ÖZEL HABER - Mehmet Rumet SOYLU / Veli BALTACİ
Bir taş ya da kaya parçasına yeniden bir şekil vermek oldukça zahmetli bir iş. Diyarbakırlı Nurettin Medyelioğlu, kentin tarihini taşlara işleyerek bu zor işin üstesinden geliyor. Bazalt taşına şekil veren emekli öğretmen Medyelioğlu, taş oymacılığını Güneydoğu Ekspres’e anlattı.
“BİR EĞİTİM ALMADIM”
Taş işlemeciliği konusunda bir eğitimden geçmediğini söyleyen Nurettin Medyelioğlu, “Taş işlemeciliğine nerden başladım bilmiyorum doğrusu. Bu konuda bir eğitim almış değilim, aynı zamanda bir baba-dede mesleği de değil. Öğretmenlikten emekli olduktan sonra ilkin metal oymacılığına merak sarıp uğraştım. Bir süre sonra elimin taşa daha yatkın olduğunun farkına vardım ve taş oymacılığı-işlemesi ile uğraşmaya devam ettim” dedi.
“TAŞ BULMAK HİÇ DE ZOR DEĞİL”
“Diyarbakır, kayalar üzerine inşa edilmiş bir kent olması nedeniyle taş bulma konusunda bir sıkıntı yaşamıyorum” diyen Medyelioğlu, şöyle devam etti: “Çalışmalarımda ölçülü taş gerekiyorsa fabrikadan temin ediyorum. Onun dışında ben nerde bir taş bulsam alıyorum. Sağ olsunlar eş ve dostlarım da ilgilerini çektikleri taşları mutlaka bana getiriyorlar. El arabalarına kendi araçlarına taşları yüklenip getiren dostlarım oluyor. O yüzden taş bulmakta sıkıntı çekmedim hiç. Arada, mermer üzerine çalışmalar yapsam da ve daha yumuşak-kolay şekillendirilebilir taşlar olmasına rağmen tamamen kişisel bir tercih olarak ve Diyarbakır’a özgü olduğu için bazalt-volkanik taş üzerine çalışmalarımı devam ettiriyorum. Diyarbakır’la alakalı kabartmalar, motifler ve minyatürler üzerinde çalıştım ilk başlarda ama zamanla daha farklı çalışmalar yapmaya başladım. Yani sadece Diyarbakır’ı simgeleyen figürler değil, değişik çalışmalar da yaptım. Bazen de bir taşa bakarak, bu taştan nasıl bir şey çıkabilir düşünerek, olmayan yepyeni şeyler çalışabiliyorum. Böylece doğal şeyler ortaya çıkmaya başladı. Bana, farklı çalışmalar yapılması yönünde çokça talep ve sipariş geliyor ama ben bu işi ticari amaçlı yapmadığım için o tür taleplere maalesef cevap vermiyorum.”
“SÜREKLİ SERGİLENECEK BİR ALANIN OLMASI ŞART”
Çalışmalarını bir yerde sergilemek istediğini kaydeden Medyelioğlu, “Nihai hedefim, yaptığım bu çalışmalarımı bir yerlerde sergileyebilmektir. Tabi bunun için bir çalışma alanı ya da bir müze olması şart. Şu an çalışma ofisimde gördüklerinizin birkaç katı daha çalışmalarım var. Hepsini burada tutmak mümkün olmuyor tabi. Birkaç defa bu husustaki dileğimi yetkililere iletme şansım oldu. Doğrusu kimse olumsuz yaklaşmıyor ama olumlu bir durum yaratma konusunda da bir geri dönüş olmadı. Kültür Bakanlığı, bu işin ilk muhatabı. En son Geleceğe Miras ve Yok Olmaya Yüz Tutmuş El Sanatları adlı çalışmalar oldu ama çok da işlevsel hale gelmedi. Çalışmalarımı bir yerlere götürmek ve getirmek zor olmakla birlikte çalışmalar için de tehlikeli oluyor. O yüzden kalıcı bir yer olması halinde daha verimli olacağımı düşünüyorum. 2007 yılında Keçi Burcu’nda ilk sergimi açtım. 2011’de İstanbul’da bir fuara katıldım. Birkaç tane dış fuar katılımım oldu. Tabi bu fuarlara çalışmalarımın tümünü götürmek mümkün olmadı. Belli çalışmalarımı götürebildim sadece ama ilgi oldukça yüksekti. Ben yaptım demediğiniz sürece insanlar neredeyse ‘Tarihi Eser’ gözüyle bakıyor çalışmalara” şeklinde konuştu.
“BU İŞİ ÖĞRETMEDEN GİDERSEM GÖZÜM AÇIK GİDER”
En büyük hayalinin çalışmalarını sergileyeceği bir yer ve yeni nesillere aktaracağı bir zeminin olması olduğunu ifade eden Medyelioğlu, şunları söyledi: “Bu işi kimselere öğretmeden gidersem gözüm açık gider demiştim. O yüzden, 20’şer guruplar halinde 3 dönem kurs yaptık. 60’ın üzerinde öğrencim oldu ancak kalıcı bir mekanınız olmayınca çocuklar kurs bitiminde dağılıyor. Oysa çok iyi öğrenen ve hatta hiç beklemediğim nitelikte performans sergileyen öğrencilerim oldu. İçlerinde tek tük taş işçiliği ve restorasyon işi ile uğraşmaya devam edenler oldu. Doğru düzgün bir yerim olursa daha geniş kitlelere ulaşmak mümkün olacak. Gençlere yönelik hem eğitim hem de tanıtım amaçlı çalışmaları rahatlıkla yapabilirim.”
“RUHUM RAHATLIYOR”
“Bir taşı alıp son şeklini verene kadar geçen zaman değişkenlik gösteriyor” diyen Medyelioğlu, şöyle devam etti: “Küçük figürler biraz daha sıkıntılı ve daha çok incelik ister. Ama en basit bir çalışma 3 haftalık zamanımı alıyor. Bir iki günde bitecek işler değil. Çünkü makine kullanmıyorum ve yerim de gördüğünüz gibi biraz dar. Tamamen el emeği ile yaptığım için biraz zaman alabiliyor. El çalışması sırasında bazen üzerinde çalıştığınız figür kırılabiliyor. Normalinde bırakıp yeniden başlamak gerekiyor ama çoğu defa kırılmışlık da size başka bir yol açabiliyor. Yapmayı düşündüğünüz figürden başka bir şey de ortaya çıkabiliyor. Taş işlemesinde, figür bitti diye bir şey yok genellikle. Sürekli bir ekleme, bir değişiklik yapabiliyor insan. Ama bitti dediğim bir çalışmama son bakış benim için çok özel. Onca zaman emek verdiğiniz iş sona ermiş ve artık kullanıma hazırdır rahatlığı harika bir duygu.”