bir Türkiye ile seçime doğru yol almak dileğiyle…

Saygıyla…