Akrabalık ilişkisinin yerini “yurttaşlık”a bıraktıkları mekanlar olarak kentler, toplumsal yaşamda üstlendikleri ekonomik, kültürel, sosyal ve siyasal işlevlerle toplumları inceleme konusunda merkezi konumdadır. Yani topluluk olmanın bilincine ulaşılan yerdir. Bu merkezlerden biride şüphesiz tarihi Silvan İlçemizdir.
Kentlerin oluşumunda, gelişmesinde ya da değişiminde çeşitli dinamikler kendini göstermektedirler. Coğrafi konum, siyasi tercihler ya da ekonomik faktörlere bağlı olarak ortaya çıkan dinamikler aynı zamanda kent kimliğinin oluşumunda etkili olmaktadır. Yerleşim yerlerinin gelişiminde ve değişiminde bu faktörlerin etkileri incelendiği gibi kent, kentleşme ve kentlileşme sorunlarının analizinde yine bu etkenler mercek altına alınmaktadır. Her yerleşim yerinin kendine özgü yapılanması olduğu gibi, sorunları da yine bu çerçevede gerçekleşmektedir.
Diyarbakır ilinin, ilçeleriyle birlikte farklı dinamiklerin etkisiyle özellikle 2010’lu yıllarından sonrası önemli değişim sürecine girdiği görülmektedir. Silvan, Diyarbakır ile geçmiş bir tarihe sahip olmasına rağmen son zamanlarda gerekli özen gösterilmediği için hizmetten yoksun bir ilçe olarak âdete kendi kaderine terk edilmiştir.
Silvan, geçmişi çok eskilere uzanan çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmış kadim bir şehirdir. Yöreye ilk yerleşenlerin Hurriler olduğu tahmin edilmektedir. Daha sonra sırasıyla yörede Hititler, Asurlar, İskitler, Medler, Persler, Büyük İskender, Selevkoslar ve Armenya Kralı Büyük Tigran, ilkçağda hâkimiyet kuran toplumların bazılarıdır. Büyük Tigran beyliğinin başkenti olan Silvan, bu devletin yıkılmasıyla birlikte Romalıların eline geçmiştir. Romalılardan sonra şehir yaklaşık 500 yıl Bizanslılar ile Sasaniler arasında büyük bir hâkimiyet mücadelesine sahne olmuştur. İslamiyetin ortaya çıkmasıyla birlikte Silvan, 641 yılında Müslümanların eline geçmiştir. Yörenin kalıcı olarak Müslüman ve Türk yurdu olması ise XI. yüzyılda gerçekleşmiştir. Silvan ortaçağda Kuzey Mezopotamya veya El Cezire olarak adlandırılan coğrafyanın en ihtişamlı yerleşmelerinden biriydi. Ancak şehir bütün görkemi ve gelişmişliğini 1258 yılındaki Moğol istilasıyla kaybetmiştir. Silvan XVI. yüzyılda Osmanlı hâkimiyetine girmesi ile istikrara kavuşmuş ve nispeten huzur bulmuştur. Ancak özellikle XVIII. ve XIX. yüzyıllarda yaşanan aşiretler arası kavgalar, savaşlar, salgın hastalıklar ve doğal afetler Silvan şehrini olumsuz etkilemiş ve nüfus kaybına neden olmuştu. XX. yüzyılın başlarında yörede yaşayan Ermenilerin çıkardığı olaylar ve 1. Dünya Savaşı şehri iyice etkilemiş ve Silvan küçük bir kasaba görünümüne bürünmüştü.
Tarihte ciddi bir konuma sahip olan bölge yönetimine hakim yöneticilerini bahrına basmış olan Silvan, tarifsiz yıkımlar da yaşamış kadim bir kenttir. Bunca olumsuzluğa rağmen kentin hafızasına bakıldığında geçmişte her şeye rağmen, İlçede yaşayan yurttaşların birbirleriyle olan iletişimleri, canı yakınlıklarıyla birbirlerine dokunmuş, acılarını, kederlerini, dayanışma duygularıyla bir nebze olsun azaltmış, birbirlerinin yaralarına merhem olmuşlardır. Renkli simaları neşe kaynağı olmuş tarihi mekanları sohbetlere kahramanlık aşk hikayelerine konu olmuştur.
Birçok nedeni var olmakla birlikte kadim kent, artık eskisi gibi değil maalesef . Bireysel, günübirlik çıkarlar, kavga- gürültüler, taciz-tecavüzler, gasp-yaralamalar, uyuşturucu-fuhuş yani kirlilik ve yozlaşma adına ne arasan var. Yitik bir toplumsallık ve manevi değerlerin gün geçtikçe yitimi söz konusu. Bu gidişe bir dur demek gerektiğini neredeyse her hafta ifade etmeye çalışsam da herkes kör-sağır-dilsiz i oynuyor.
Memleket adına bir şeyler yapmak isteyen temiz yürekli insan vardır elbette ama destekleyen adam yerine koyan kim. Bir avuç tekelci sermayedar ise memleketin yalancı sahibi kesilmişler. Gittikleri her yerde ahkam kesmekte üstlerine yok. İş yapmaya gelince “e benim menfaatim ne olacak” meselesi dönüyor ortalıkta. Dinlerin, devetlerin ve tüm inançların en çok önemsediği o toplumsallığı artık hak getire.
Vel hasılı güzel dostlar, saygıdeğer hemşerilerim, çıkarlarımızı bir kenara bırakıp, kentimizin dönüşmesine ve kalkınmasına destek olalım. Gün birlik, gün kardeşlik günüdür. Her şey Silvan el birliğiyle güzel yarınlara taşımak olsun. Yazıma sevgili Mehmet Tuğrul’un güzel bir şiiriyle noktalamak istiyorum. Sevgi ve saygılarımla…
ÖZLÜYORUM BEN ESKİ SİLVAN’IMI
Silvan’ın eski adı Meyafarkin’di
Orda misafirperverlik hakimdi
Geceleri yıldızları hep sakindi
Özlüyorum ben eski Silvan’ımı
Kaniya navinde vardı ceviz ağacı
Gülan günleri dolardı hep ana bacı
Yapardı dolmayı hep ekşi acı
Özlüyorum ben eski Silvan’ımı
Kela Zembilfroşta gelmiştim aşka
Eski Silvanda aşk, inan bambaşka
Güzeller içinde sevdiğim bambaşka
Özlüyorum ben eski Silvan’ımı
Tağa kurmancayı ben iyi tanırım
Gecesini ben gündüz sanırdım
Ayrıldığımda dostlar ben ağlardım
Özlüyorum ben eski Silvan’ımı